İçinde Ağır Bulunan Kelimeler



İçinde AĞIR olan 86 kelime bulunuyor. İçerisinde AĞIR geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ağır kelimesinin anlamı nedir? Ağır ile başlayan kelimeler. Ağır ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

KİLOGRAMAĞIRLIK30, AĞIRLAŞTIRILMAK29

14 Harfli Kelimeler

AĞIRLAŞABİLMEK28, AĞIRLAŞTIRILMA28, AĞIRLAYABİLMEK27, AĞIRLANABİLMEK25, AĞIRLATABİLMEK25

13 Harfli Kelimeler

AĞIRLAŞTIRICI30, AĞIRLAŞABİLME27, ÇAĞIRTABİLMEK27, AĞIRLAŞTIRMAK26, AĞIRLAYABİLME26, BAĞIRTABİLMEK26, AĞIRŞAKLANMAK25, AĞIRLANABİLME24, AĞIRLATABİLME24

12 Harfli Kelimeler

ÇAĞIRIVERMEK31, BAĞIRIVERMEK30, AĞIRBAŞLILIK27, ÇAĞIRABİLMEK26, ÇAĞIRTABİLME26, AĞIRCANLILIK25, AĞIRLAŞTIRMA25, BAĞIRTABİLME25, BAĞIRABİLMEK25, AĞIRŞAKLANMA24, AĞIRKANLILIK22

11 Harfli Kelimeler

ÇAĞIRIVERME30, BAĞIRIVERME29, BAĞIRGANLIK26, ÇAĞIRABİLME25, GRAMAĞIRLIK25, BAĞIRABİLME24, ÇAĞIRTILMAK24, SAĞIRLAŞMAK24, AĞIRELLİLİK19

10 Harfli Kelimeler

AĞIRLIKSIZ24, BAŞAĞIRLIK24, ÇAĞIRTILMA23, SAĞIRLAŞMA23, AĞIRLAŞMAK22, AĞIRLANMAK19, AĞIRLATMAK19

9 Harfli Kelimeler

ÇAĞIRTMAÇ24, AĞIRLAYIŞ23, AĞIRBAŞLI23, AĞIRLAŞMA21, AĞIRLANIŞ21, AĞIRCANLI21, ÇAĞIRTMAK21, BAĞIRTMAK20, ÇAĞIRTKAN20, AĞIRSAMAK19, AĞIRLIKLI19, BAĞIRTLAK19, BAĞIRTKAN19, AĞIRLATMA18, AĞIRLANMA18, AĞIRLAMAK18, AĞIRKANLI18

8 Harfli Kelimeler

BAĞIRGAN22, BAĞIRDAK20, ÇAĞIRTMA20, ÇAĞIRMAK20, BAĞIRMAK19, BAĞIRTMA19, BAĞIRSAK19, AĞIRSAMA18, AĞIRAYAK18, SAĞIRLIK18, AĞIRLAMA17, AĞIRELLİ16

7 Harfli Kelimeler

ÇAĞIR22, AĞIRTOP20, ÇAĞIRIM20, ÇAĞIRMA19, ÇAĞIRTI19, AĞIRŞAK18, BAĞIRMA18, BAĞIRTI18, AĞIRLIK16

6 Harfli Kelimeler

AĞIRCA17

5 Harfli Kelimeler

BAĞIR15, YAĞIR15, SAĞIR14

4 Harfli Kelimeler

AĞIR12


AĞIR


[sıfat]
  • Tartıda çok çeken, hafif karşıtı

    Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır.

[mecaz]
  • Değeri çok olan, gösterişli

    Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi. - Mithat Cemal Kuntay

[mecaz]
  • Çetin, güç

    Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu. - Feridun Fazıl Tülbentçi

[mecaz]
  • Ciddi
[mecaz]
  • Sıkıntı veren, bunaltan
[mecaz]
  • Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı

    Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum. - Nurullah Ataç

[mecaz]
  • Ağırbaşlı, ciddi

    Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]
  • Keskin, boğucu (koku)

    Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]
  • Davranışları yavaş olan
[mecaz]
  • Sindirimi güç (yiyecek)

    Ağır bir yemek.

[isim] [spor]
  • Ağır sıklet

    Yıllarca ağırda güreşti.

