İçinde Zat Bulunan Kelimeler

İçinde ZAT olan 42 kelime bulunuyor. İçerisinde ZAT geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Zat kelimesinin anlamı nedir? Zat ile başlayan kelimeler. Zat ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

12 Harfli Kelimeler

PÜLVERİZATÖR33, HADDİZATINDA26, STABİLİZATÖR24

11 Harfli Kelimeler

ORGANİZATÖR25, UZATMAYALIM20, ZATIALİLERİ15

10 Harfli Kelimeler

ZATÜLKÜRSİ18, ZATIALİNİZ17

9 Harfli Kelimeler

ZATÜLCENP21, MÜLAHAZAT19, UZATILMAK15

8 Harfli Kelimeler

AKUZATİF18, TEÇHİZAT18, BİZATİHİ17, MÜSTEZAT15, DENİZATI14, MADERZAT14, UZATMALI14, UZATILMA14

7 Harfli Kelimeler

İFRAZAT16, MÜCAZAT16, AZATSIZ15, MEZATÇI15, MARUZAT12, UZATMAK12, ZATÜRRE12, AZATLIK11, SERAZAT11, TEZATLI11

6 Harfli Kelimeler

NEVZAT15, BİZZAT14, UZAT14, UZATIM12, UZATMA11, AZATLI10

5 Harfli Kelimeler

HOZAT13, MEZAT9, TEZAT8, ZATEN8

4 Harfli Kelimeler

AZAT7, ZATİ7

3 Harfli Kelimeler

ZAT6

ZAT (Kelime Kökeni: Arapça ẕāt)

[isim]

  • Kişi

    Tanıdıklarımdan bir zat, meyveleri hiç sevmez. - Ahmet Haşim

[eskimiş]

  • Kendi

    Evvelki gün gelen kadın sizi istiyor, zatınızla konuşacakmış. - Sermet Muhtar Alus

Birleşik Kelimeler: zata mahsus, zatıalileri, zatıaliniz, zat işleri, haddizatında

AZAT (Kelime Kökeni: Farsça āzād)

[isim]

  • Serbest bırakma

[eskimiş]

  • Okullarda paydos

[sıfat]

  • Serbest bırakılmış olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • azat etmek (veya eylemek)
  • azat olmak

Birleşik Kelimeler: akşam azadı

ZATİ

[zarf]

  • Zaten

    Ben zati çarpılmışım, beni bırak da söyle bakalım, nasıl gideceksin dağın tepesindeki köye? - Ayşe Kulin

[sıfat]

[eskimiş]

  • Kendine özgü, kişiye ilişkin, kişisel, özel

    Zatî eşya.

[felsefe]

  • Özünlü

TEZAT (Kelime Kökeni: Arapça teżādd)

[isim]

  • Karşıtlık, karşıt olma, zıtlık, çelişki, kontrast, antagonizma

    Bir milletin güzidesiyle halkı arasında bu derece tezat doğru mudur? - Orhan Seyfi Orhon

[edebiyat]

  • Anlatımda birbirine karşıt iki sözü yan yana kullanma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tezada düşmek

ZATEN (Kelime Kökeni: Arapça ẕāten)

[zarf]

  • Doğrusu, doğrusunu isterseniz, esasen, zati

    Şehir son elli yılda zaten mahşerleşmişti. - Aydın Boysan

MEZAT (Kelime Kökeni: Arapça mezād)

[isim]

  • Açık artırma ile satış
  • Açık artırma ile satış yapılan yer

    Bu masayı mezattan aldım.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mezada çıkarmak (veya koymak)

Birleşik Kelimeler: mezat malı

AZATLI

[isim]

[eskimiş]

  • Azat edilmiş cariye veya köle

    Haminnenin azatlıları bayramdan birkaç gün evvel geldiler. - Halide Edip Adıvar

AZATLIK

[isim]

  • Azat olma durumu, serbestlik

    Hâlbuki bir elçi için bu kadarcık bir azatlık, bu kadarcık bir nefes alma imkânı dahi yoktur. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[sıfat]

[eskimiş]

  • Azat edilme vakti gelmiş olan (cariye, köle)

SERAZAT (Kelime Kökeni: Farsça ser + āzād)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Serbest, özgür
  • Tasasız

TEZATLI

[sıfat]

  • Birbirinin karşıtı olan, karşıtlı, çelişkili, kontrastlı

    Tarihin vücuda getirmiş olduğu tezatlı manzarada, bugünü daha iyi anlıyoruz. - Mehmet Kaplan

UZATMA

[isim]

  • Uzatmak işi, temdit

    Selim Sırrı, yirmi senedir cüce uzatmaya, kambur yassılamaya çalışıyor. - Falih Rıfkı Atay

  • Sıhhi tesisatçılıkta kısa boruları uzatmak için kullanılan, kısa boru parçası

[denizcilik]

  • Bir ucu kıyıya bağlı durumda denize uzatılıp bırakılarak kullanılan balık ağı

[dil bilgisi]

  • Ünlülerin uzun söylenişi

[spor]

  • Oyun içerisindeki duraklama dakikaları

[spor]

  • Eşit sayılarla biten bir elemeli oyunu, kazananın belli olması amacıyla, kurallarına uygun olarak belli bir süre daha sürdürmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • uzatmaları oynamak

Birleşik Kelimeler: uzatma işareti, uzatma penaltısı

MARUZAT (Kelime Kökeni: Arapça maʿrūżāt)

[isim]

  • Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş

    Size maruzatım var.

UZATMAK

[nesnesiz]

  • Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak

    Saç uzatmak. Tırnak uzatmak.

[-i]

  • Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek

    Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar. - Memduh Şevket Esendal

[-e]

  • Bir şeyi vermek için birine yöneltmek

    Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana. - Aka Gündüz

  • Germek

    İp uzatmak.

  • Konuşmayı, tartışmayı sürdürmek

    Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar. - Memduh Şevket Esendal

[-e]

  • Vermek, göndermek

    Can, topu Zeki'ye uzattı..

[-i]

  • Süreyi artırmak, temdit etmek

    Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi. - İhsan Oktay Anar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • uzatmayalım

ZATÜRRE (Kelime Kökeni: Arapça ẕātu'r-riʾe)

[isim]

[tıp]

  • Ateş, öksürük ve balgamla beliren, tehlikeli bir akciğer hastalığı, batar

UZATIM

[isim]

  • Uzatma işi

    Süre uzatımı.