[isim]

[spor]

• Delici kılıç

• Delici kılıçla oynanan, hedef bölgesi bütün vücut olan bir tür kılıç oyunu

[sıfat]

[edebiyat]

• Destansı

[isim]

• Işığa karşı bakıldığında kâğıt tabakasının yapısal görünümü

[isim]

• Tek veya çok hücreden oluşan, vücudun bütün dış ve iç yüzeylerini kaplayan doku, epitelyum

[zarf]

• Az denmeyecek kadar, oldukça, hayli, epeyi, epeyce, epeyice

  Epey yürüdü ve üç sokak daha değiştirdi. - Tarık Buğra

[isim]

• Eprimek işi

[zarf]

• Epey

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Bozulmak, ekşiyip çürümek

• Yemiş dura dura olgunlaşmak, yumuşamak

• Erimek

  Piyanonun solmuş ve eprimiş mor kadifeden şamdanlıkları vardı. - Ayşe Kulin

[isim]

[mantık]

• Önertilerinin biri veya her ikisi kanıtıyla birlikte ileri sürülen tasım

  Çocuklar büyüklerin işine karışmaz çünkü akılları ermez; sen henüz on yaşında olduğun için çocuksun; şu hâlde benim işime karışma tasımı bir epikeremdir.

[isim]

• Yunan alfabesinin beşinci harfi (e)

[isim]

[tıp]

• Çıkış özeti

[isim]

[bitki bilimi]

[anatomi]

• Üst deri

[isim]

[tıp]

• Salgın

[isim]

[edebiyat]

• Bir romandaki veya hikâyedeki olay

  Sözlerin içine sık sık somut örnekler, epizotlar sıkıştırıyorlar. - Haldun Taner

• Dilim

[isim]

[edebiyat]

• Destan