İçinde Fa Bulunan 4 Harfli Kelimeler

İçerisinde FA olan 4 harfli 32 kelime bulunuyor. İçinde FA olan 4 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Fa ile başlayan 4 harfli kelimeler. fa ile biten 4 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

FAVA16, VEFA16, ŞUFA14, FAÇA13, FAİZ13, FARZ13, ŞİFA13, CEFA13, DEFA12, FABL12, SOFA12, YAFA12, FAKS11, FARS11, FAUL11, KOFA11, SAFA11, SEFA11, UFAK11, AFAK10, AFAL10, AFAT10, ALFA10, FAAL10, FAİK10, FAİL10, FAKR10, FA10, FARE10, FARK10, İTFA10, KAFA10

AFAK (Kelime Kökeni: Arapça āfāḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Ufuklar

    Garp'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar / Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var - Mehmet Akif Ersoy

AFAL

[sıfat]

  • Şaşkın, dağınık, ne yapacağını bilmez

    Bir top ağzından henüz fırlamış gibi afal ve dağınıktı. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: afal afal

AFAT (Kelime Kökeni: Arapça āfāt)

[isim]

[eskimiş]

  • Afetler

ALFA (Kelime Kökeni: Fransızca alpha)

[isim]

  • Yunan alfabesinin birinci harfi

Birleşik Kelimeler: alfa ışınları

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kuzey Afrika'da ve İspanya'da yetişen ve kâğıt, ip, halı yapımında kullanılan bir bitki (Stipa tenacissima)

FAAL (Kelime Kökeni: Arapça faʿāl)

[sıfat]

  • Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif

    Medeni milletler arasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır. - Falih Rıfkı Atay

  • Çalışır durumda olan
  • Etkin

FAİK (Kelime Kökeni: Arapça fāʾiḳ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Üstün, yüksek

FAİL (Kelime Kökeni: Arapça fāʿil)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eden, yapan, işleyen

    Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

[dil bilgisi]

  • Özne

[isim]

[hukuk]

  • Hukuki sonuç doğuracak bir suç işleyen kimse

Birleşik Kelimeler: faili meçhul, failimuhtar

FAKR (Kelime Kökeni: Arapça faḳr)

[isim]

[eskimiş]

  • Yoksulluk, fukaralık

    Bu dakikadan itibaren önümüzde yürüyecek olan bu genç adam, azlıkla, fakr ile, mazlumluk ve mağlubiyetle ittifak etmişti. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

Birleşik Kelimeler: fakruzaruret

FÂNİ (Kelime Kökeni: Arapça fānī)

[sıfat]

  • Ölümlü, gelip geçici, kalımsız

    Her fâni güneşten, çimden nasibini alıyor. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]

  • İnsanoğlu

Birleşik Kelimeler: fâni dünya

[isim]

[fizik]

  • İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti

FARE (Kelime Kökeni: Arapça fāre)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Sıçangillerden, küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus)

    Tarla faresi. Fındık faresi.

[bilişim]

  • Düz bir yüzey üzerinde yuvarlanan bir top aracılığıyla imlecin hareketini sağlayan elektronik araç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • fare çıktığı deliği bilir
  • fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (veya kıçına) kabak bağlamış
  • fare düşse başı yarılır
  • fareler cirit atmak (veya oynamak)

Birleşik Kelimeler: fare deliği, faredişi, farekulağı, farekuyruğu, fare otu, kör fare, sivrifare, cep faresi, çatı faresi, fındık faresi, fil faresi, firavun faresi, kamyon faresi, lağım faresi, otel faresi, tarla faresi

FARK (Kelime Kökeni: Arapça farḳ)

[isim]

  • Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans

    Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz. - İsmet Özel

[mantık]

  • Ayrım

[matematik]

  • Çıkarma işleminin sonucu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • fark atmak
  • fark etmek
  • fark etmez
  • fark gözetmek
  • farkına varmak
  • farkında olmak
  • fark olunmak
  • fark yapmak

Birleşik Kelimeler: ortak fark, toplumsal fark, potansiyel farkı, saat farkı, sayı farkı

İTFA (Kelime Kökeni: Arapça iṭfāʾ)

[isim]

[eskimiş]

  • Söndürme

[fizik]

  • Sönüm

[ticaret]

  • Sönüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • itfa etmek

KAFA (Kelime Kökeni: Arapça ḳafā)

[isim]

  • İnsan başı, ser
  • Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü
  • Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu
  • Mekanik bir bütünün parçası

    Distribütör kafası.

[mecaz]

  • Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin, bellek

    Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet

    Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kafa (veya kafasını) dinlendirmek
  • kafa (veya kafasını) karıştırmak
  • kafa (veya kafasını) şişirmek
  • kafa (veya kafasını) ütülemek
  • kafa (veya kafayı) çekmek
  • kafa (veya kafayı veya kafasını) dinlemek
  • kafa atmak
  • kafa bulmak
  • kafa cilalamak
  • kafa eskitmek
  • kafa göz yarmak
  • kafa kafaya vermek
  • kafa kalmamak
  • kafa patlatmak
  • kafa sallamak
  • kafası (veya kafasına) takılmak
  • kafası almamak (veya sarmamak)
  • kafası bir dünya
  • kafası bozulmak
  • kafası bulanmak
  • kafası dolmak
  • kafası dönmek
  • kafası dumanlanmak
  • kafası durmak
  • kafası düzelmek
  • kafası ile oynamak
  • kafası işlemek (veya çalışmak)
  • kafası karışmak (veya allak bullak olmak)
  • kafası kazan (gibi) olmak
  • kafası kızmak
  • kafasına dank etmek
  • kafasına estiği gibi
  • kafasına geçirmek
  • kafasına girmek
  • kafasına girmemek
  • kafasına göre
  • kafasına koymak
  • kafasına sığmamak
  • kafasına söz girmemek
  • kafasına uymak
  • kafasına vura vura
  • kafasına vur, ekmeğini elinden al
  • kafasına vurmak
  • kafasından çıkarmak (veya atmak)
  • kafasından geçirmek
  • kafasında şimşek çakmak
  • kafasında tutmak
  • kafasını ezmek
  • kafasını işletmek
  • kafasını kaldırmak
  • kafasını kaldırmamak
  • kafasını kaşıyacak vakti olmamak
  • kafasını kırmak
  • kafasını kullanmak
  • kafasını kurcalamak
  • kafasının bir tahtası eksik (veya noksan) (olmak)
  • kafasının dikine gitmek
  • kafasının etini yemek
  • kafasının kontağı atmak
  • kafasını sarmak (veya açmak)
  • kafasını sokmak
  • kafasını taştan taşa çarpmak (veya vurmak)
  • kafasını toplamak
  • kafasını tütsülemek
  • kafasını uçurmak
  • kafasını vurmak
  • kafası sarmamak
  • kafası sersem sepet (olmak)
  • kafası şişmek
  • kafası yerinde olmamak
  • kafası yerine gelmek
  • kafa tutmak
  • kafaya almak
  • kafaya çıkmak
  • kafa yapmak
  • kafaya takmak
  • kafayı (bir yere) vurmak
  • kafayı bulandırmak
  • kafayı bulmak
  • kafayı çalıştırmak (veya işletmek)
  • kafayı değiştirmek
  • kafayı tütsülemek (veya dumanlamak)
  • kafayı üşütmek
  • kafayı yemek
  • kafa yok!
  • kafa yormak

Birleşik Kelimeler: kafa çıkışı, kafa dengi, kafa sesi, kafa işçisi, kafa kâğıdı, kafa koçanı, kafakol, kafatası, kafası boş, kafası bulutlu, kafası çatlak, kafası dumanlı, kafası iyi, kafası kıyak, kafası kontak, kafası küflü, kafası örümcekli, kafası tembel, kalın kafa, kurukafa, kuru kafa, taş kafa

FAKS (Kelime Kökeni: İngilizce fax)

[isim]

  • Belgegeçer

FARS (Kelime Kökeni: Fransızca farce)

[isim]

[tiyatro]

  • Güldürü

    Eser konu bakımından eski farslar gibi bir toplamadır. - Fahir İz

[isim]

  • İran'ın güneybatısında yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse