L ile Biten Kelimeler



L ile biten 1384 kelime bulunuyor. Sonu L olan kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "L ile başlayan kelimeler. İçinde l olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

14 Harfli Kelimeler

CEMAZİYELEVVEL35, ANTİBAKTERİYEL18

13 Harfli Kelimeler

DİKDÖRTGENSEL28, HİPERBOLOİDAL27, KONVANSİYONEL24, ALACABALIKÇIL23, İNFİNİTEZİMAL23, SOSYOKÜLTÜREL23, HETEROSEKSÜEL22, İNKİSARIHAYAL21, ENTERNASYONAL17, İSTATİSTİKSEL16, TRANSANDANTAL16

12 Harfli Kelimeler

REBİYÜLEVVEL30, TEŞRİNİEVVEL27, DİFERANSİYEL23, JEOSENKLİNAL23, BİYOKİMYASAL21, METROSEKSÜEL18, MAKROMOLEKÜL18, ELEKTROMOBİL17, TRANSSEKSÜEL17, ENSTRÜMANTAL16, EKSTRASİSTOL16, MATEMATİKSEL15, RASTLANTISAL15, ARİTMETİKSEL14

11 Harfli Kelimeler

ÇAĞRIŞIMSAL28, GELİŞİGÜZEL27, ÇEŞMİBÜLBÜL26, PROFESYONEL26, KANUNUEVVEL25, FELDMAREŞAL23, VARSAYIMSAL23, DOLİKOSEFAL22, FONKSİYONEL22, HOMOSEKSÜEL22, İZZETÜİKBAL21, SUKUTUHAYAL21, TERCÜMEİHAL21, BİYOMEDİKAL19, GAYRİMENKUL19, HİDROTERMAL19, ENDÜSTRİYEL18, ÇEKİRDEKSEL17, SANSASYONEL17, TRADİSYONEL17
Tümünü Gör

10 Harfli Kelimeler

FOSFORIŞIL30, DARIFÜLFÜL29, MÜTEHAVVİL29, ODYOVİZÜEL27, FARZIMUHAL26, GÖRÜNTÜSEL25, SAĞTÖRESEL25, HİDROSEFAL24, CİHANŞÜMUL24, BİBLİYOFİL23, HERZEVEKİL23, EVLADÜİYAL22, GERMANOFİL22, HÜSNÜKABUL22, PROFİTEROL22, TUĞGENERAL22, VAROLUŞSAL22, GÖRENEKSEL21, ÜSTYAPISAL21, VİYOLONSEL21
Tümünü Gör

9 Harfli Kelimeler

BUĞDAYCIL27, HAYVANCIL25, DÖMİFİNAL24, VAZIHAMİL24, İÇGÜDÜSEL23, AKLIEVVEL22, HAYVANSAL22, TAVŞANCIL22, FOTOMODEL21, GÖKKANDİL21, BAĞLAMSAL20, BEHEMEHAL20, ÇEVRİMSEL20, JEOTERMAL20, MÜTEDAVİL20, VİSKONSÜL20, BİYODİZEL19, MEVSİMSEL19, SAĞLIKSAL19, YAPRAKÇIL19
Tümünü Gör

8 Harfli Kelimeler

GÖVDESEL27, GÜPGÜZEL27, MUHAVVİL26, TAHAVVÜL26, GÖLGECİL25, GÖREVSEL25, ÇÖZÜMSEL24, HİGROFİL23, MAJÜSKÜL23, BÖCEKÇİL22, DÜZGÜSEL22, TEKEFFÜL22, BÖLGESEL21, BEGONVİL21, DOĞUMSAL21, DOĞANYOL21, FESTİVAL21, HİDROFİL21, HÜSNÜHAL21, ÖRGÜTSEL21
Tümünü Gör

