Yer ile Başlayan Kelimeler
YER ile başlayan 51 kelime bulunuyor. Başında YER olan kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Yer kelimesinin anlamı nedir? Yer ile biten kelimeler. İçinde yer olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
14 Harfli Kelimeler
YERLEŞTİRİLMEK20,
13 Harfli Kelimeler
YERLEŞTİRİLME19, YERELLEŞTİRME19
12 Harfli Kelimeler
YERLEŞTİRMEK18
11 Harfli Kelimeler
YERELLEŞMEK17, YERLEŞİLMEK17, YERLEŞTİRME17, YERLİLEŞMEK17, YERLEŞİKLİK16
10 Harfli Kelimeler
YERDEGEZEN21, YERGİCİLİK19, YERLEŞİLME16, YERLİLEŞME16, YERELLEŞME16, YERİNDELİK14
9 Harfli Kelimeler
YEREGEÇEN18, YERSİZLİK15, YERLEŞMEK15
8 Harfli Kelimeler
YEREŞEĞİ20, YERLEŞİM14, YERLEŞME14, YERLEŞKE13, YERLEŞİK13, YERİLMEK11, YERİNMEK11
7 Harfli Kelimeler
YERYÜZÜ18, YERGİCİ16, YERMECİ13, YERKÜRE11, YERİNDE11, YERİDİR11, YERBERİ11,
6 Harfli Kelimeler
YERKÖY16, YERÖTE14, YERSİZ12, YERİCİ11, YERMEK9, YERSEL9, YERİNE8
5 Harfli Kelimeler
YERGİ11, YEREY9, YERME8, YEREL7, YERLİ7
3 Harfli Kelimeler
YER5
YER
-
Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân
İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? - Memduh Şevket Esendal
-
Gezinilen, ayakla basılan taban
Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü yerde bir noktaya dikip öylece kalakalıyordu. - Haldun Taner
-
Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge
Anadolu'nun bazı yerlerinde eski bir kocakarı itikadı vardır. - Reşat Nuri Güntekin
-
Durum, konum, vaziyet
Türkiye stratejik bakımdan önemli bir yerdedir.
- Ülke
-
Görev, makam
Askerden gelirse bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz? - Memduh Şevket Esendal
-
Önem
Uçağın yurt savunmasındaki yeri.
- İz
-
Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa
Deniz kıyısında bir yer aldılar, ev yapacaklar.
-
Ekime elverişli toprak parçası, arazi
Çorak yerde ot bitmez.
-
Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal
Toplantı yeri. Kaza yeri.
-
Otel, motel vb.nde kalınacak oda
Yeriniz var mı?
- Yerküre
-
Durum, konum
Sen benim yerimde olsan ne yapardın?
Ata Sözleri ve Deyimler
- yer açmak
- yer almak
- yer bakır gök demir kesilmek
- yer bulmak
- yer çevirmek
- yer değiştirmek
- yerde kalmak
- yer demir gök bakır
- yerden göğe kadar
- yerden yere çalmak
- yerden yere vurmak
- yere bakan (veya bakıp) yürek yakan
- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca (veya batsın)
- yere batmak
- yere çalmak
- yere göğe koymamak
- yere sağlam basmak
- yere sermek
- yer etmek
- yere vurmak
- yere yığılmak
- yere yıkılmak
- yeri başka
- yeridir
- yeri gelmek
- yeri göğü ben yarattım demek
- yeri göğü birbirine katmak
- yeri göğü inletmek
- yeri göğü tırmalamak
- yeri göğü tutmak
- yerinde duramamak
- yerinde kalmak
- yerinden fırlamak
- yerinden oynamak
- yerinden oynatmak
- yerinde olmak
- yerinde saymak
- yerinde su çıkmak
- yerinde yeller esmek
- yerin dibine batırıp çıkarmak
- yerin dibine geçmek (veya batmak veya girmek)
- yerine geçmek
- yerine gelmek
- yerine getirmek
- yerine koymak
- yerine oturmak
- yerini almak
- yerini beğenmek
- yerini bulmak
- yerini doldurmak
- yerini ısıtmak
- yerini sevmek
- yerini tutmak
- yerini yapmak
- yerin kulağı var
- yeri olmak
- yeri öpmek
- yeri soğumadan
- yeri var!
