DOĞULULAŞMA Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



DOĞULULAŞMA harflerini içeren 3 harfli 29 kelime bulunuyor. 3 harfli DOĞULULAŞMA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Doğululaşma ile başlayan 3 harfli kelimeler. İçinde Doğululaşma olan 3 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

DAĞ12, LOĞ11, AĞA10, DUŞ9, MUŞ8, ŞAD8, ŞOM8, LOŞ7, MOD7, MAŞ7, ŞUA7, ŞAM7, DUL6, DUA6, DAM6, ODA6, ŞAL6, UMU6, ADA5, DAL5, OMA5, ULU5, AMA4, ALO4, LAM4, MAL4, ULA4, ALA3, LAL3


ÂLÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿlā)


[sıfat]
  • İyi, pekiyi, daniska

    Beni Konya Lezzet Lokantası'na götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: arşıâlâ, ne âlâ, pekâlâ, dik âlâsı

[sıfat]
  • Karışık renkli, çok renkli, alaca

    Ala kilim eskimiş.

[isim]
  • Alabalık
[halk ağzında]
  • Açık kestane renginde olan, ela (göz)
[isim] [halk ağzında]
  • Kekliğin boynundaki siyah halka

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz

Birleşik Kelimeler: alabacak, alabalık, alabaş, alaçam, ala gün, alakarga, ala sulu, alatav, dağ alası, deniz alası, göl alası


LAL (Kelime Kökeni: Farsça lāl)


[sıfat]
  • Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lal etmek

Birleşik Kelimeler: lalüebkem

[isim] [eskimiş]
  • Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş
[sıfat]
  • Bu taşın renginde olan

ÂMÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿmā)


[sıfat]
  • Görme engelli
[bağlaç]
  • Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma, lakin, velakin

    Para kazanmayı hiç sevmiyordu ama hesapsız harcamaya bayılıyordu. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ama ne
  • aması maması yok!
  • aması var


ALO (Kelime Kökeni: Fransızca allô)


[ünlem]
  • Telefon konuşmasına başlarken kullanılan bir seslenme sözü
[argo]
  • (alooo) Kendisine bakmasını veya kendisiyle ilgilenmesini istediği kişiye karşı söylenen seslenme sözü

LÂM (Kelime Kökeni: Arapça lām)


[isim]
  • Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lâm elif çevirmek (veya çizmek)
  • lâmı cimi yok

[isim]
  • Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası

MAL (Kelime Kökeni: Arapça māl)


[isim]
  • Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü

    Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. - Ömer Seyfettin

[ticaret]
  • Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia
[mecaz]
  • Bayağı, aşağılık, kötü kimse

    Onun ne mal olduğunu bilirim.

[argo]
  • Esrar
[kaba konuşmada]
  • Orospu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mal adama hem dost hem düşmandır
  • mal bulmuş Mağribî gibi
  • mal canı kazanmaz, can malı kazanır
  • mal canın yongasıdır
  • mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
  • mal edinmek
  • mal etmek
  • malı götürmek
  • malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
  • malın iyisi boğazdan geçer
  • malı ongun olanın adı angın olur
  • mal kaldırmak
  • mal kapatmak
  • mal meydanda
  • mal olmak
  • mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
  • mal yapmak

Birleşik Kelimeler: mal beyanı, mal bildirimi, mal birliği, mal canlısı, mal mülk, mal sahibi, mal sandığı, mal varlığı, malın gözü, anamal, ara mal, başmal, beytülmal, fason mal, kabzımal, mirî mal, resülmal, sermaye mal, tapon mal, dünya malı, hırsız malı, işporta malı, ithal malı, mezat malı, orta malı, sıra malı, vakıf malı, yerli malı, ikame mal


ULA


[isim]
  • Muğla iline bağlı ilçelerden biri

ADA


[isim] [coğrafya]
  • Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire

    İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada gibi

Birleşik Kelimeler: ada balığı, ada çayı, ada soğanı, ada tavşanı, ada tepe, adayavrusu, gök ada, takımada, yarımada, dil adası, kavşak adası, mercan adası, yapı adası


DAL


[isim]
  • Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri

    Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar! - Tarık Buğra

[biyoloji]
  • Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dal budak salmak
  • dal gibi
  • dal gibi kalmak
  • dalları basmak
  • dal sürmek

Birleşik Kelimeler: dalkıran, dalkurutan, ana dal, yan dal, ana bilim dalı, harmandalı, zeytin dalı

[isim] [halk ağzında]
  • Arka, sırt

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalına basmak
  • dalına binmek
  • dal vermek

Birleşik Kelimeler: ana dal, doruk dal

[sıfat]
  • Çıplak, yalın

    Dalkılıç. Daltaban.

Birleşik Kelimeler: dalfes, dalfidan, dalgündüz, dalkılıç, dalöğle, daltaban, daluyku, dalyarak


OMA


[isim] [halk ağzında]
  • Kalça kemiği

ULU


[sıfat]
  • Erdemleri bakımından çok büyük, yüce

    Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur. - Reşat Nuri Güntekin


DUL


[isim]
  • Eşi ölmüş veya eşinden boşanmış kadın veya erkek

    Bebek'teki evinde bir dul kız kardeşiyle yalnız yaşar. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dul kalmak

Birleşik Kelimeler: dulaptal otu, dulavrat otu, karadul


DUA (Kelime Kökeni: Arapça duʿāʾ)


[isim] [din bilgisi]
  • Yakarış

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dua (veya duasını) almak
  • dua etmek
  • duası tutmak

Birleşik Kelimeler: beddua, hayır dua, cenaze duası, hatim duası, karınca duası, pehlivan duası, sofra duası, yağmur duası, yemek duası


DAM


[isim]
  • Yapıları dış etkilerden korumak amacıyla üzerlerine yapılan çoğu kiremit kaplı bölüm

    Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu. - Ercüment Ekrem Talu

[argo]
  • Tutukevi
[halk ağzında]
  • Ahır

    At damında çocuğa çok iyi bir yer yapmıştı. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dama çıkmak
  • damdan çardağa atlamak
  • damdan düşen, damdan düşenin hâlini (veya hâlinden) bilir
  • damdan düşercesine
  • damdan düşer gibi
  • dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı
  • dam yandı, içindeki sıçan da (birlikte) yandı

Birleşik Kelimeler: dam aktarma, dam altı, dam koruğu, ısıdam, aş damı, domuzdamı, öküz damı

[isim]
  • Dansta kavalyenin eşi

    Erkeklerin kimi damlarının elinden, kimi kolundan, kimi de hafifçe omzundan tutmuş, geliyorlardı. - Çetin Altan


ODA


[isim]
  • Evin veya herhangi bir yapının oturma, çalışma, yatma gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz

    Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü. - Ahmet Haşim

[tarih]
  • Yeniçeri kışlası

Birleşik Kelimeler: odabaşı, oda hapsi, oda müziği, oda spreyi, art oda, başoda, karanlık oda, kozmik oda, ön oda, arz odası, basınç odası, bekâr odası, bekleme odası, beslenme odası, çalışma odası, çubuk odası, doğum odası, etüt odası, halk odası, kabul odası, köy odası, kumanda odası, makam odası, makine odası, makyaj odası, misafir odası, müzik odası, oturma odası, reji odası, rejisörlük odası, sanayi odası, sandık odası, soyunma odası, ticaret odası, yatak odası, yemek odası, yer odası, yük odası