MUZAFFERİYET Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



MUZAFFERİYET harflerini içeren 5 harfli 77 kelime bulunuyor. 5 harfli MUZAFFERİYET kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ZİFAF20, AFİFE17, FİFRE17, İFFET17, FEYİZ16, EFRİZ14, FİREZ14, FREZE14, FUAYE14, FURYA14, İZAFE14, İFRAZ14, ZARİF14, ZAFER14, ZEFİR14, FİYAT13, MUTAF13, MARUF13, MATUF13, FİRMA12, FERMA12, RUFAİ12, TURFA12, UYMAZ12, ARİFE11, AREFE11, ETRAF11, EFRAT11, FİTRE11, İFRAT11, İFTAR11, MİYAZ11, RAFİT11, TARİF11, TERFİ11, ARMUZ10, MEZRU10, MARUZ10, MAZUR10, TEYZE10, YEZİT10, EMRAZ9, MİRZA9, MEZRA9, MEZAT9, MEZAR9, MARİZ9, MATİZ9, REMİZ9, TEMİZ9, TAZİM9, TEİZM9, YUTMA9, ZAMİR9, AZERİ8, EYTAM8, EMAYE8, MİYAR8, TARİZ8, TERZİ8, YİTME8, YETME8, YETİM8, YERME8, ARMUT7, MURAT7, MUARE7, YETER7, ERİME6, EMARE6, EMTİA6, MİRAT6, METRE6, MERET6, TAMİR6, TERME6, TERİM6


ERİME


[isim]
  • Erimek işi

    Dışarıda karlar erimeye başlamış. - Ahmet Ümit

Birleşik Kelimeler: aşırı erime, kemik erimesi


EMARE (Kelime Kökeni: Arapça emāre)


[isim] [eskimiş]
  • Belirti, iz, ipucu

    Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu


EMTİA (Kelime Kökeni: Arapça emtiʿa)


[isim] [eskimiş] [ticaret]
  • Mal

MİRAT (Kelime Kökeni: Arapça mirʾāt)


[isim] [eskimiş]
  • Ayna

METRE (Kelime Kökeni: Fransızca mètre)


[isim] [matematik]
  • Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi

    İskenderun Körfezi'ne sekiz yüz metre yukarıdan bakıyordum. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: metrekare, metreküp, metre sistemi, akselerometre, alkalimetre, alkolmetre, altimetre, ampermetre, anemometre, areometre, asidimetre, azotometre, barometre, bolometre, çelik metre, dansimetre, debimetre, dekametre, densimetre, desimetre, dilatometre, dinamometre, elektrodinamometre, elektrometre, fotometre, füzyometre, galvanometre, gazometre, grafometre, gramsantimetre, grizumetre, hektometre, hidrometre, higrometre, interferometre, kalorimetre, kilogrammetre, kilometre, klinometre, kolorimetre, kronometre, lüksmetre, manometre, manyetometre, mikrometre, milimetre, minimetre, odyometre, oleometre, ozonometre, ödyometre, parametre, parkmetre, pedometre, piknometre, pirometre, plüviyometre, polarimetre, radyometre, sakarimetre, sakkarometre, santimetre, sülfürimetre, şerit metre, takeometre, takimetre, takometre, taksimetre, tansiyometre, telefonometre, telemetre, termometre, voltametre, voltmetre


MERET (Kelime Kökeni: Arapça mārid)


[isim]
  • Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü

    Ben de öyle söyledim. Bırakalım artık şu meredi, dedim. - Ahmet Ümit

[sıfat] [halk ağzında]
  • Uğursuz

TAMİR (Kelime Kökeni: Arapça taʿmīr)


[isim]
  • Onarma, onarım
[mecaz]
  • Yapılan bir yanlışı, kusuru düzeltmeye çalışma

    Mademki bir münasebetsizlik etmişsin, bunu tamire imkân yok muydu? - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tamir etmek
  • tamire vermek
  • tamir görmek

Birleşik Kelimeler: tamirhane, tamir takımı


TERME (Kelime Kökeni: Farsça terme)


[isim] [halk ağzında]
  • Bir tür yaban turpu
[isim]
  • Samsun iline bağlı ilçelerden biri

TERİM


[isim]
  • Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah

    Bazıları ise terimlerimizi milletlerarası esaslara bağlamak davasındadırlar. - Falih Rıfkı Atay

[mantık]
  • Geleneksel mantıkta özne veya yüklem
[matematik]
  • Cebirsel bir anlatımda + veya - işaretleri arasında bulunan parçalardan her biri
[matematik]
  • Bir denklemde = işaretinin iki yanındaki anlatımlardan her biri
[matematik]
  • Bir kesrin pay ve paydasından her biri, had

Birleşik Kelimeler: terim bilimi, terimler dizgesi, büyük terim, küçük terim, orta terim, bir terimli, çok terimli, iki terimli


ARMUT (Kelime Kökeni: Farsça emrūd)


[isim] [bitki bilimi]
  • Gülgillerden, çiçekleri beyaz, Türkiye'nin her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)
[bitki bilimi]
  • Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi

    Tavanda hevenk hevenk üzümler, elmalar, armutlar, ayvalar sarkıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat] [argo]
  • Çok bön, çok aptal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • armudun iyisini (dağda) ayılar yer
  • armudun önü, kirazın sonu
  • armudun sapı var, üzümün (veya kirazın) çöpü var demek
  • armudu soy ye, elmayı say ye
  • armut dalının dibine düşer
  • armut gibi
  • armut piş ağzıma düş!

Birleşik Kelimeler: armut hoşafı, armut kabağı, armut kompostosu, armut kurusu, armut top, akça armudu, Amerikan armudu, bey armudu, çakal armudu, dağ armudu, deveci armudu, Hint armudu, Japon armudu, yaban armudu


MURAT (Kelime Kökeni: Arapça murād)


[isim]
  • İstek, dilek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • murada (veya muradına) ermek
  • muradı gözünde kalmak
  • murat almak
  • murat etmek


MUARE (Kelime Kökeni: Fransızca moiré)


[isim]
  • Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir kumaş türü, kareli kumaş
[sıfat]
  • Bu kumaştan yapılan

YETER


[sıfat]
  • İhtiyacı karşılayacak kadar olan, kâfi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yeter derecede
  • yeteri kadar

Birleşik Kelimeler: yeter sayı


AZERİ (Kelime Kökeni: Farsça āẕer + Arapça -ī)


[isim]
  • Azerbaycan Türkü

EYTAM (Kelime Kökeni: Arapça eytām)


[isim] [eskimiş]
  • Yetimler

Birleşik Kelimeler: darüleytam