Ağır ile Başlayan Kelimeler



AĞIR ile başlayan 43 kelime bulunuyor. Başında AĞIR olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ağır kelimesinin anlamı nedir? Ağır ile biten kelimeler. İçinde ağır olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

AĞIRLAŞTIRILMAK29

14 Harfli Kelimeler

AĞIRLAŞABİLMEK28, AĞIRLAŞTIRILMA28, AĞIRLAYABİLMEK27, AĞIRLANABİLMEK25, AĞIRLATABİLMEK25

13 Harfli Kelimeler

AĞIRLAŞTIRICI30, AĞIRLAŞABİLME27, AĞIRLAŞTIRMAK26, AĞIRLAYABİLME26, AĞIRŞAKLANMAK25, AĞIRLANABİLME24, AĞIRLATABİLME24

12 Harfli Kelimeler

AĞIRBAŞLILIK27, AĞIRCANLILIK25, AĞIRLAŞTIRMA25, AĞIRŞAKLANMA24, AĞIRKANLILIK22

11 Harfli Kelimeler

AĞIRELLİLİK19

10 Harfli Kelimeler

AĞIRLIKSIZ24, AĞIRLAŞMAK22, AĞIRLANMAK19, AĞIRLATMAK19

9 Harfli Kelimeler

AĞIRLAYIŞ23, AĞIRBAŞLI23, AĞIRLAŞMA21, AĞIRLANIŞ21, AĞIRCANLI21, AĞIRSAMAK19, AĞIRLIKLI19, AĞIRLATMA18, AĞIRLANMA18, AĞIRLAMAK18, AĞIRKANLI18

8 Harfli Kelimeler

AĞIRSAMA18, AĞIRAYAK18, AĞIRLAMA17, AĞIRELLİ16

7 Harfli Kelimeler

AĞIRTOP20, AĞIRŞAK18, AĞIRLIK16

6 Harfli Kelimeler

AĞIRCA17

4 Harfli Kelimeler

AĞIR12


AĞIR


[sıfat]
  • Tartıda çok çeken, hafif karşıtı

    Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır.

[mecaz]
  • Değeri çok olan, gösterişli

    Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi. - Mithat Cemal Kuntay

[mecaz]
  • Çetin, güç

    Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu. - Feridun Fazıl Tülbentçi

[mecaz]
  • Ciddi
[mecaz]
  • Sıkıntı veren, bunaltan
[mecaz]
  • Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı

    Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum. - Nurullah Ataç

[mecaz]
  • Ağırbaşlı, ciddi

    Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]
  • Keskin, boğucu (koku)

    Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]
  • Davranışları yavaş olan
[mecaz]
  • Sindirimi güç (yiyecek)

    Ağır bir yemek.

[isim] [spor]
  • Ağır sıklet

    Yıllarca ağırda güreşti.

[zarf]
  • Yavaş bir biçimde

    Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağır basar, yeğni kalkar
  • ağır basmak
  • ağır basmak
  • ağır çekmek
  • ağırdan almak
  • ağır durmak
  • ağır gelmek
  • ağır git ki yol alasın
  • ağırına gitmek
  • ağır işitmek (veya duymak)
  • ağır kaçmak
  • ağır kazan geç kaynar
  • ağır ol!
  • ağır ol, batman gel
  • ağır otur ki bey (veya molla) desinler
  • ağır oturmak
  • ağır söylemek
  • ağır taş yerinden oynamaz
  • ağır yongayı yel kaldırmaz

Birleşik Kelimeler: ağır ağır, ağır aksak, ağır araç, ağırayak, ağırbaşlı, ağırcanlı, ağır ceza, ağır ceza mahkemesi, ağır çekim, ağırelli, ağır ezgi, ağır hapis cezası, ağır hasta, ağır hava, ağır hidrojen, ağır iş, ağırkanlı, ağır kayıp, ağır kusur, ağır küre, ağır makineli, ağır para cezası, ağır sanayi, ağır sıklet, ağır söz, ağır su, ağır top, ağır uyku, ağır vasıta, ağır yağ, ağır yara, eli ağır, eline ağır, uykusu ağır, yarı ağır sıklet


AĞIRELLİ


[sıfat] [mecaz]
  • Eli ağır

AĞIRLIK


[isim]
  • Ağır olma durumu

    Taşın ağırlığı.

    Yükün ağırlığı.

[halk ağzında]
  • Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın (II)
[mecaz]
  • Sıkıntı
[mecaz]
  • Ağırbaşlılık

    Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi.

[mecaz]
  • Değerli olma durumu

    Hediyenin ağırlığı.

[mecaz]
  • Uyuşukluk ve gevşeklik durumu

    Beynime bir ağırlık peyda olmuştu. - Aka Gündüz

[askerlik]
  • Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri

    Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum. - Falih Rıfkı Atay

[fizik]
  • Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite
[spor]
  • Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağırlığınca altın etmek (veya değmek)
  • ağırlığını (ortaya) koymak
  • ağırlığı olmak
  • ağırlık basmak (veya çökmek)
  • ağırlık olmak

Birleşik Kelimeler: ağırlık merkezi, ağırlık yitimi, başağırlık, gramağırlık, horoz ağırlık, kilogramağırlık, orta ağırlık, özgül ağırlık, sinek ağırlık, tüy ağırlık, atom ağırlığı


AĞIRLAMA


[isim]
  • Ağırlamak işi, ikram, izaz

    Kusursuz bir düzenle kurulmuş geleneksel iftar sofrası, yabancı konukları karşılamaya ve ağırlamaya hazırdı. - Attila İlhan


AĞIRCA


[sıfat]
  • Oldukça ağır

    Biraz sonra aşağıda bir kapı açıldığı, sonra da ağırca bir şeyin devrildiği duyulur. - Memduh Şevket Esendal

[zarf]
  • (ağı'rca) Oldukça ağır bir biçimde

AĞIRLATMA


[isim]
  • Ağırlatmak işi

AĞIRLANMA


[isim]
  • Ağırlanmak işi

AĞIRLAMAK


[-i]
  • Konuğa saygı göstererek onun her türlü rahatını, gereksinimini sağlamak, ikram etmek, izaz etmek

    Beni karşıladılar ve ağırladılar. - Ahmet Kabaklı


AĞIRKANLI


[sıfat] [mecaz]
  • Ağırcanlı
[isim] [ruh bilimi]
  • Hippokrates'in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi

AĞIRSAMA


[isim]
  • Ağırsamak işi

    Bu ağırsamaları anlamakla beraber aldırmayan Hilmi, eteğinden ayrılmıyor, peşi sıra yürümekten vazgeçmiyordu. - Refik Halit Karay


AĞIRAYAK


[sıfat] [mecaz]
  • Doğurması yakın (kadın)

AĞIRŞAK


[isim]
  • Yün veya iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça

Birleşik Kelimeler: çadır ağırşağı, çıban ağırşağı, diz ağırşağı


AĞIRELLİLİK


[isim]
  • Eli ağırlık

AĞIRLANMAK


[nesnesiz]
  • Ağırlama işine konu olmak

    Misafirler aslında bu odada ağırlanır ama biz şimdi rıhtıma çıkacağız. - Ayşe Kulin


AĞIRLATMAK


[-e] [-i]
  • Ağırlama işini yaptırmak