İçinde Tu Bulunan 6 Harfli Kelimeler
İçerisinde TU olan 6 harfli 74 kelime bulunuyor. İçinde TU olan 6 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Tu ile başlayan 6 harfli kelimeler. tu ile biten 6 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
TUĞBAY18,
ALTUNİ (Kelime Kökeni: Türkçe altun + Arapça -ī)
- Altın sarısı
- Bu renkte olan
KARTUK
- Büyük tarla tarağı
NATURA (Kelime Kökeni: İtalyanca natura)
-
İnsanın yaradılış özelliği
Biraz da hastanın naturasını kollamadan ilaç yazar. - Reşat Nuri Güntekin
TUTKAL
- Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde
Ata Sözleri ve Deyimler
- tutkal gibi
Birleşik Kelimeler: tutkal şerbeti, ince tutkal, plastik tutkal, balık tutkalı, boncuk tutkalı, glüten tutkalı, kaurit tutkalı, kazein tutkalı, lastik tutkalı
TURANİ (Kelime Kökeni: Farsça tūrān + Arapça -ī)
- Turanlı
TULANİ (Kelime Kökeni: Arapça ṭūlānī)
- Uzunlamasına
TATULA (Kelime Kökeni: Fransızca datura)
- Patlıcangillerden, çiçekleri beyaz veya mor renkte, meyveleri dikenli, hekimlikte kasların kasılmasını gidermek üzere kullanılan bir yıllık ve otsu bir bitki, şeytan elması, boru çiçeği (Datura stramonium)
KOLTUK
-
Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer
Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı. - Halide Edip Adıvar
-
Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye
Ta yan beline kadar gömüldüğü koltuğunun içinden ileriye doğru uzandı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Eski düğünlerde damatla gelinin eve girerken konuklar arasından kol kola geçmeleri töreni
Babamız, annemizi gelin geldiği ilk gün şu merdivenin alt başında karşılamış, koltuk yapılmıştı. - Hüseyin Cahit Yalçın
- Yapıcılıkta yan destek
- Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip
-
Koltuklama veya koltuklanma
O koltuktan hoşlanmaz.
-
Kayırma, destek
Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez.
-
Yüksek mevki, makam
Koltuk kavgası.
-
Genelev
Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
- Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler
- Kenar, tenha yer
Ata Sözleri ve Deyimler
- koltuğa girmek
- koltuğu doldurmak
- koltuğuna girmek
- koltuğunun altına sığınmak
- koltuk çıkmak
- koltukları kabarmak
- koltukta olmak
- koltuk vermek
Birleşik Kelimeler: koltuk altı, koltukbaşı, koltuk değneği, koltuk düşkünü, koltuk gözü, koltuk kapısı, koltuk kavgası, koltuk meyhanesi, koltuk takımı, lüks koltuk, tekerlekli koltuk, yatar koltuk, berber koltuğu, dişçi koltuğu, köşe koltuğu, şoför koltuğu
KONTUR (Kelime Kökeni: Fransızca contour)
-
Resimde nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisi
Bu ışık onların olanca konturlarını, ayrıntılarını ortaya çıkarır. - Haldun Taner
MAKTUL (Kelime Kökeni: Arapça maḳtūl)
- Öldürülmüş, öldürülen
Ata Sözleri ve Deyimler
- maktul düşmek (veya olmak)
OTURAK
- Oturulacak yer veya şey
-
Alçak iskemle
Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı. - Ayla Kutlu
- Bir şeyin yere gelen tarafı, taban
- Ördek
- İçkili, çalgılı ve kadınlı eğlenti
- Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı bölüm
- Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse), kötürüm
- Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta
Birleşik Kelimeler: oturak âlemi, oturak kündesi
REKTUM (Kelime Kökeni: Latince)
- Göden
SANTUR (Kelime Kökeni: Farsça sentūr)
-
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı
Saz takımında cızgara denilen ensiz, dikdörtgen bir kemanla santur da yer alır. - Salâh Birsel
TUTSAK
- Savaşta ele geçen düşman, esir
-
Gitmesine, serbestçe hareketine engel olunan
Hayatı anlamazsan tutsak olduğunu bile bilemezsin, hakkını arayamazsın. - Emine Işınsu
-
Bir şeye veya bir kimseye çok bağlı, kendisini bir şeyin etkisinden kurtaramayan kimse
Her insan kendi kuruluşuna uygun bir romantizmin tutsağı. - Attila İlhan
Ata Sözleri ve Deyimler
- tutsak düşmek
- tutsak olmak
Birleşik Kelimeler: tutsak pazarı
TUTMAK
-
Elde bulundurmak, ele almak
Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ömer Seyfettin
-
Ele geçirmek, yakalamak
Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. - Ömer Seyfettin
-
Avlamak
Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. - Refik Halit Karay
-
Yanında bulundurmak, alıkoymak
Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
-
Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. - Sait Faik Abasıyanık
-
Kaplamak
Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. - Tarık Buğra
-
Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. - Sait Faik Abasıyanık
- Denetimi ve yetkisi altına almak
- Desteklemek, birinden yana çıkmak
-
Benimsemek, beğenmek
Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. - Tarık Buğra
-
Gereğini yapmak, yerine getirmek
Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
-
Uygun gelmek, çelişmez olmak
Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. - Reşat Nuri Güntekin
- Kapatmak, sarmak
-
Hizmetine almak veya kiralamak
Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. - Peyami Safa
-
Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
Yapıyı geniş tuttu.
-
Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. - Memduh Şevket Esendal
-
Ulaşmak, varmak
Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor. - Sermet Muhtar Alus
-
Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
Aldığım şeyler bin lira tuttu.
-
Uğramak
Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
-
Herhangi bir durumda bulundurmak
Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. - Haldun Taner
-
Varsaymak, farz etmek
Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. - Memduh Şevket Esendal
-
Hedef olarak almak
Taşa tutmak.
-
Alacağa veya vereceğe saymak
On bin lirayı borcunuza tuttum.
-
Yaklaştırmak
Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Kullanmak
Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
-
Bağlamak
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. - Bekir Sıtkı Erdoğan
-
Beklenen sonucu vermek
Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Şevket Rado
-
İş görebilmek
Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - Tarık Buğra
-
Sürmek, zaman almak
Bu iş iki saat tuttu.
-
Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
-
Bir şeyi kullanması için uzatmak
Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır. - Tarık Buğra
-
Sunmak
Konuklara şeker tutmak.
- İşgal etmek
-
İzlemek
Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız. - Refik Halit Karay
-
Bırakmamak
Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu. - Peyami Safa
-
Sarmak, bürümek
Hey başları duman tutmuş dağlar, hey! - Halk türküsü
-
Asılmak, kuvvetlice sarılmak
Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş. - Peyami Safa
-
Bir kimsenin yerini almak
Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek
-
Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak
Kapıyı açık tutmayın.
- Bir yerde kalmasını sağlamak
-
Bir sanat eseri geniş ilgi görmek
Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim. - Cahit Uçuk
-
Biriktirmek, tasarruf etmek
Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene. - Memduh Şevket Esendal
- Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
-
Başlamak
Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi. - Falih Rıfkı Atay
-
Bir şey düşünmek
Herkes aklından bir sayı tutsun.
- Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak
Ata Sözleri ve Deyimler
- tut kelin perçeminden
- tut ki
- tuttuğu altın olsun
- tuttuğu dal elinde kalmak
- tuttuğunu koparmak
Birleşik Kelimeler: tutçek, vurtut, çultutmaz, yantutmaz