Mak ile Biten 6 Harfli Kelimeler



MAK ile biten 6 harfli 126 kelime bulunuyor. Sonu MAK olan 6 karekterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Mak ile başlayan 6 harfli kelimeler. İçinde Mak olan 6 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

BOĞMAK17, ÇIVMAK17, ÇAĞMAK17, DOĞMAK17, YIĞMAK17, CIVMAK17, ÇAVMAK16, SIĞMAK16, YAĞMAK16, SAĞMAK15, ÇAPMAK14, KOVMAK14, SAVMAK14, VURMAK14, COŞMAK14, BOZMAK13, PISMAK13, PUSMAK13, ŞAŞMAK13, VARMAK13, YAPMAK13, BUYMAK12, BAŞMAK12, DUYMAK12, DOYMAK12, IŞIMAK12, KOPMAK12, KIPMAK12, OCUMAK12, SIZMAK12, SAPMAK12, SIÇMAK12, YAZMAK12, YAŞMAK12, CAYMAK12, ACIMAK11, BAYMAK11, ÇIKMAK11, KOÇMAK11, KIZMAK11, KOŞMAK11, KAPMAK11, PARMAK11, SOYMAK11, SAÇMAK11, TAPMAK11, UZAMAK11, UYUMAK11, YUMMAK11, YAYMAK11, BURMAK10, BUNMAK10, BULMAK10, BASMAK10, BIKMAK10, ÇAKMAK10, ÇALMAK10, ÇATMAK10, DONMAK10, DOLMAK10, DURMAK10, KIYMAK10, KUYMAK10, KOYMAK10, KAÇMAK10, KAZMAK10, SUSMAK10, SAYMAK10, TAŞMAK10, YIKMAK10, YILMAK10, YUNMAK10, YUTMAK10, YOLMAK10, YONMAK10, YORMAK10, YASMAK10, ADAMAK9, BANMAK9, BAKMAK9, BATMAK9, DALMAK9, ILIMAK9, KISMAK9, KUSMAK9, KAYMAK9, OKUMAK9, SOKMAK9, SORMAK9, SOLMAK9, SINMAK9, SUNMAK9, SIKMAK9, ULUMAK9, YANMAK9, YAKMAK9, YATMAK9, YARMAK9, IRAMAK8, KOKMAK8, KONMAK8, KIRMAK8, KURMAK8, KILMAK8, KASMAK8, OTAMAK8, ONAMAK8, SATMAK8, SANMAK8, SARMAK8, SALMAK8, TINMAK8, TIKMAK8, TUTMAK8, TOKMAK8, ULAMAK8, ARTMAK7, ARAMAK7, ATAMAK7, KANMAK7, KARMAK7, KAKMAK7, KALMAK7, KATMAK7, TAKMAK7, TATMAK7


ARTMAK


[isim] [halk ağzında]
  • Büyük heybe
[nesnesiz]
  • Çoğalmak

    O zaman bedava binme olasılığı artardı. - Ayla Kutlu


ARAMAK


[-i]
  • Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak

    Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Şart koşmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aramakla bulunmaz
  • arayan Mevla'sını da bulur, belasını da
  • arayıp (veya aramak) taramak
  • arayıp da bulamamak
  • arayıp sormak


ATAMAK


[-e] [-i]
  • Birini bir göreve getirmek, tayin etmek

Birleşik Kelimeler: açıktan atamak, asaleten atamak, vekâleten atamak


KANMAK


[-e]
  • Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak

KARMAK


[-i]
  • Karıştırmak, birbirine katmak
[nesnesiz]
  • Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek

    Yapı için harç karmak. Boya karmak.

Birleşik Kelimeler: betonkarar


KAKMAK


[-i]
  • İtmek, vurmak
[nesnesiz]
  • Kakma yapmak

Birleşik Kelimeler: ağaçkakan, kuyrukkakan


KALMAK


[nesnesiz]
  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

[-de]
  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]
  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

[-de]
  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]
  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]
  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]
  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]
  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

[-le]
  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]
  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

[yardımcı fiil]
  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]
  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış


KATMAK


[-e] [-i]
  • Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak

    Sirkeye su katmak.

[halk ağzında]
  • Döllenmeyi sağlamak için erkek hayvanı dişinin yanına salmak

TAKMAK


[-i]
  • Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek

    Gözlüğünü takıp masaya eğildi. - Refik Halit Karay

[-e] [nesnesiz]
  • Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek

    Geline pırlanta yüzük takmışlar.

[-e] [-i]
  • Ad, lakap koymak

    Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Kuşanmak

    Kılıç takmak.

[-e] [mecaz]
  • Biriyle olumsuz olarak uğraşmak

    Matematik öğretmeni ona taktığı için dersten kaldı.

[argo]
  • Borç bırakmak

    Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu. - Peyami Safa

[argo]
  • Önemsemek, önem vermek, tınmak

    Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların Şalvarlı Nuriyesi'ni takar mıyım? - Adalet Ağaoğlu

[-den] [argo] [-de]
  • Sınavını başaramamak

    Bütün derslerden takarak sınıfta kaldı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takıp takıştırmak

Birleşik Kelimeler: asım takım, bultak


TATMAK


[-i]
  • Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
[mecaz]
  • Duymak, hissetmek

    Yaşamın her acısını tatmış.


IRAMAK


[nesnesiz] [halk ağzında]
  • Uzaklaşmak, uzamak, ara açılmak

    Gide gide ben yolumdan ıradım / Iradım da dost köyüne uğradım - Halk türküsü


KOKMAK


[nesnesiz]
  • Koku çıkarmak

    Her gelişinde üzeri yabancı lavantalar kokuyor. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]
  • Olacağıyla ilgili belirtiler göstermek, olacağı hissedilmek

    Ortalık savaş kokuyordu.

[mecaz]
  • Kokusu gelmek

    Kızartma kokmuştur, hemen biraz ye.

[-i] [halk ağzında]
  • Koklamak

Birleşik Kelimeler: kokar ağaç


KONMAK


[-e]
  • Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek

    Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına. - Çetin Altan

[mecaz]
  • Bir şeyi emeksiz edinmek

    Ayşe de yarın öbür gün bir lise hocası olacak belki de servete de konacaktı. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: kona göçe, göçerkonar, konargöçer, gecekondu, kuşkonmaz

[-e]
  • Koyma işi yapılmak

    Yemeğe tuz konur.


KIRMAK


[-i]
  • Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak

    Taşları kırmak. Bardağı kırmak.

[nesnesiz]
  • Belirli bir biçimde katlamak

    Forma kırmak.

[-e]
  • Hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek

    Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun. - Burhan Felek

[mecaz]
  • Dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek

    Bazen bir kelimenin, bir ses tonunun sevdiğimiz bir insanı kırdığını görürüz. - Mehmet Kaplan

[mecaz]
  • Yok etmek

    Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağım / Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım - Enis Behiç Koryürek

[mecaz]
  • Gücünü, etkisini azaltmak

    Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış. - Burhan Felek

[argo]
  • Kaçmak, uzaklaşmak
[nesnesiz] [ticaret]
  • Değerinden düşük fiyata almak

    Bono kırmak. Çek kırmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kırdığı koz (veya ceviz) kırkı (veya bini) aşmak
  • kırıp dökmek
  • kırıp geçirmek
  • kırıp sarmak

Birleşik Kelimeler: bakterikıran, Kervankıran, sabankıran, saçkıran, sahipkıran, zararlıkıran


KURMAK


[-i]
  • Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek

    Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. - Falih Rıfkı Atay

[ticaret]
  • Ortaklık sağlamak
[mecaz]
  • Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek