HAPAZLAMAK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



HAPAZLAMAK harflerini içeren 3 harfli 25 kelime bulunuyor. 3 harfli HAPAZLAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HAP11, PAH11, HAZ10, HAM8, ALP7, AHA7, HAK7, HAL7, KAH7, KAP7, LAP7, PAK7, PAL7, ZAM7, AZA6, KAZ6, LAZ6, AMA4, KAM4, LAM4, MAL4, AKA3, ALA3, KAL3, LAK3


AKA


[isim] [halk ağzında]
  • Ağabey

ÂLÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿlā)


[sıfat]
  • İyi, pekiyi, daniska

    Beni Konya Lezzet Lokantası'na götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: arşıâlâ, ne âlâ, pekâlâ, dik âlâsı

[sıfat]
  • Karışık renkli, çok renkli, alaca

    Ala kilim eskimiş.

[isim]
  • Alabalık
[halk ağzında]
  • Açık kestane renginde olan, ela (göz)
[isim] [halk ağzında]
  • Kekliğin boynundaki siyah halka

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz

Birleşik Kelimeler: alabacak, alabalık, alabaş, alaçam, ala gün, alakarga, ala sulu, alatav, dağ alası, deniz alası, göl alası


KAL


[isim] [madencilik]
  • Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi

Birleşik Kelimeler: kalhane

[isim] [eskimiş]
  • Söz, lakırtı, laf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kale almamak


LAK


[isim]
  • Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk

ÂMÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿmā)


[sıfat]
  • Görme engelli
[bağlaç]
  • Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma, lakin, velakin

    Para kazanmayı hiç sevmiyordu ama hesapsız harcamaya bayılıyordu. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ama ne
  • aması maması yok!
  • aması var


KAM


[isim]
  • Şaman
[isim]
  • Zevk, mutluluk, tat

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kâm almak


LÂM (Kelime Kökeni: Arapça lām)


[isim]
  • Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lâm elif çevirmek (veya çizmek)
  • lâmı cimi yok

[isim]
  • Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası

MAL (Kelime Kökeni: Arapça māl)


[isim]
  • Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü

    Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. - Ömer Seyfettin

[ticaret]
  • Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia
[mecaz]
  • Bayağı, aşağılık, kötü kimse

    Onun ne mal olduğunu bilirim.

[argo]
  • Esrar
[kaba konuşmada]
  • Orospu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mal adama hem dost hem düşmandır
  • mal bulmuş Mağribî gibi
  • mal canı kazanmaz, can malı kazanır
  • mal canın yongasıdır
  • mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
  • mal edinmek
  • mal etmek
  • malı götürmek
  • malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
  • malın iyisi boğazdan geçer
  • malı ongun olanın adı angın olur
  • mal kaldırmak
  • mal kapatmak
  • mal meydanda
  • mal olmak
  • mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
  • mal yapmak

Birleşik Kelimeler: mal beyanı, mal bildirimi, mal birliği, mal canlısı, mal mülk, mal sahibi, mal sandığı, mal varlığı, malın gözü, anamal, ara mal, başmal, beytülmal, fason mal, kabzımal, mirî mal, resülmal, sermaye mal, tapon mal, dünya malı, hırsız malı, işporta malı, ithal malı, mezat malı, orta malı, sıra malı, vakıf malı, yerli malı, ikame mal


AZA (Kelime Kökeni: Arapça aʿżā)


[isim]
  • Üye

    Komşu gencine yüz vermemiş, çocuklu bir mahkeme azasıyla evlenmişti. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: murahhas aza


KAZ


[isim] [hayvan bilimi]
  • Perde ayaklılardan, uzun, beyaz veya gri boyunlu, suda ve karada yaşayan, uçan, yabani veya evcil kuş (Anser)

    Kazı yıkayıp temizlemişler, sonra da parçalayıp tencereye koymuşlar. - Çetin Altan

[sıfat] [mecaz]
  • Budala

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kaz gelen yerden tavuk esirgenmez
  • kazı koz anlamak
  • kazın ayağı öyle değil

Birleşik Kelimeler: kaz adımı, kazayağı, kazboku, kaz kafalı, kazkanadı, kaz tüyü, deniz kazı, yaban kazı


LAZ


[isim]
  • Güney Kafkasyalı bir halk veya bu halktan olan kimse

ALP


[sıfat]
  • Yiğit, kahraman

Birleşik Kelimeler: alperen, alpyıldızı


AHA


[edat] [halk ağzında]
  • İşte

    Bizim köy aha şuracıkta!


