Yaş ile Başlayan Kelimeler

YAŞ ile başlayan 44 kelime bulunuyor. Başında YAŞ olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yaş kelimesinin anlamı nedir? Yaş ile biten kelimeler. İçinde yaş olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

12 Harfli Kelimeler

YAŞMAKLANMAK19

11 Harfli Kelimeler

YAŞANMIŞLIK22, YAŞMAKLAMAK18, YAŞMAKLANMA18

10 Harfli Kelimeler

YAŞANILMAK17, YAŞATMAMAK17, YAŞMAKLAMA17

9 Harfli Kelimeler

YAŞMAKSIZ20, YAŞAMÜSTÜ20, YAŞARTICI19, YAŞANILMA16, YAŞLANMAK15, YAŞARTMAK15

8 Harfli Kelimeler

YAŞATICI18, YAŞAMACA17, YAŞMAKLI15, YAŞLILIK15, YAŞITLIK15, YAŞAMSAL15, YAŞLANMA14, YAŞATMAK14, YAŞARTMA14, YAŞARMAK14, YAŞARLIK14, YAŞANMAK14, YAŞATKAN13

7 Harfli Kelimeler

YAŞAYIŞ18, YAŞLICA16, YAŞINDA15, YAŞASIN14, YAŞATMA13, YAŞARMA13, YAŞANTI13, YAŞANMA13, YAŞAMAK13, YAŞANAK12

6 Harfli Kelimeler

YAŞAMA12, YAŞLIK12, YAŞMAK12

5 Harfli Kelimeler

YAŞAM11, YAŞIT11, YAŞLI11

4 Harfli Kelimeler

YAŞA9

3 Harfli Kelimeler

YAŞ8

YAŞ

[isim]

  • Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman, sin (II)

    Yaş otuz beş, yolun yarısı eder. - Cahit Sıtkı Tarancı

  • Hayatın çeşitli evrelerinden her biri, çağ

    Kızımızı yetiştirdik bu yaşa getirdik. - Mahmut Yesari

  • Bir kurum, bir kuruluş, düzen vb.nin kurulduğundan bu yana geçen zaman

    Yetmiş beş yaşına basan Türkiye Cumhuriyeti.

[meteoroloji]

  • Bir gök cisminin oluşmaya başladığı günden bugüne kadar geçirdiği zaman süresi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... yaşını sürmek
  • yaşı benzemesin
  • yaşına başına bakmamak
  • yaşında
  • yaşından başından utanmamak (veya sıkılmamak)
  • yaşı ne başı ne?
  • yaşını başını almak
  • yaşını bitirmek (veya doldurmak)
  • yaşı yerde (veya toprakta) sayılası
  • yaş ilerlemek
  • yaş yetmiş, iş bitmiş

Birleşik Kelimeler: yaş baş, yaş dağılımı, yaş dönümü, yaş günü, yaş haddi, yaş sınırı, yirmi yaş dişi, olgunluk yaşı, zekâ yaşı

[sıfat]

  • Nemli, ıslak, kuru karşıtı
  • Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze

[isim]

  • Gözyaşı

    Bu kararı söyleyen sesin tesiri gözlerimizi yaşla doldurdu. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[argo]

  • Kötü

    Bugün işler yaş.

[argo]

  • Zor

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yaş akıtmak (veya dökmek)
  • yaşını içine akıtmak
  • yaş kesen baş keser
  • yaşlara boğulmak
  • yaş tahtaya (veya yere) basmamak
  • yaşta kalmış kavat pabucu gibi

Birleşik Kelimeler: yaş çayır, yaş kesim, yaş pasta, yaş sebze, yaş üzüm, gözyaşı

YAŞA

[ünlem]

  • Hoşnutluk, sevinç vb. duyguları anlatmak için söylenen bir söz, yaşasın, ole, oley

    Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa! - Tevfik Fikret

YAŞAM

[isim]

  • Doğumla ölüm arasında yaşanan süre, ömür, hayat(I)