[zarf]
  • Yavaş bir biçimde

    Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağır basar, yeğni kalkar
  • ağır basmak
  • ağır basmak
  • ağır çekmek
  • ağırdan almak
  • ağır durmak
  • ağır gelmek
  • ağır git ki yol alasın
  • ağırına gitmek
  • ağır işitmek (veya duymak)
  • ağır kaçmak
  • ağır kazan geç kaynar
  • ağır ol!
  • ağır ol, batman gel
  • ağır otur ki bey (veya molla) desinler
  • ağır oturmak
  • ağır söylemek
  • ağır taş yerinden oynamaz
  • ağır yongayı yel kaldırmaz

Birleşik Kelimeler: ağır ağır, ağır aksak, ağır araç, ağırayak, ağırbaşlı, ağırcanlı, ağır ceza, ağır ceza mahkemesi, ağır çekim, ağırelli, ağır ezgi, ağır hapis cezası, ağır hasta, ağır hava, ağır hidrojen, ağır iş, ağırkanlı, ağır kayıp, ağır kusur, ağır küre, ağır makineli, ağır para cezası, ağır sanayi, ağır sıklet, ağır söz, ağır su, ağır top, ağır uyku, ağır vasıta, ağır yağ, ağır yara, eli ağır, eline ağır, uykusu ağır, yarı ağır sıklet


SAĞIR


[sıfat]
  • İşitme duyusundan yoksun, işitmeyen (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sağır olmak
  • sağır sultan bile duydu

Birleşik Kelimeler: sağır dilsiz, sağır duvar, sağır kapı, sağır kef, sağır mikrofon, sağır nun, sağır pencere, sağır pusula, sağır renk, sağır yılan, top sağır


BAĞIR


[isim]
  • Göğüs

    Bak çorak tarlasında sabanına dayanmış / Geniş alnı güneşle, bağrı ateşle yanmış - Faruk Nafiz Çamlıbel

[anatomi]
  • Ciğer, bağırsak vb. vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bağrına basmak
  • bağrına taş basmak
  • bağrını delmek
  • bağrını ezmek
  • bağrı yanmak

Birleşik Kelimeler: bağır yeleği, bağrıkara, bağrı kara, bağrı yanık, bağrı yufka, kurtbağrı


YAĞIR


[isim] [halk ağzında]
  • Sırt, arka, iki kürek arası

AĞIRELLİ


[sıfat] [mecaz]
  • Eli ağır

AĞIRLIK


[isim]
  • Ağır olma durumu

    Taşın ağırlığı.

    Yükün ağırlığı.

[halk ağzında]
  • Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın (II)
[mecaz]
  • Sıkıntı
[mecaz]
  • Ağırbaşlılık

    Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi.

[mecaz]
  • Değerli olma durumu

    Hediyenin ağırlığı.

[mecaz]
  • Uyuşukluk ve gevşeklik durumu

    Beynime bir ağırlık peyda olmuştu. - Aka Gündüz

[askerlik]
  • Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri

    Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum. - Falih Rıfkı Atay

[fizik]
  • Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite
[spor]
  • Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağırlığınca altın etmek (veya değmek)
  • ağırlığını (ortaya) koymak
  • ağırlığı olmak
  • ağırlık basmak (veya çökmek)
  • ağırlık olmak

Birleşik Kelimeler: ağırlık merkezi, ağırlık yitimi, başağırlık, gramağırlık, horoz ağırlık, kilogramağırlık, orta ağırlık, özgül ağırlık, sinek ağırlık, tüy ağırlık, atom ağırlığı


AĞIRLAMA


[isim]
  • Ağırlamak işi, ikram, izaz

    Kusursuz bir düzenle kurulmuş geleneksel iftar sofrası, yabancı konukları karşılamaya ve ağırlamaya hazırdı. - Attila İlhan


AĞIRCA


[sıfat]
  • Oldukça ağır

    Biraz sonra aşağıda bir kapı açıldığı, sonra da ağırca bir şeyin devrildiği duyulur. - Memduh Şevket Esendal

[zarf]
  • (ağı'rca) Oldukça ağır bir biçimde

AĞIRLATMA


[isim]
  • Ağırlatmak işi

AĞIRLANMA


[isim]
  • Ağırlanmak işi

AĞIRLAMAK


[-i]
  • Konuğa saygı göstererek onun her türlü rahatını, gereksinimini sağlamak, ikram etmek, izaz etmek

    Beni karşıladılar ve ağırladılar. - Ahmet Kabaklı


AĞIRKANLI


[sıfat] [mecaz]
  • Ağırcanlı
[isim] [ruh bilimi]
  • Hippokrates'in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi

AĞIRSAMA


[isim]
  • Ağırsamak işi

    Bu ağırsamaları anlamakla beraber aldırmayan Hilmi, eteğinden ayrılmıyor, peşi sıra yürümekten vazgeçmiyordu. - Refik Halit Karay


AĞIRAYAK


[sıfat] [mecaz]
  • Doğurması yakın (kadın)

SAĞIRLIK


[isim]
  • Sağır olma durumu