EPİKUROSÇULUK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



EPİKUROSÇULUK harflerini içeren 3 harfli 61 kelime bulunuyor. 3 harfli EPİKUROSÇULUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇİP10, PEÇ10, PİÇ10, PUS9, POS9, SUP9, KUP8, LUP8, LOP8, PUL8, PİS8, PES8, ROP8, SUÇ8, ÇUL7, ÇOR7, ÇOK7, ÇİS7, KİP7, KOÇ7, KEP7, LEP7, PİR7, PİL7, PEK7, PİK7, ÇİR6, ÇİL6, ÇEK6, RUS5, SOL5, SUR5, ULU5, EKO4, İRS4, KOK4, KOL4, KOR4, KUL4, KUR4, KES4, LOR4, LOK4, OLE4, ROL4, SİK4, SKİ4, SEK4, SEL4, SER4, ERK3, ELK3, İLK3, İLE3, KİR3, KİL3, KİK3, KEK3, KEL3, KER3, LİR3


ERK


[isim]
  • Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar
[mecaz]
  • Sözü geçerlik, istediğini yaptırabilme gücü, nüfuz
[toplum bilimi]
  • Bir bireyin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği

Birleşik Kelimeler: anaerki, ataerki, bey erki, din erki, el erki, soylu erki, takım erki, varsıl erki, yargı erki, zengin erki


ELK (Kelime Kökeni: İngilizce elk)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kuzey Avrupa'da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik

İLK


[sıfat]
  • Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
[isim]
  • Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni

    İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk. - Necati Cumalı

[zarf]
  • Birinci olarak, en başta

    İşte, önüme ilk çıkan kitapçıda, önüme ilk çıkan İngilizce kitaplara bakıyorum. - Adalet Ağaoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ilk vuran okçudur

Birleşik Kelimeler: ilk adım, ilk ağızda, ilkbahar, ilk bakışta, İlk Çağ, ilk çeyrek, ilk devre, ilk dördün, ilk elden, ilk gençlik, ilk gösteri, ilk göz ağrısı, ilkgüz, ilk kânun, ilk mektep, ilkokul, ilköğrenim, ilköğretim, ilk önce, ilk örnek, ilk planda, ilk sezi, ilk tasarım, ilk teşrin, ilk yardım, ilk yarı, ilkyaz


İLE


[bağlaç]
  • Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz

    Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... ile beraber


KİR


[isim]
  • Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik, pasak

    Yanaklarında yer yer kirle karışmış gözyaşı var. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]
  • Utanılacak durum, leke, şaibe

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kir götürmek
  • kir götürmek
  • kiri kabarmak
  • kir tutmak

Birleşik Kelimeler: kir pas, el kiri, etek kiri, yüz kiri


KİL (Kelime Kökeni: Farsça gil)


[isim]
  • Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak

Birleşik Kelimeler: kil taşı, arı kil, lekeci kili


KİK (Kelime Kökeni: İngilizce gig)


[isim] [denizcilik]
  • Futa

    Kısacık boyuyla üç çifte kikine yerleşerek dümen kullanırdı. - Abdülhak Şinasi Hisar


KEK (Kelime Kökeni: İngilizce cake)


[isim]
  • Ana maddeleri yumurta, un ve şeker olan, içerisine kuru üzüm, kakao, fındık vb. konularak fırında pişirilen tatlı çörek
[argo]
  • Aptal, bön, kolay aldatılabilen (kimse)

Birleşik Kelimeler: çaylı kek, kakaolu kek, sade kek, üzümlü kek


KEL (Kelime Kökeni: Farsça kel)


[sıfat]
  • Saçı dökülmüş olan (kimse)

    Simitçi kumraldı, saçları dökülmüştü, evet basbayağı keldi adam. - Ahmet Ümit

[mecaz]
  • Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki)

    Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Gelişmemiş, cılız (bitki)

    Kel bir ağaç.

[mecaz]
  • İçinde az eşya bulunan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kel başa şimşir tarak
  • kele köseden yardım olmaz
  • keli görünmek
  • keli kızmak
  • keli körü toplamak
  • kelin ayıbını takke örter
  • kelin merhemi olsa başına sürer (veya kelin medarı olsa kendi başında olur)
  • kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur
  • kel yanında kabak anılmaz

Birleşik Kelimeler: kelaynak, kel kâhya, keloğlan


KER (Kelime Kökeni: Farsça ker)


[isim] [eskimiş]
  • Kuvvet, kudret

Birleşik Kelimeler: kerli ferli


LİR (Kelime Kökeni: Fransızca lyre)


[isim] [müzik]
  • Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı

EKO (Kelime Kökeni: Fransızca eco)


[isim]
  • Yankı

İRS (Kelime Kökeni: Arapça irs̱)


[isim] [eskimiş] [biyoloji]
  • Kalıtım

KOK (Kelime Kökeni: İngilizce coke)


[isim]
  • Maden kömürünün damıtılmasıyla elde edilen, birleşiminde kömürden çok daha az oranda uçucu madde bulunan katı yakıt, kok kömürü

Birleşik Kelimeler: kok kömürü


KOL


[isim] [anatomi]
  • İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
[anatomi]
  • Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
[bitki bilimi]
  • Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
[müzik]
  • Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
[tarih]
  • Karakol

    Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi. - Refik Halit Karay

[askerlik]
  • Kanat

    Sağ kol. Sol kol.

[denizcilik]
  • Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kola çıkmak
  • kol atmak
  • kol gezmek
  • kol kanat olmak (veya germek)
  • kolları kopmak
  • kollarını açmak
  • kollarının arasına almak
  • kollarını sallaya sallaya gelmek
  • kolları sıvamak
  • kolu kanadı kırılmak
  • koluna girmek
  • koluna kuvvet
  • kolunda altın bileziği olmak
  • kol uzatmak
  • kol vermek
  • kol vurmak

Birleşik Kelimeler: kolağası, kol ağzı, kol akımı, kol bağı, kolbastı, kolbaşı, kol böreği, kol değirmeni, kol demiri, kol emekçisi, kol kapağı, kol kemiği, kol kola, kol nizamı, kol saati, beşinci kol, çift kol, eğitsel kol, kafakol, karakol, karpuz kol, ön kol, sağkol, sağ kol, takma kol, kolu uzun, cırcır kolu, çengi kolu, dağ kolu, deve kolu, imdat kolu, iş kolu, kantar kolu, kapı kolu, keşif kolu, kumanda kolu, sürgü kolu, tulumba kolu, vites kolu, yay kolu, yürüyüş kolu, zuhuri kolu