İçinde Kulak Bulunan Kelimeler

İçinde KULAK olan 12 kelime bulunuyor. İçerisinde KULAK geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Kulak kelimesinin anlamı nedir? Kulak ile başlayan kelimeler. Kulak ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

10 Harfli Kelimeler

KAMIŞKULAK16

9 Harfli Kelimeler

KULAKTOZU15, EKŞİKULAK13, KABAKULAK12, KARAKULAK10

8 Harfli Kelimeler

KULAKSIZ14, KULAKÇIK13, KULAKLIK10, KULAKTAN9

7 Harfli Kelimeler

KULAKÇI12, KULAKLI9

5 Harfli Kelimeler

KULAK6

KULAK

[isim]

[anatomi]

  • Başın her iki yanında bulunan işitme organı

    Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın

[anatomi]

  • Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü

    Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar

  • Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
  • Saban kulağı
  • Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı

[müzik]

  • Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu

[coğrafya]

  • Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri

[mecaz]

  • Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulağı (bir şeyde) olmak
  • kulağı (veya kulakları) çınlasın
  • kulağı ağır işitmek
  • kulağı dikilmek
  • kulağı duvar olmak
  • kulağına çalınmak
  • kulağına çarpmak
  • kulağına fısıldamak
  • kulağına gelmek
  • kulağına girmemek
  • kulağına gitmek
  • kulağına inanmamak
  • kulağına kar suyu kaçırmak
  • kulağına kar suyu kaçmak
  • kulağına koymak (veya sokmak)
  • kulağına küpe olmak (veya etmek)
  • kulağına söylemek
  • kulağını açmak
  • kulağını bükmek
  • kulağını çekmek
  • kulağını çınlatmak
  • kulağını doldurmak
  • kulağının üzerine yatmak
  • kulağının zarı patlamak
  • kulağını sağır etmek
  • kulağı okşamak
  • kulağı olmamak
  • kulağı ters taraftan göstermek
  • kulak (veya kulağını) tırmalamak
  • kulak (veya kulaklarını) tıkamak
  • kulak arkası (veya ardı) etmek
  • kulak asmak
  • kulak kabartmak
  • kulak kesilmek
  • kulak kıvırmak
  • kulakları dolmak
  • kulaklarına kadar kızarmak
  • kulaklarını dikmek
  • kulaklarının pasını gidermek
  • kulakları paslanmak
  • kulakları patlatmak
  • kulakları uğuldamak
  • kulak tutmak
  • kulak vermek
  • kulak vermek

Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında

[isim]

[eskimiş]

  • Varlıklı Rus köylüsü

KULAKTAN

[zarf]

  • Yalnızca duyarak, dinleyerek

    Fırat Sultan bu okçu şehzadeye kulaktan âşık olmuş. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: kulaktan dolma, kulaktan kulağa

KULAKLI

[sıfat]

  • Kulağı herhangi bir biçimde olan

    Küçük kulaklı.

  • Kulağa benzer çıkıntısı olan

[isim]

  • Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir tür yatağan

[isim]

  • İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tava, tencere, kazan vb

Birleşik Kelimeler: kulaklı somun, kalem kulaklı, uzun kulaklı, yelken kulaklı

KARAKULAK

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Kedigillerden, çakala benzer vahşi bir hayvan (Caracal melanotis)

[isim]

[tarih]

  • Osmanlı Devleti'nde emir çavuşu, haberci

KULAKLIK

[isim]

  • Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf

[teknik]

  • Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç
  • Ağır işitenlerin daha iyi işitebilmek için kulaklarına taktıkları pilli araç

KABAKULAK

[isim]

[tıp]

  • Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık, kabaşiş, yazma (I)

    Her ikisi de şimdiye değin kabakulak geçirmemiş olduklarından, uzak durmaları gerekiyordu kardeşimden. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabakulak olmak

Birleşik Kelimeler: kabakulak otu

KULAKÇI

[isim]

  • Kulak, burun, boğaz hekimi

EKŞİKULAK

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kuzukulağı

KULAKÇIK

[isim]

[anatomi]

  • Kalbin üst bölümünde bulunan, sağdaki ana toplardamarlardan ve soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı

KULAKSIZ

[sıfat]

  • Kulak kepçesi olmayan

KULAKTOZU

[isim]

  • Kulağın arkasındaki çukur bölüm, kulağın kökü

KAMIŞKULAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Kulakları ince, düzgün ve dik at