7 Harfli Kelimeler

ÖDEVCİL24, ÖZGECİL23, AĞIZCIL22, ÖLÜMCÜL21, AVROVİL20, AĞIZSIL20, KÖTÜCÜL20, AĞAÇSIL19, BAZOFİL19, GAZIŞIL19, HEMOFİL19, SÜTOĞUL19, SARIGÖL19, TEGAFÜL19, ÜÇÜNCÜL19, ÇAPAÇUL18, DÖRTYOL18, DİJİTAL18, KİLOJUL18, VEZİKÜL18
Tümünü Gör

6 Harfli Kelimeler

GÖKÇÜL21, GÖLCÜL21, ŞEVVAL21, VODVİL21, CEVVAL21, ACIGÖL20, ÇAĞCIL20, DAĞCIL19, PAZVAL19, BİNGÖL18, BANJUL18, DÖRDÜL18, DÖNGEL18, GLAYÖL18, PUSVAL18, VİRGÜL18, ÇEĞMEL17, GÖRSEL17, GÖKSEL17, HEPÇİL17
Tümünü Gör

5 Harfli Kelimeler

GÖVEL21, ÖZGÜL20, İĞFAL18, ÇOĞUL17, EVVEL17, GÖNÜL17, GÖBEL17, ÖNCÜL16, ÜÇGÜL16, AHVAL15, BAĞIL15, ÇİĞİL15, ÇUVAL15, DOĞAL15, DÜVEL15, FODUL15, FAZIL15, GÜDÜL15, GAFİL15, HAVİL15
Tümünü Gör

4 Harfli Kelimeler

ÖDÜL14, IĞIL13, OĞUL13, ÖZEL13, AĞIL12, FABL12, UFUL12, EĞİL11, FAUL11, OVAL11, AVAL10, AFAL10, FAAL10, FİİL10, FAİL10, ÖNEL10, IŞIL9, OPAL9, APEL8, AZOL8
Tümünü Gör

3 Harfli Kelimeler

L13, JUL13, ÇÖL12, JEL12, DÖL11, FUL10, FOL10, FİL9, FEL9, FAL9, GÜL9, GOL8, HOL8, PUL8, ZÜL8, ÇUL7, HAL7, PİL7, PAL7, BOL6
Tümünü Gör

2 Harfli Kelimeler

OL3, AL2, EL2, İL2


AL


[isim]
  • Kanın rengi, kızıl, kırmızı
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Al bayrak. Al çuha.

[sıfat]
  • Bu renkte olan (at)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al elmaya taş atan çok olur
  • al giymedim ki alınayım
  • al gömlek gizlenemez
  • alı alına, moru moruna
  • alı al, moru mor
  • al kanlara boyanmak
  • al kiraz üstüne kar yağmış

