KARBONLU Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



KARBONLU harflerini içeren 3 harfli 33 kelime bulunuyor. 3 harfli KARBONLU kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ABU6, BOA6, BOK6, BOL6, BOR6, BUL6, BUN6, OBA6, BAL5, BAN5, BAR5, RAB5, ALO4, KOL4, KOR4, KUL4, KUR4, LOR4, LOK4, NUR4, ONA4, ORA4, RUN4, ROL4, ULA4, ARK3, KAL3, KAN3, KAR3, LAN3, LAK3, NAR3, NAL3


ARK


[isim]
  • İçinden su akıtmak için toprak kazılarak yapılan açık oluk, arık, dren, karık

    Konduların ortasına ark yapıp göllenen suları dışarı akıttılar. - Lâtife Tekin


KAL


[isim] [madencilik]
  • Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi

Birleşik Kelimeler: kalhane

[isim] [eskimiş]
  • Söz, lakırtı, laf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kale almamak


KAN


[isim]
  • Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı

    Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. - Ömer Seyfettin

[mecaz]
  • Soy

    O da benim kanımdan.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kan (veya kanı) başına çıkmak (veya sıçramak veya toplanmak)
  • kana boyamak (veya bulamak veya bulatmak)
  • kan ağlamak
  • kan akıtmak
  • kan akmak
  • kan alacak damarı bilmek
  • kan almak
  • kana susamak
  • kan beynine sıçramak (veya çıkmak)
  • kan boğmak
  • kan çanağı gibi
  • kan çekmek
  • kan çıkmak
  • kan dere gibi akmak
  • kan dökmek
  • kan gelmek
  • kan gitmek
  • kan gövdeyi götürmek
  • kan gütmek
  • kanı donmak (veya çekilmek)
  • kanı ısınmak
  • kanı içine akmak
  • kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar
  • kanı kaynamak
  • kanı kaynamak
  • kanı kurumak
  • kanına dokunmak
  • kanına ekmek doğramak
  • kanına girmek
  • kanına işlemek
  • kanına susamak
  • kanını emmek
  • kanını içine akıtmak
  • kanını kaynatmak
  • kanını kurutmak
  • kanını yerde koymak
  • kanı sulanmak
  • kanı temizlenmek
  • kanıyla ödemek
  • kan istemek
  • kan kaybetmek
  • kan kusturmak
  • kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
  • kan olmak
  • kan olmak
  • kan oturmak
  • kan revan içinde
  • kan revan içinde kalmak
  • kan tere batmak
  • kan ter içinde
  • kan ter içinde kalmak
  • kan tutmak
  • kan vermek
  • kan yürümek

Birleşik Kelimeler: kan akçesi, kan aktarımı, kan ayaklı, kan bağı, kan bankası, kan basıncı, kan bilimi, kan çıbanı, kandamlası, kan davası, kan doku, kan dolaşımı, kan gazı, kan grubu, kan kanseri, kan kardeşi, kankırmızı, kan kırmızı, kankızıl, kankurutan, kan nakli, kan otu, kan pahası, kan parası, kan plazması, kan portakalı, kan pulcuğu, kan serumu, kan şekeri, kan taşı, kan unu, kan uyuşmazlığı, kan zehirlenmesi, kana kan, kanı ayaklı, kanı bozuk, kanı sıcak, ak kan, kirli kan, safkan, tazekan, temiz kan, kardeşkanı, tavşankanı


KAR


[isim]
  • Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı

    Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karda yürüyüp (veya gezip) izini belli etmemek
  • kar gibi
  • kar kuytuda, para pintide eğleşir
  • kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz
  • kar susuzluk kandırmaz

Birleşik Kelimeler: kar baykuşu, kar beyaz, kar çiçeği, kardelen, kar dikeni, kar fırtınası, kar helvası, kar ispinozu, kar kuşu, kar kuyusu, kar sapanı, kartopu, kar topu, karyağdı, kar yükü, kardan adam, buzul kar, kristal kar, sulu kar

[isim]
  • Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı
[mecaz]
  • Yarar, fayda

    Bundan benim hiçbir kârım yok.

[ekonomi]
  • Üretim faktörlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay
[ticaret]
  • Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kâr bırakmak
  • kâr etmek
  • kâr etmemek
  • kâr getirmek
  • kârını tamam etmek
  • kârı olmamak
  • kâr koymak
  • kâr zararın kardeşidir (veya ortağıdır)

Birleşik Kelimeler: kâr haddi, kâr marjı, kâr merkezi, kâr payı, kâr paylaşımı, her hâlükârda, akıl kârı


LAN


[ünlem] [kaba konuşmada]
  • Ulan

    İte bak lan, dedi, nasıl da horozlanıyor? - Necati Cumalı


LAK


[isim]
  • Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk

NAR (Kelime Kökeni: Farsça nār, enār)


[isim] [bitki bilimi]
  • Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nar gibi

Birleşik Kelimeler: narçiçeği, nar şerbeti, kudret narı

[isim] [eskimiş]
  • Ateş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nârına (veya nâra) yanmak

Birleşik Kelimeler: nârıbeyza


NAL (Kelime Kökeni: Arapça naʿl)


[isim]
  • At, eşek, öküz vb. yük hayvanlarının tırnaklarına çakılan, ayağın şekline uygun demir parçası

    Atların nal tıkırtıları, demir tekerlek gürültüleri işitildi. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nal çakmak
  • nal deyip mıh dememek
  • nalları dikmek
  • nal toplamak

Birleşik Kelimeler: nalbant, naldöken, dörtnal, dörtnala


ALO (Kelime Kökeni: Fransızca allô)


[ünlem]
  • Telefon konuşmasına başlarken kullanılan bir seslenme sözü
[argo]
  • (alooo) Kendisine bakmasını veya kendisiyle ilgilenmesini istediği kişiye karşı söylenen seslenme sözü

KOL


[isim] [anatomi]
  • İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
[anatomi]
  • Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
[bitki bilimi]
  • Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
[müzik]
  • Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
[tarih]
  • Karakol

    Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi. - Refik Halit Karay

[askerlik]
  • Kanat

    Sağ kol. Sol kol.

[denizcilik]
  • Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kola çıkmak
  • kol atmak
  • kol gezmek
  • kol kanat olmak (veya germek)
  • kolları kopmak
  • kollarını açmak
  • kollarının arasına almak
  • kollarını sallaya sallaya gelmek
  • kolları sıvamak
  • kolu kanadı kırılmak
  • koluna girmek
  • koluna kuvvet
  • kolunda altın bileziği olmak
  • kol uzatmak
  • kol vermek
  • kol vurmak

Birleşik Kelimeler: kolağası, kol ağzı, kol akımı, kol bağı, kolbastı, kolbaşı, kol böreği, kol değirmeni, kol demiri, kol emekçisi, kol kapağı, kol kemiği, kol kola, kol nizamı, kol saati, beşinci kol, çift kol, eğitsel kol, kafakol, karakol, karpuz kol, ön kol, sağkol, sağ kol, takma kol, kolu uzun, cırcır kolu, çengi kolu, dağ kolu, deve kolu, imdat kolu, iş kolu, kantar kolu, kapı kolu, keşif kolu, kumanda kolu, sürgü kolu, tulumba kolu, vites kolu, yay kolu, yürüyüş kolu, zuhuri kolu


KOR


[isim]
  • İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür veya odun parçası
[mecaz]
  • Büyük acı, üzüntü, sıkıntı, dert

    Kimseye göstermedikleri bir kor yanar içlerinde. - Çetin Altan

[sıfat] [mecaz]
  • Kırmızı renkli

    Gül tenli, kor dudaklı, kömür sürmeli / Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kere öpmeli - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kor dökmek
  • kor gibi
  • kor gibi yanmak

Birleşik Kelimeler: akkor


KUL


[isim]
  • Tanrı'ya göre insan

    Kul ile Tanrı'nın arasına girilmez.

[tarih]
  • Köle

    Kendisi kabilenin beyinin kullarından birinin kızıydı. - Halide Edip Adıvar

[tarih]
  • Karavaş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kula kul olmak
  • kul etmek
  • kul köle olmak
  • kul kusursuz olmaz
  • kul olmak
  • kul sıkışmayınca (veya daralmayınca veya bunalmayınca) Hızır yetişmez
  • kulunuz

Birleşik Kelimeler: kul cinsi, kul hakkı, kul kâhyası, kul kethüdası, kul oğlanı, kuloğlu, kul taksimi, kul yapısı, buyruk kulu, emir kulu, kapı kulu


KUR (Kelime Kökeni: Fransızca cours)


[isim] [ekonomi]
  • Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri

    Resmî kura göre doların değeri yeniden ayarlandı.

Birleşik Kelimeler: cari kur, çapraz kur, dalgalı kur, efektif kur, katlı kur, sabit kur, döviz kuru

[isim]
  • Karşı cinse ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kur yapmak


LOR (Kelime Kökeni: Farsça lor)


[isim]
  • Bir tür taze, yumuşak ve tuzsuz beyaz peynir

    Teyzem iki dolu kaşık lora, günlük iki yumurta kırdı. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: soya loru


LOK (Kelime Kökeni: İngilizce lock)


[isim] [denizcilik]
  • Gemileri, farklı iki su düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz