[isim]

[hayvan bilimi]

• Kuzey Amerika'da, ağaçlarda yaşayan, kafası tilkiye benzeyen, uzun kuyruğu alaca halkalı, boyu yaklaşık 90, kuyruğu 30 santimetre olan kürklü hayvan (Procyon lotor)

[sıfat]

• Gönül vermiş, meftun, meclup

  Kapıda bekleşen tutkunlarından bir tanesinin arabasına atladığı gibi ortadan kayboluyordu. - Ercüment Ekrem Talu

• Bir şeye alışmış, bağlanmış, düşkün

  Ben yine eskisi gibi tutkunum tiyatroya. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

• tutkun olmak

[isim]

[matematik]

• Toplam

  Etraftaki hurmalıkta oturan taşralı halkın yekûnu da dört, beş bin kişiyi bulur. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

• yekûn çekmek

[isim]

• Hayvanın kuyruğu altından geçirilerek eyere bağlanan kayış

  O başta: Kuskunu kopmuş eyerli düldüller / Bu başta: Paldımı düşmüş semerli bülbüller - Mehmet Akif Ersoy

[sıfat]

• İnsan oturan, şeneltilmiş (yer)

  Kürekleri var gücüyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine yanaştı. - Sait Faik Abasıyanık

• Yurt edinilmiş (yer)

Ata Sözleri ve Deyimler

• meskûn kılmak

[isim]

• Sükûnet

  Kanatlı hercai menekşeler gibi kelebekler ekinlerin sükûnunda uçuşurken bu kitapçıktan birkaç sayfa okunsun. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[sıfat]

• Çok az konuşan, sessiz, sakin olan, sükûti

[zarf]

• Sessiz, sakin bir biçimde

[isim]

[bitki bilimi]

• Karabuğdaygillerden, yaprakları yürek biçiminde, kökü dıştan sincabi ve içten sarı renkte olan bir tür ravent (Rheum rhaponticum)

[isim]

[halk ağzında]

• Ateşten fırlayan ve etrafa saçılan kıvılcım

[kimya]

• Kobalt elementinin simgesi

[zarf]

• Eksiksiz, toplam, toplu olarak

  Batı diplomasisi topyekûn nice acı dersler gördü, nice çetin imtihanlardan geçti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[sıfat]

[eskimiş]

• Boş, ıssız, şenliksiz olan