Birleşik Kelimeler: albasma, albastı, al bayrak, alkarısı, al sancak, alyuvar

[isim] [eskimiş]
  • Aldatma, düzen, tuzak, hile

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz

[kimya]
  • Alüminyum elementinin simgesi

EL


[isim] [anatomi]
  • Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü

    El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk - Ziya Osman Saba

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... elinden çıkmak
  • el (veya elini) uzatmak
  • el (veya elini) yakmak
  • el açmak
  • el almak
  • el atmak
  • el ayak (veya etek) çekmek
  • el ayak çekilmek
  • el bağlamak
  • el basmak
  • el bebek gül bebek
  • el bende!
  • el çekmek
  • el çektirmek
  • el çırpmak
  • elde (veya elinde) olmamak
  • elde avuçta (bir şey) kalmamak
  • elde avuçta (ne varsa)
  • elde etmek
  • el değiştirmek
  • el değmemek
  • elde kalmak
  • eldeki yara, yarasıza duvar deliği
  • elden ağza yaşamak
  • elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
  • elden bırakmamak (veya düşürmemek)
  • elden çıkarmak
  • elden çıkmak
  • elden geçirmek
  • elden gel!
  • elden geldiği kadar
  • elden gelmemek
  • elden gitmek
  • elden kaçırmak
  • elden kaçmak
  • elden ne gelir?
  • elde tutmak
  • el dokunulmamak
  • ele alınır
  • ele alınmaz
  • ele almak
  • ele avuca sığmamak
  • ele bakmak
  • ele geçirmek
  • ele geçmek
  • ele gelmek
  • el elde baş başta
  • el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
  • el elden üstündür (ta arşa kadar)
  • el el ile, değirmen yel ile
  • el eli yıkar, iki el yüzü
  • el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
  • el el üstünde oturmak
  • el ermez, güç yetmez
  • el etek öpmek
  • el etek tutmak
  • el etmek
  • ele vermek
  • eli (veya elleri) armut devşirmek
  • eli alışmak
  • eli altında olmak
  • eli ayağı (olmak)
  • eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
  • eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
  • eli ayağı titremek
  • eli ayağı tutmak
  • eli aza varmamak
  • eli boş çıkmak
  • eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
  • eli boş gelmek
  • eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
  • eli değmek
  • eli dursa ayağı durmaz
  • eli ekmek tutmak
  • eli eline değmemek
  • eli ermek
  • eli ermez gücü yetmez
  • eli genişlemek
  • eli gitmek
  • eli harama uzanmak
  • eli işe yatmak
  • eli kalem tutmak
  • eli kırılmak
  • eli kırılsın!
  • eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
  • eli kolu bağlı durmak
  • eli kurusun!
  • elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
  • elinde ... var
  • elinde avucunda nesi varsa
  • elinde bulunmak (veya olmak)
  • elinde büyümek
  • elinde kalmak
  • elinden
  • elinden (bir şey) düşmemek
  • elinden (bir şeyi) düşürmemek
  • elinden almak
  • elinden bir iş (veya şey) gelmemek
  • elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
  • elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
  • elinden geleni yapmak
  • elinden gelmek
  • elinden hiçbir şey kurtulmamak
  • elinden iş çıkmamak
  • elinden iyi iş gelmek
  • elinden kan çıkmak
  • elinden kurtulmak
  • elinden tutmak
  • elinde olmak
  • elinde olmak
  • elinde patlamak
  • elinde tutmak
  • eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
  • eline almak
  • eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
  • eline ayağına üşenmemek
  • eline bakmak
  • eline doğmak
  • eline düşmek
  • eline erkek eli değmemiş olmak
  • eline eteğine doğru
  • eline eteğine sarılmak
  • eline fırsat geçmek
  • eline geçmek
  • eline kalmak
  • eline su dökemez
  • eline tutuşturmak
  • eline yüzüne bulaştırmak
  • elini arı kovanına sokmak
  • elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
  • elini ayağını öpeyim
  • elini belli etmek (veya göstermek)
  • elini çabuk tutmak
  • elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
  • elini kolunu bağlamak
  • elini kolunu sallaya sallaya gelmek
  • elini kolunu sallaya sallaya gezmek
  • elini kulağına atmak
  • elinin altında (olmak)
  • elinin hamuruyla erkek işine karışmak
  • elinin tersiyle çarpmak
  • elinin tersiyle itmek
  • elini oynatmak
  • elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
  • elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
  • elini sürmemek
  • elini taşın altına koymak (veya sokmak)
  • elini veren kolunu alamaz
  • elini vicdanına koymak
  • elinle ver, ayağınla ara
  • eli olmak
  • eli para görmek
  • eli silah tutmak
  • eli varmamak (veya gitmemek)
  • eli yatmak
  • eliyle koymuş gibi
  • el kadar
  • el kaldırmak
  • el katmak
  • el koymak
  • ellerde gezmek
  • elleri (veya ellerin) dert görmesin
  • ellerim yanıma gelsin
  • eller yukarı!
  • elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
  • elle tutulur
  • elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
  • elle tutulur tarafı olmamak
  • el ovuşturmak
  • el öpenlerin çok olsun!
  • el öpmek
  • el öpmekle ağız aşınmaz
  • el pençe
  • el pençe divan
  • el pençe divan durmak
  • el sıkışmak
  • el sıkmak
  • el sürmemek
  • el tazelemek
  • el terazi, göz mizan
  • el tutmak
  • el üstünde tutmak
  • el vergisi, gönül sevgisi
  • el vermek
  • el vurmamak
  • el yarası onulur, dil yarası onulmaz
  • el yıkamak

