[isim]

• 343 yerel ağ

[zarf]

• Emanet olarak

[isim]

• Geniş bir alana kurulmuş, büyük ve gösterişli ev

[isim]

• Tanelemek işi

[sıfat]

[eskimiş]

• Şeytanca

  Mektebi terk etmek isteyen bir talebeyi iblisane birtakım desiselerle kandırarak fikrinden döndürmüştü. - Reşat Nuri Güntekin

[zarf]

• Nazikçe

  Yakından tanıdığında çok nazikâne kapının yolunu gösterdi. - Cahit Uçuk

[isim]

• Bilecik iline bağlı ilçelerden biri

[sıfat]

• Roman özelliği olan

  Hayattaki her vaka, her sergüzeşti romanesk çeşide mevzu olabilir. - Falih Rıfkı Atay

• Romanla ilgili olan

[mecaz]

• Duygusal, düşçü

  Hicabını, ayıbını da henüz duyamayacak kadar romanesk bir hüzün içindeydi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[isim]

[tıp]

• Canlı vücudunun tümünde veya bir bölgesinde ağrı, ısı, ışık ve dokunma gibi tüm duyuların ortadan kaldırılması, duyu yitimi

  Zavallı Hacı Ömer, dişçinin koltuğunda anestezi bile kabul etmiyor. - Reşat Nuri Güntekin

• Belirli bir sinirin hasarına bağlı olarak vücutta ilgili bölgede ortaya çıkan duyu olmaması

[sıfat]

• Geleneğe sahip bulunmayan

  Bu milliyetsizlik yüzünden edebiyatsız, sanatsız, ananesiz kalan Türkler, en basit hakikatlere de akıl erdiremiyorlardı. - Ömer Seyfettin

[isim]

• Ücret karşılığı eşyayı koruyan kimse

[mecaz]

• Bir görevi geçici olarak üstlenen

  Emanetçi parti başkanı.

[isim]

• İneklerin barındığı yer

[zarf]

• Masumca

[isim]

[mineraloji]

• Hidratlı doğal alüminyum fosfat

[zarf]

[eskimiş]

• Sadıkça