- yeri yurdu belirsiz olmak
- yer kabul etmez
- yer kaplamak
- yer kapmak
- yerle beraber
- yerle bir etmek
- yerle gök bir olsa
- yerlerde sürünmek
- yerlere geçmek
- yerlere kadar eğilmek
- yerleri süpürmek
- yerle yeksan etmek
- yer öpmek
- yer tutmak
- yer vermek
- yer yarılıp içine girmek (veya geçmek)
- yer yerinden oynamak
Birleşik Kelimeler: yer adı, yer alıştırmaları, yeraltı, yer altı, yer belirteci, yerberi, yer biçimleri, yer bilimi, yer cücesi, yer çamı, yer çekimi, yer çekirdeği, yer çöküntüsü, yer değiştirme, yer domuzu, yer elması, yereşeği, yer fesleğeni, yer fıstığı, yer geçidi, yer hostesi, yer istasyonu, yer kabuğu, yer katı, yerküre, yer mantarı, yermerkezcilik, yer merkezli, yer meşesi, yer minderi, yer mumu, yer odası, yer ölçümü, yer örümceği, yeröte, yer özekçil, yer palamudu, yer pelidi, yer pırasası, yer sakızı, yer sarmaşığı, yer sarsıntısı, yer servisi, yer sıçanı, yer sofrası, yer solucanı, yer üstü, yer yağı, yer yatağı, yer yer, yer yurt, yer yuvarı, yer yuvarlağı, yeryüzü, yer zarfı, yerdegezen, yerden bitme, yerden selam, yerden temenna, yerden yapma, yere doğrulum, yeregeçen, yere yönelim, geometrik yer, kapalı yer korkusu, kara yer, köylük yer, ortalık yer, ara yerde, başı yerde, beşibiryerde, yüzü yerde, beyhude yere, boş yere, gereksiz yere, haksız yere, lüzumsuz yere, nafile yere, nahak yere, sebepsiz yere, yanlış yere, yok yere, atıştırma yeri, atış yeri, bayram yeri, bekleme yeri, besi yeri, bitirim yeri, buluşma yeri, çıkarma yeri, çıkış yeri, dalyan yeri, demir yeri, dizgi yeri, doğum yeri, edep yeri, gezinti yeri, hacet yeri, harman yeri, iş yeri, ivinti yeri, kabul yeri, kalafat yeri, kaşan yeri, kilit yeri, köy yeri, panayır yeri, park yeri, pazar yeri, piknik yeri, piyasa yeri, pot yeri, sargı yeri, satış yeri, şeref yeri, tan yeri, tırnak yeri, toplantı yeri, uğrak yeri, ut yeri, voli yeri, yangın yeri, yapı yeri, yargı yeri, yönetim yeri, ziyaret yeri, yerli yerine, ayıp yerler
YEREL
- Yöresel
- Gözlem yerine veya gözlemcinin bulunduğu yere göre tanımlanan
- Sınırlı bir yerle ilgili olan, mevzii, lokal
Birleşik Kelimeler: yerel ağ, yerel korozyon, yerel radyo, yerel saat, yerel televizyon, yerel yayın, yerel yönetim
YERLİ
-
Taşınamayan, başka yere götürülemeyen
Yerli dolap. Yerli sedir.
-
Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan
Yerli halıları gördüm, koyu sıcak kırmızılarla diri maviler ağır basıyordu. - Bedri Rahmi Eyuboğlu
-
Belli bir bölgede yetişen, otokton
Yerli muz. Yerli meyve.
- Bir yerin ilk sakini olan, otokton
-
Oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan
Daha önceki gidişinde kendini yerli halka sevdirmişti. - Eflâtun Cem Güney
- Amerika, Avustralya ve Afrika'nın uygarlıktan uzak, ilkel biçimde yaşayan kimi halklarına verilen ad
Birleşik Kelimeler: yerli dolap, yerli malı, yerli yerinde, yerli yerine, yerli yersiz, baba yerli
YERİNE
-
Bir şeyin veya bir kimsenin yerini almak üzere
Kadınlar bütün mallarını, vitrin yerine kullandıkları pencerelerde sergiliyorlardı. - Adalet Ağaoğlu
-
Başkasının adına
Nitekim o gün eksiltmeye kendi yerine onu yollamıştı. - Haldun Taner
- Alegori
YERME
-
Yermek işi, zem
Bir hikâyeciyi övebilmek için ötekilerini ulu orta yermeye başladılar. - Sait Faik Abasıyanık
YERİNEL
- Alegorik
YERMEK
- Kötülüklerini söylemek, zemmetmek
- Birinin veya bir şeyin kusurlarını ortaya koymak, hicvetmek, övmek karşıtı
- Beğenmemek, hoşlanmamak, tiksinmek
Birleşik Kelimeler: kireçyeren
YERSEL
- Yerle ilgili
YEREY
- Arazi
-
Yer kabuğunun oluşumu bakımından ele alınan herhangi bir parçası
Üçüncü zaman yereyleri.
YERMELİ
- Yerici bir özelliği de bulunan (söz), pejoratif
YERİNME
-
Yerinmek işi, teessüf
Acınmalardan, yerinmelerden yana pek zengindir yaşam. - Nermi Uygur
YERİLME
- Yerilmek işi
YERALTI
-
Gizli ve yasa dışı
Yeraltı faaliyet.
- Alışılmışın dışında olan, aykırı
Birleşik Kelimeler: yeraltı dünyası
YERİLMEK
- Yerme işine konu olmak, kötülenmek
YERİNMEK
- Acınmak
- Pişman olmak