Fa ile Başlayan 4 Harfli Kelimeler



FA harfleri ile başlayan 4 harfli 15 kelime bulunuyor. Başında FA olan 4 harfli kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "fa ile biten 4 harfli kelimeler. İçinde Fa olan 4 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

FAVA16, FAÇA13, FAİZ13, FARZ13, FABL12, FAKS11, FARS11, FAUL11, FAAL10, FAİK10, FAİL10, FAKR10, FA10, FARE10, FARK10


FAAL (Kelime Kökeni: Arapça faʿāl)


[sıfat]
  • Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif

    Medeni milletler arasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır. - Falih Rıfkı Atay


FAİK (Kelime Kökeni: Arapça fāʾiḳ)


[sıfat] [eskimiş]
  • Üstün, yüksek

FAİL (Kelime Kökeni: Arapça fāʿil)


[sıfat] [eskimiş]
  • Eden, yapan, işleyen

    Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar. - Reşat Nuri Güntekin

[isim] [dil bilgisi]
  • Özne
[isim] [hukuk]
  • Hukuki sonuç doğuracak bir suç işleyen kimse

Birleşik Kelimeler: faili meçhul, failimuhtar


FAKR (Kelime Kökeni: Arapça faḳr)


[isim] [eskimiş]
  • Yoksulluk, fukaralık

    Bu dakikadan itibaren önümüzde yürüyecek olan bu genç adam, azlıkla, fakr ile, mazlumluk ve mağlubiyetle ittifak etmişti. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

Birleşik Kelimeler: fakruzaruret


FÂNİ (Kelime Kökeni: Arapça fānī)


[sıfat]
  • Ölümlü, gelip geçici, kalımsız

    Her fâni güneşten, çimden nasibini alıyor. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]
  • İnsanoğlu

Birleşik Kelimeler: fâni dünya

[isim] [fizik]
  • İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti

FARE (Kelime Kökeni: Arapça fāre)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Sıçangillerden, küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus)

    Tarla faresi. Fındık faresi.

[bilişim]
  • Düz bir yüzey üzerinde yuvarlanan bir top aracılığıyla imlecin hareketini sağlayan elektronik araç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • fare çıktığı deliği bilir
  • fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (veya kıçına) kabak bağlamış
  • fare düşse başı yarılır
  • fareler cirit atmak (veya oynamak)

Birleşik Kelimeler: fare deliği, faredişi, farekulağı, farekuyruğu, fare otu, kör fare, sivrifare, cep faresi, çatı faresi, fındık faresi, fil faresi, firavun faresi, kamyon faresi, lağım faresi, otel faresi, tarla faresi


FARK (Kelime Kökeni: Arapça farḳ)


[isim]
  • Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans

    Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz. - İsmet Özel

[mantık]
  • Ayrım
[matematik]
  • Çıkarma işleminin sonucu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • fark atmak
  • fark etmek
  • fark etmez
  • fark gözetmek
  • farkına varmak
  • farkında olmak
  • fark olunmak
  • fark yapmak

Birleşik Kelimeler: ortak fark, toplumsal fark, potansiyel farkı, saat farkı, sayı farkı


FAKS (Kelime Kökeni: İngilizce fax)


[isim]
  • Belgegeçer

FARS (Kelime Kökeni: Fransızca farce)


[isim] [tiyatro]
  • Güldürü

    Eser konu bakımından eski farslar gibi bir toplamadır. - Fahir İz

[isim]
  • İran'ın güneybatısında yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse

FAUL (Kelime Kökeni: İngilizce faul)


[isim] [spor]
  • Karşılaşmalarda rakip oyuncuya yapılan kural dışı hareket
[mecaz]
  • Genel kurallara uygun olmayan, hoşa gitmeyen hareket, duruş vb

FABL (Kelime Kökeni: Fransızca fable)


[isim] [edebiyat]
  • Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum hikâye, öykünce

FAÇA (Kelime Kökeni: İtalyanca faccia)


[isim] [argo]
  • İskambil destesinin en altındaki kâğıt
[denizcilik]
  • Yüklü geminin bordasındaki su düzeyi ile boş geminin bordasındaki su düzeyi arasında kalan bölüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • faça etmek
  • façasını almak (veya al aşağı etmek)
  • façası olmak


FAİZ (Kelime Kökeni: Arapça fāʾiż)


[isim] [ekonomi]
  • İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema

Ata Sözleri ve Deyimler

  • faize yatırmak (veya vermek)

Birleşik Kelimeler: faiz fiyatı, faiz haddi, faiz oranı, basit faiz, bileşik faiz, temerrüt faizi


FARZ (Kelime Kökeni: Arapça farż)


[isim] [din bilgisi]
  • Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet
[mecaz]
  • Yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • farz etmek
  • farz olmak
  • farz olunmak

Birleşik Kelimeler: farzımuhal


FAVA (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek