Ş ile Biten Kelimeler



Ş ile biten 1544 kelime bulunuyor. Sonu Ş olan kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ş ile başlayan kelimeler. İçinde ş olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

BÖLÜMLENDİRİLİŞ31, BOYUTLANDIRILIŞ29, DEĞERLENDİRİLİŞ29, AYRINTILANDIRIŞ26, BELGELENDİRİLİŞ26, ANLAMLANDIRILIŞ24

14 Harfli Kelimeler

AĞAÇLANDIRILIŞ32, KUVVETLENDİRİŞ32, DEVLETLEŞTİRİŞ28, BİLİNÇLENDİRİŞ24, KUTSALLAŞTIRIŞ24, SEYREKLEŞTİRİŞ23

13 Harfli Kelimeler

ÇIRPIŞTIRILIŞ31, DİZGELEŞTİRİŞ28, KÖMÜRLEŞTİRİŞ28, BOYUTLANDIRIŞ26, DALGALANDIRIŞ26, SABIRSIZLANIŞ26, YEDİKIZKARDEŞ26, BİÇİMLENDİRİŞ24, BİLGİLENDİRİŞ24, BELGELENDİRİŞ24, KAHRAMANMARAŞ22, BİRLEŞTİRİLİŞ21, DEMLENDİRİLİŞ21

12 Harfli Kelimeler

AĞAÇLANDIRIŞ29, ÇİFTLEŞTİRİŞ27, DEĞİŞTİRİLİŞ27, KÖTÜLEŞTİRİŞ26, MALUMATFURUŞ26, BORÇLANDIRIŞ25, ÇALIŞTIRILIŞ25, DEVİNDİRİLİŞ25, HEYECANLANIŞ25, İHTİYARLAYIŞ24, KÖLELEŞTİRİŞ24, ALEVLENDİRİŞ23, DOLANDIRILIŞ23, GIRTLAKLAYIŞ23, AYDINLATILIŞ22, ADLANDIRILIŞ22, İLGİLENDİRİŞ21, BİTİŞTİRİLİŞ20, KARINCALANIŞ20, BENİMSETİLİŞ19
Tümünü Gör

11 Harfli Kelimeler

ÇAĞRIŞTIRIŞ30, GÜMBÜRDEYİŞ29, BAŞMÜFETTİŞ28, ÇIRPIŞTIRIŞ28, HUYSUZLANIŞ27, KUVVETLENİŞ27, BOYNUZLAYIŞ26, DİPÇİKLEYİŞ25, DİZGİNLEYİŞ25, SAVSAKLAYIŞ25, KALIPLAŞMIŞ24, AŞINDIRILIŞ23, ÇENGELLEYİŞ23, DİPÇİKLENİŞ23, DİZGİNLENİŞ23, DONDURULMUŞ23, KÖKLEŞTİRİŞ23, KÖSTEKLEYİŞ23, KÖRLEŞTİRİŞ23, PERÇİNLEYİŞ23
Tümünü Gör

10 Harfli Kelimeler

HAFİFSEYİŞ32, HAFİFLEYİŞ31, ÇÖZÜMLEYİŞ30, BAĞIŞLAYIŞ29, ÇAĞILDAYIŞ29, GÖLGELEYİŞ29, UMURGÖRMÜŞ29, CIVILDAYIŞ29, ÇÖZÜMLENİŞ28, GÖZETLEYİŞ28, ZAYIFLAYIŞ28, AŞAĞILAYIŞ27, BAĞIŞLATIŞ27, BAĞIŞLANIŞ27, GÖRÜLMEMİŞ27, GICIRDAYIŞ27, HIŞIRDAYIŞ27, ÖRGÜTLEYİŞ27, SEVKÜLCEYŞ27, BOĞUMLANIŞ26
Tümünü Gör

9 Harfli Kelimeler

GÜNGÖRMÜŞ31, GÜNDOĞMUŞ30, AFFEDİLİŞ26, FOTOFİNİŞ26, CUŞUHURUŞ26, AVUÇLAYIŞ25, BOŞVERMİŞ25, BÜYÜTÜLÜŞ24, BUĞULANIŞ24, GEVELEYİŞ24, ÖFKELENİŞ24, UĞURLAYIŞ24, AĞIRLAYIŞ23, ÇÜRÜTÜLÜŞ23, HELALÜHOŞ23, PÜSKÜRTÜŞ23, AĞDALANIŞ22, ALIŞVERİŞ22, BÜYÜLEYİŞ22, ÇAPALAYIŞ22
Tümünü Gör

8 Harfli Kelimeler

ÖĞÜTÜLÜŞ30, GÖREVDAŞ29, MÜŞEVVEŞ29, TEŞEVVÜŞ28, BAŞÇAVUŞ26, GÖZLEYİŞ26, GEVŞEYİŞ26, TEVAHHUŞ26, DÖNDÜRÜŞ25, GÖNÜLDAŞ25, KÖPÜRTÜŞ25, MEYVEHOŞ25, ÇÖPLENİŞ24, ÇAĞLAYIŞ24, DOĞRAYIŞ24, HAVLAYIŞ24, SIĞDIRIŞ24, ÜSTÇAVUŞ24, BAĞLAYIŞ23, ÇİĞNEYİŞ23
Tümünü Gör