Birleşik Kelimeler: yaşam biçimi, yaşam bilimleri, yaşam boyu, yaşam dolu, yaşam düzeyi, yaşam felsefesi, yaşam güvencesi, yaşam kavgası, yaşam koçu, yaşam koşulları, yaşam öyküsel, yaşam öyküsü, yaşam savaşı, yaşam sigortası, yaşam standardı, yaşamüstü, faturalı yaşam, öz yaşam, özel yaşam, sağlıklı yaşam, sosyal yaşam, meslek yaşamı

YAŞIT

[isim]

  • Aynı yaşta olan kimselerden her biri

    Sevim, yaşıtlarından boylu, inanılmayacak kadar çevik bir kızdı. - Attila İlhan

YAŞLI

[sıfat]

  • Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse)

    Bir kez daha çocuğun taşkın neşesinden tedirgin oldu yaşlı kadın. - Elif Şafak

  • Uzun yılları geride bırakmış

    Yaşlı ağaç

Birleşik Kelimeler: yaşlı başlı, orta yaşlı

[sıfat]

  • Yaşla dolmuş (göz)

    Hıçkırarak yaşlı gözlerini kaldırdı. - Ömer Seyfettin

YAŞANAK

[isim]

  • Özellikle erken veya yeni doğmuş bebeklerin, zarar verebilecek dış etkenlerden korunması amacıyla içine yerleştirildiği, belirli sıcaklığın ve nemin özel olarak oluşturulduğu, şeffaf, kapalı araç, kuvöz

YAŞAMA

[isim]

  • Yaşamak işi

    Nasıl yaşamayı bırakmak nasıl / Bir memleket mi bu, bir elbise mi ki? - Fazıl Hüsnü Dağlarca

Birleşik Kelimeler: yaşama çabası, yaşama gücü, yaşama sevinci, yaşama uğraşısı, birlikte yaşama, ortak yaşama

YAŞLIK

[isim]

  • Yaş olma durumu, ıslaklık

    Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor. - Refik Halit Karay

YAŞMAK

[isim]

[eskimiş]

  • Kadınların ferace ile birlikte kullandıkları, gözleri açıkta bırakan, ince yüz örtüsü

    Çıka çıka, yaşmak feraceli, kazık gibi bir kadın çıktı. - Sermet Muhtar Alus

[halk ağzında]

  • Başla birlikte yüzü, ağzı kapatan örtü

YAŞATKAN

[sıfat]

  • Hayatın sürmesini, büyümeyi, çoğalmayı sağlayan

Birleşik Kelimeler: yaşatkan sinir sistemi

YAŞATMA

[isim]

  • Yaşatmak işi

YAŞARMA

[isim]

  • Yaşarmak işi

YAŞANTI

[isim]

  • Hayat tarzı, içinde yaşanılan şartların tümü, hayat

    Eski alışkanlıkların yanı sıra genel yaşantıya tepki duymuşlardı. - Cahit Külebi

  • Yaşanılanlardan, görülenlerden, duyulanlardan, edinilenlerden sonra kişide kalan şey
  • Yaşanılan bir an, hayatın bir bölümü

YAŞANMA

[isim]

  • Yaşanmak işi

YAŞAMAK

[nesnesiz]

  • Canlılığını, hayatını sürdürmek

    Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir. - Attila İlhan

  • Sağ olmak

    Deden yaşıyor mu?

  • Varlığını sürdürmek

    Balıklar suda yaşar.

  • Oturmak, eğleşmek

    Köyde yaşamak. Şehirde yaşamak.

  • Geçinmek

    Bu kazançla yaşamak kolay değil.

  • Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak

    Bekâr yaşamak. Tek başına yaşamak.

  • Görüp geçirmek, başından geçmek

    Balkan Savaşı'nın bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Sürmek, devam etmek

    Onun anısı hep yaşayacak.

[mecaz]

  • Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek

    Tek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor. - Haldun Taner

[mecaz]

  • Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak

    Bu iş olursa yaşadık.

[mecaz]

  • Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek

    Sen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: ortakyaşar