İçinde Tu Bulunan 6 Harfli Kelimeler



İçerisinde TU olan 6 harfli 74 kelime bulunuyor. İçinde TU olan 6 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Tu ile başlayan 6 harfli kelimeler. tu ile biten 6 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

TUĞBAY18, AVUTUŞ17, TUMAĞI16, TUĞYAN16, TUVACA16, UĞULTU16, VANTUZ16, TUNGUZ15, TUĞRUL15, TUZSUZ15, AVUNTU14, HARTUÇ14, MEFTUN14, ŞAHTUR14, TUĞRİK14, TUZCUL14, VURTUT14, FATURA13, HORTUM13, TURGAY13, DÜSTUR12, HARTUM12, KUTUCU12, MEKTUP12, OTURUŞ12, OKUTUŞ12, TURGOR12, TUMŞUK12, TUTUCU12, USTU12, OYUNTU11, OTUZAR11, TUTMAÇ11, TURUNÇ11, TURİZM11, TURHAL11, TULYUM11, TUZLUK11, UYUNTU11, DESTUR10, KARTUŞ10, OTURUM10, TUZLAK10, YONTUK10, KUTULU9, MESTUR9, MASTUR9, OTURMA9, OKUNTU9, TUNDRA9, TUTULU9, TORTUM9, UTULMA9, USTURA9, KOLTUK8, KONTUR8, MAKTUL8, OTURAK8, REKTUM8, SANTUR8, TUTSAK8, TUTMAK8, TUTKUN8, TURİST8, TUTSAT8, TULUAT8, TORTUL8, ALTU7, KARTUK7, NATURA7, TUTKAL7, TURANİ7, TULANİ7, TATULA7


ALTUNİ (Kelime Kökeni: Türkçe altun + Arapça -ī)


[isim]
  • Altın sarısı
[sıfat]
  • Bu renkte olan

KARTUK


[isim] [halk ağzında]
  • Büyük tarla tarağı

NATURA (Kelime Kökeni: İtalyanca natura)


[isim]
  • İnsanın yaradılış özelliği

    Biraz da hastanın naturasını kollamadan ilaç yazar. - Reşat Nuri Güntekin


TUTKAL


[isim]
  • Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tutkal gibi

Birleşik Kelimeler: tutkal şerbeti, ince tutkal, plastik tutkal, balık tutkalı, boncuk tutkalı, glüten tutkalı, kaurit tutkalı, kazein tutkalı, lastik tutkalı


TURANİ (Kelime Kökeni: Farsça tūrān + Arapça -ī)


[isim] [eskimiş]
  • Turanlı

TULANİ (Kelime Kökeni: Arapça ṭūlānī)


[zarf] [eskimiş]
  • Uzunlamasına

TATULA (Kelime Kökeni: Fransızca datura)


[isim] [bitki bilimi]
  • Patlıcangillerden, çiçekleri beyaz veya mor renkte, meyveleri dikenli, hekimlikte kasların kasılmasını gidermek üzere kullanılan bir yıllık ve otsu bir bitki, şeytan elması, boru çiçeği (Datura stramonium)

KOLTUK


[isim]
  • Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer

    Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı. - Halide Edip Adıvar

[denizcilik]
  • Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip
[mecaz]
  • Koltuklama veya koltuklanma

    O koltuktan hoşlanmaz.

[mecaz]
  • Kayırma, destek

    Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez.

[mecaz]
  • Yüksek mevki, makam

    Koltuk kavgası.

[argo]
  • Genelev

    Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[halk ağzında]
  • Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler
[eskimiş]
  • Kenar, tenha yer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koltuğa girmek
  • koltuğu doldurmak
  • koltuğuna girmek
  • koltuğunun altına sığınmak
  • koltuk çıkmak
  • koltukları kabarmak
  • koltukta olmak
  • koltuk vermek

Birleşik Kelimeler: koltuk altı, koltukbaşı, koltuk değneği, koltuk düşkünü, koltuk gözü, koltuk kapısı, koltuk kavgası, koltuk meyhanesi, koltuk takımı, lüks koltuk, tekerlekli koltuk, yatar koltuk, berber koltuğu, dişçi koltuğu, köşe koltuğu, şoför koltuğu


KONTUR (Kelime Kökeni: Fransızca contour)


[isim]
  • Resimde nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisi

    Bu ışık onların olanca konturlarını, ayrıntılarını ortaya çıkarır. - Haldun Taner


MAKTUL (Kelime Kökeni: Arapça maḳtūl)


[sıfat]
  • Öldürülmüş, öldürülen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • maktul düşmek (veya olmak)


OTURAK


[isim]
  • Oturulacak yer veya şey
[sıfat]
  • Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse), kötürüm
[denizcilik]
  • Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta

Birleşik Kelimeler: oturak âlemi, oturak kündesi


REKTUM (Kelime Kökeni: Latince)


[isim] [anatomi]
  • Göden

SANTUR (Kelime Kökeni: Farsça sentūr)


[isim] [müzik]
  • Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı

    Saz takımında cızgara denilen ensiz, dikdörtgen bir kemanla santur da yer alır. - Salâh Birsel


TUTSAK


[isim] [askerlik]
  • Savaşta ele geçen düşman, esir
[sıfat]
  • Gitmesine, serbestçe hareketine engel olunan

    Hayatı anlamazsan tutsak olduğunu bile bilemezsin, hakkını arayamazsın. - Emine Işınsu

[mecaz]
  • Bir şeye veya bir kimseye çok bağlı, kendisini bir şeyin etkisinden kurtaramayan kimse

    Her insan kendi kuruluşuna uygun bir romantizmin tutsağı. - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tutsak düşmek
  • tutsak olmak

Birleşik Kelimeler: tutsak pazarı


TUTMAK


[-i]
  • Elde bulundurmak, ele almak

    Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ömer Seyfettin

[halk ağzında]
  • Uğramak

    Vapur İzmir'i tutmayacakmış.

[-e] [-i]
  • Hedef olarak almak

    Taşa tutmak.

[-e] [-i]
  • Alacağa veya vereceğe saymak

    On bin lirayı borcunuza tuttum.

[-e] [-i]
  • Yaklaştırmak

    Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - Abdülhak Şinasi Hisar

[nesnesiz]
  • Beklenen sonucu vermek

    Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Şevket Rado

[nesnesiz]
  • İş görebilmek

    Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - Tarık Buğra

[nesnesiz]
  • Sürmek, zaman almak

    Bu iş iki saat tuttu.

[nesnesiz]
  • Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak

    Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.

[spor]
  • Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tut kelin perçeminden
  • tut ki
  • tuttuğu altın olsun
  • tuttuğu dal elinde kalmak
  • tuttuğunu koparmak

Birleşik Kelimeler: tutçek, vurtut, çultutmaz, yantutmaz