HÂK (Kelime Kökeni: Farsça ḫāk)


[isim] [eskimiş]
  • Toprak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hâk ile yeksan etmek
  • hâk ile yeksan olmak

[isim]
  • Adalet

    Haktan ayrılmamalı.

[sıfat]
  • Doğru, gerçek

    Karacaoğlan der ki sözüm haktır. - Karacaoğlan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hak (veya hakkını) yemek
  • hak deyince akan sular durur
  • hak etmek
  • hak kazanmak
  • hakkı geçmek
  • hakkı için
  • hakkından gelmek
  • hakkını aramak
  • hakkını helal etmek
  • hakkını vermek
  • hakkı olmak
  • hakkı ödenmemek
  • hakkı tanımak
  • hakkı var
  • hak vermek
  • hak yerini bulur (veya yerde kalmaz)

Birleşik Kelimeler: hak ediş, hak ihlali, hakkıhıyar, hakkıhuzur, hakkımüktesep, hak kısıtlaması, hak kuşu, hakkısükût, haksever, haktanır, hak yolu, ayni hak, emrihak, ihkakıhak, kazanılmış hak, müktesep hak, barut hakkı, buluş hakkı, cevap hakkı, geçiş hakkı, geçit hakkı, gösterme hakkı, göz hakkı, huzur hakkı, iltica hakkı, intifa hakkı, irtifak hakkı, isim hakkı, kabotaj hakkı, konuşmama hakkı, kul hakkı, makas hakkı, oy hakkı, ölme hakkı, ön alım hakkı, özlük hakkı, patent hakkı, rücu hakkı, rüçhan hakkı, sarraflık hakkı, seçilme hakkı, seçme hakkı, sığınma hakkı, susma hakkı, sükût hakkı, şufa hakkı, takdir hakkı, telif hakkı, tuz ekmek hakkı, veto hakkı, yanıt hakkı, yasama hakkı, yazar hakkı, yumruk hakkı, hasta hakları

[isim] [eskimiş]
  • Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma, kazı

    Mühür hakki.

Birleşik Kelimeler: hakketmek

[isim] [din bilgisi]
  • Tanrı

    Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal. - Mehmet Akif Ersoy

Ata Sözleri ve Deyimler

  • Hak getire
  • Hakk'ın rahmetine kavuşmak (veya Hakk'a kavuşmak veya Hakk'a yürümek)

Birleşik Kelimeler: Hak dini, Cenabıhak


HÂL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāl)


[isim]
  • Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet

    Herkes hâline göre bir hediye verdi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]
  • Kötü durum, sıkıntı, dert

    Zavallının başına ne hâller geldi.

[dil bilgisi]
  • Durum

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... hâline gelmek
  • hâlden anlamak (veya bilmek)
  • hâle yola koymak
  • hâl hâlin yoldaşıdır
  • hâl hatır (veya hâlini hatırını) sormak
  • hâli (veya hâlleri) duman olmak
  • hâli harap olmak
  • hâli kalmamak
  • hâline bakmamak
  • hâline köpekler bile güler
  • hâlini almak
  • hâli tavrı yerinde
  • hâli üzere
  • hâli vakti yerinde

Birleşik Kelimeler: hâl değişimi, hâl dili, hâl eki, hâl tercümesi, hâl ulacı, hâlihazır, arzuhâl, behemehâl, fevkalade hâl, hasbihâl, her hâlükârda, hüsnühâl, ilmihâl, iyi hâl, lisanıhâl, medeni hâl, olağanüstü hâl, seferî hâl, tercümeihâl, yalın hâl, aksi hâlde, fena hâlde, herhâlde, her hâlde, o hâlde, şu hâlde, ay hâli, insan hâli, insanlık hâli, isim hâli, keyif hâli, nez hâli, vasıta hâli, yönelme hâli, yükleme hâli, kendi hâlinde, koro hâlinde, orta hâlli

[isim] [eskimiş]
  • Çözme, çözülme

Birleşik Kelimeler: hal çaresi, halletmek, hallihamur, hallolmak, hallolunmak

[isim]
  • Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer
[isim] [tarih]
  • Tahttan indirme

Birleşik Kelimeler: haletmek