Birleşik Kelimeler: el alışkanlığı, el altında, el altından, el arabası, el ayası, elbasan tavası, el bezi, el birliği, el bombası, el çabukluğu, el çantası, el değirmeni, el duşu, el ele, el emeği, elense, el erimi, el erki, elezer, el falı, el feneri, el freni, el havlusu, el ilanı, el işçiliği, el işi, el kantarı, el keseri, el kılavuzu, el kiri, el kitabı, el notu, el oltası, elöpen, el sabunu, el sanatları, el sözlüğü, el şakası, el tası, el telefonu, el telsizi, el topu, el ulağı, el uzluğu, el yatkınlığı, el yazısı, el yazması, el yordamıyla, elde bir, elden ele, eli açık, eli ağır, eli ayağı düzgün, eli bayraklı, elibelinde, eli belinde, eli bol, eli boş, eliböğründe, eli böğründe, eli çabuk, eli dar, eli geniş, eli hafif, eli koynunda, eli kulağında, eli mahkûm, eli maşalı, elimsende, eli nimetli, eli selek, eli sıkı, eli sopalı, eli şakağında, eli yatkın, eli uz, eli uzun, eli yatkın, eli yordamlı, eli yüreğinde, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz, eline ağır, eline ayağına çabuk, eline çabuk, elinin körü, azel, art elden, havvaanaeli

[isim]
  • Yakınların dışında kalan kimse, yabancı

    Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır! - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • el ağzına bakan, karısını tez boşar
  • el arı düşman gayreti
  • el beğenmezse yer beğensin
  • elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
  • elden vefa, zehirden şifa
  • ele güne karşı
  • el elin aynasıdır
  • el elin eşeğini türkü çağırarak arar
  • el elin nesine, gülerek gider yasına
  • el eliyle yılan tutulur
  • ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı
  • el için ağlayan gözden olur
  • el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer
  • el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine
  • el ile gelen düğün bayram
  • elin ağzı torba değil ki büzesin
  • el iyisi olmak
  • el kazanıyla aş kaynamaz
  • el kazanıyla aş kaynatmak
  • el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır

Birleşik Kelimeler: el adamı, el âlem, el kapısı, elkızı, eloğlu, yedi kat el

[isim]
  • Ülke, yurt, il

    Çöller, Yemen ellerinden beter imiş. - Aka Gündüz

[halk ağzında]
  • Oba, aşiret

    Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir - Dadaloğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • elde bulunan beyde bulunmaz
  • el mi yaman bey mi yaman? el yaman!

Birleşik Kelimeler: yad el, gurbet eli, Türk eli, yad eller


İL


[isim]
  • Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet

    İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. - Anayasa

[tarih]
  • Eski Türklerde devlet

Birleşik Kelimeler: ilbay


OL


[sıfat] [eskimiş]
  • O gösterme sıfatı

    Dedi gördüm ol habibin anasın - Süleyman Çelebi

[zamir]
  • O gösterme zamiri

BOL


[sıfat]
  • İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı

    Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bol doğramak

Birleşik Kelimeler: bol bol, bol bolamat, bol bulamaç, bol kepçe, bol keseden, bol paça, eli bol, gönlü bol

[isim]
  • Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki

ÇUL (Kelime Kökeni: Arapça cūl)


[isim]
  • Genellikle kıldan yapılmış kaba dokuma

    Geceleri Ali, bir çula bürünerek yatıyordu. - Ömer Seyfettin

[eskimiş]
  • Tekke mensuplarının büründüğü örtü
[teklifsiz konuşmada]
  • Giyim, giysi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çul içinde arslan yatar
  • çulu düzmek (veya düzeltmek)

Birleşik Kelimeler: çul çaput, çultutmaz


HÂL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāl)


[isim]
  • Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet

    Herkes hâline göre bir hediye verdi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]
  • Kötü durum, sıkıntı, dert

    Zavallının başına ne hâller geldi.

[dil bilgisi]
  • Durum

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... hâline gelmek
  • hâlden anlamak (veya bilmek)
  • hâle yola koymak
  • hâl hâlin yoldaşıdır
  • hâl hatır (veya hâlini hatırını) sormak
  • hâli (veya hâlleri) duman olmak
  • hâli harap olmak
  • hâli kalmamak
  • hâline bakmamak
  • hâline köpekler bile güler
  • hâlini almak
  • hâli tavrı yerinde
  • hâli üzere
  • hâli vakti yerinde

Birleşik Kelimeler: hâl değişimi, hâl dili, hâl eki, hâl tercümesi, hâl ulacı, hâlihazır, arzuhâl, behemehâl, fevkalade hâl, hasbihâl, her hâlükârda, hüsnühâl, ilmihâl, iyi hâl, lisanıhâl, medeni hâl, olağanüstü hâl, seferî hâl, tercümeihâl, yalın hâl, aksi hâlde, fena hâlde, herhâlde, her hâlde, o hâlde, şu hâlde, ay hâli, insan hâli, insanlık hâli, isim hâli, keyif hâli, nez hâli, vasıta hâli, yönelme hâli, yükleme hâli, kendi hâlinde, koro hâlinde, orta hâlli

[isim] [eskimiş]
  • Çözme, çözülme

Birleşik Kelimeler: hal çaresi, halletmek, hallihamur, hallolmak, hallolunmak

[isim]
  • Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer
[isim] [tarih]
  • Tahttan indirme

Birleşik Kelimeler: haletmek


PİL (Kelime Kökeni: Fransızca pile)


[isim]
  • Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren araç, batarya

Ata Sözleri ve Deyimler

  • pili bitmek

Birleşik Kelimeler: kalem pil, kuru pil, termoelektrik pil, güneş pili


PAL


[isim] [hayvan bilimi]
  • Bir cins güvercin

APEL (Kelime Kökeni: Fransızca appel)


[isim] [ekonomi]
  • Anonim ortaklıklarda sermaye artırımı için yapılan ödeme çağrısı

AZOL (Kelime Kökeni: Fransızca azole)


[isim] [kimya]
  • Heterosiklik birleşiklerin önemli bir sınıfı

GOL (Kelime Kökeni: İngilizce goal)


[isim] [spor]
  • Futbol, hentbol, hokey ve buz hokeyi maçlarında topun kaleye sokulmasıyla kazanılan sayı

    Kısacası biz kendimizi yerden yere atar, akınlar durdurur, goller kurtarır, ona paslar sunardık. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gol atmak
  • gol kaçırmak
  • gol olmak
  • gol yemek

Birleşik Kelimeler: gol toto, altın gol


HOL (Kelime Kökeni: İngilizce hall)


[isim]
  • Sofa

    Ekmekten bir lokma ısırırken hole bakıyorum. - Ahmet Ümit

Birleşik Kelimeler: müzikhol


PUL (Kelime Kökeni: Farsça pūl)


[isim]
  • Posta parası karşılığı mektup zarfı, kartpostallara ve damga resmine karşılık kâğıtlara yapıştırılan, basılı küçük kâğıt parçası

    Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi. - Falih Rıfkı Atay

[bitki bilimi]
  • Üzerinde bulunduğu organa yapışık, biçim ve yapıca çok basit yaprakların her biri
[hayvan bilimi]
  • Balıkların, sürüngenlerin ve bazı kuşlarla memelilerin vücudunu kaplayan boynuzsu, sert levhacık

    Bir adamla minimini bir kız çocuğu elleri balık pulu içinde balık avlıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[eskimiş]
  • Akçeden küçük metal para

Ata Sözleri ve Deyimler

  • pula dönmek
  • pul tutmak

Birleşik Kelimeler: pul biber, pul kanatlılar, pul koleksiyoncusu, pul koleksiyonculuğu, pul pul, pul şişe, para pul, damga pulu, denetim pulu, evren pulu, posta pulu, taksa pulu


ZÜL (Kelime Kökeni: Arapça ẕull)


[isim] [eskimiş]
  • Alçalma, düşkünlük

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zül saymak (veya addetmek)