KULAK ile başlayan 8 kelime bulunuyor. Başında KULAK olan kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Kulak kelimesinin anlamı nedir? Kulak ile biten kelimeler. İçinde kulak olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
9 Harfli Kelimeler
KULAKTOZU15
8 Harfli Kelimeler
KULAKSIZ14, KULAKÇIK13, KULAKLIK10, KULAKTAN9
7 Harfli Kelimeler
KULAKÇI12, KULAKLI9
5 Harfli Kelimeler
KULAK6
KULAK
[isim] [anatomi]
[anatomi]
[müzik]
-
Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
[coğrafya]
-
Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
[mecaz]
-
Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
Ata Sözleri ve Deyimler
- kulağı (bir şeyde) olmak
- kulağı (veya kulakları) çınlasın
- kulağı ağır işitmek
- kulağı dikilmek
- kulağı duvar olmak
- kulağına çalınmak
- kulağına çarpmak
- kulağına fısıldamak
- kulağına gelmek
- kulağına girmemek
- kulağına gitmek
- kulağına inanmamak
- kulağına kar suyu kaçırmak
- kulağına kar suyu kaçmak
- kulağına koymak (veya sokmak)
- kulağına küpe olmak (veya etmek)
- kulağına söylemek
- kulağını açmak
- kulağını bükmek
- kulağını çekmek
- kulağını çınlatmak
- kulağını doldurmak
- kulağının üzerine yatmak
- kulağının zarı patlamak
- kulağını sağır etmek
- kulağı okşamak
- kulağı olmamak
- kulağı ters taraftan göstermek
- kulak (veya kulağını) tırmalamak
- kulak (veya kulaklarını) tıkamak
- kulak arkası (veya ardı) etmek
- kulak asmak
- kulak kabartmak
- kulak kesilmek
- kulak kıvırmak
- kulakları dolmak
- kulaklarına kadar kızarmak
- kulaklarını dikmek
- kulaklarının pasını gidermek
- kulakları paslanmak
- kulakları patlatmak
- kulakları uğuldamak
- kulak tutmak
- kulak vermek
- kulak vermek
Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında
[isim] [eskimiş]
KULAKTAN
[zarf]
Birleşik Kelimeler: kulaktan dolma, kulaktan kulağa
KULAKLI
[sıfat]
-
Kulağı herhangi bir biçimde olan
Küçük kulaklı.
[isim]
-
Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir tür yatağan
[isim]
-
İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tava, tencere, kazan vb
Birleşik Kelimeler: kulaklı somun, kalem kulaklı, uzun kulaklı, yelken kulaklı
KULAKLIK
[isim]
-
Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf
[teknik]
-
Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç
KULAKÇI
[isim]
-
Kulak, burun, boğaz hekimi
KULAKÇIK
[isim] [anatomi]
-
Kalbin üst bölümünde bulunan, sağdaki ana toplardamarlardan ve soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı
KULAKSIZ
[sıfat]
KULAKTOZU
[isim]
-
Kulağın arkasındaki çukur bölüm, kulağın kökü