7 Harfli Kelimeler

BÖĞÜRÜŞ29, DÖVÜNÜŞ28, DÖVÜLÜŞ28, ÇÖZÜLÜŞ26, GÖVERİŞ26, GÖMÜLÜŞ25, AFFEDİŞ24, GÖTÜRÜŞ24, GÖRÜNÜŞ24, KÖPÜRÜŞ24, ÇIĞIRIŞ23, DÖŞEYİŞ23, GÖZETİŞ23, ÖZDEYİŞ23, ÖĞRETİŞ23, ÖĞRENİŞ23, SOĞUYUŞ23, BOĞULUŞ22, BÜYÜYÜŞ22, BÖLÜNÜŞ22
Tümünü Gör

6 Harfli Kelimeler

ÖĞÜRÜŞ26, ÖĞÜTÜŞ26, ÖVÜLÜŞ25, GÖRMÜŞ22, HOŞHOŞ22, ÇAĞDAŞ21, MAĞŞUŞ21, RÖVANŞ21, BAĞDAŞ20, ÇÜNGÜŞ20, HAŞHAŞ20, BAĞRIŞ19, DEHHAŞ19, HOŞBEŞ19, KÖYDEŞ19, ÖRÜLÜŞ19, TAĞŞİŞ19, YÖNDEŞ19, CÜMBÜŞ19, BAHŞİŞ18
Tümünü Gör

5 Harfli Kelimeler

DÖVÜŞ24, SÖĞÜŞ24, GÖÇÜŞ23, SÖVÜŞ23, ÇÖZÜŞ22, GÖMÜŞ21, FUHUŞ20, GÖRÜŞ20, GÖDEŞ20, ÇÖKÜŞ19, DOĞUŞ19, ÖZDEŞ19, ÖLÇÜŞ19, YIĞIŞ19, AHFEŞ18, BÖLÜŞ18, BAĞIŞ18, ÇUVAŞ18, ÇAVUŞ18, DÖNÜŞ18
Tümünü Gör

4 Harfli Kelimeler

ÖVÜŞ21, ÖPÜŞ19, AĞIŞ15, ÖRÜŞ15, ÖTÜŞ15, ÖLÜŞ15, EĞİŞ14, FLOŞ14, AFİŞ13, FLAŞ13, APIŞ12, AGUŞ12, UÇUŞ12, APAŞ11, AZIŞ11, AÇIŞ11, OYUŞ11, ÜLÜŞ11, BORŞ10, BROŞ10
Tümünü Gör

3 Harfli Kelimeler

Ş14, FOŞ13, FİŞ12, FAŞ12, ÇÜŞ11, HOŞ11, HUŞ11, DÜŞ10, HİŞ10, PEŞ10, BOŞ9, ÇİŞ9, DUŞ9, DIŞ9, ŞİŞ9, ŞEŞ9, BAŞ8, BEŞ8, DİŞ8, MUŞ8
Tümünü Gör

2 Harfli Kelimeler

AŞ5, EŞ5, İŞ5



[isim]
  • Yemek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aşını, eşini, işini bil
  • aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur
  • aş taşınca kepçeye paha olmaz
  • aş tuz ile, tuz oran ile

Birleşik Kelimeler: aş damı, aşerme, aşevi, aşhane, aş ocağı, alaca aş, katıklı aş, arabaşı



[isim]
  • Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri

    Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun. - Ömer Seyfettin

[halk ağzında]
  • Kuma, ortak
[halk ağzında]
  • Arkadaş
[halk ağzında]
  • Döl eşi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eşi benzeri (veya manendi veya menendi) olmamak (veya bulunmamak veya yok)
  • eş tutmak

Birleşik Kelimeler: eş adlı, eş anlam, eş anlı, eş bacaklılar, eş basınç, eş başkan, eş biçim, eş cinsel, eş değer, eş deprem, eş dost, eş eksenli, eş güdüm, eş kanatlı, eşkenar, eş koşma, eş merkezli, eş ölçüm, eş sesli, eş sıcak, eş yapı, eş yapım, eş yükselti, eş zaman, döl eşi


İŞ


[isim]
  • Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma

    İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Sorun, konu, mesele, maslahat

    Etrafın gülüşmeleri arasında iş anlaşıldı. - Hüseyin Cahit Yalçın

[mecaz]
  • Gizli neden veya maksat

    Çoktandır köylünün şurada burada yayıp gezeceği ehemmiyetli bir iş, bir keramet gösterememişti. - Refik Halit Karay

[fizik]
  • Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç

    Erg, jul, kilogrammetre, vatsaat, kilovatsaat iş ve enerji birimleridir.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iş (birinde) bitmek
  • iş (birinden) bitmek
  • iş (birine) kalmak
  • iş açmak
  • iş almak
  • iş amana binince kavga uzamaz
  • iş anlatılıncaya kadar baş elden gider
  • iş ayağa düşmek
  • iş başa düşmek
  • iş bırakmak
  • iş bilenin, kılıç kuşananın
  • iş bilmek
  • iş bitirmek
  • iş çatallanmak
  • iş çevirmek
  • iş çığırından çıkmak
  • iş çıkarmak
  • iş dayıya düştü
  • iş değil
  • iş düşmek
  • işe almak
  • işe bak!
  • iş edinmek
  • işe girmek
  • işe karışmak
  • işe koşmak
  • iş etmek
  • işe yaramak
  • iş görmek
  • iş göstermek
  • işi ...-e dökmek
  • işi ...-e vurmak
  • işi (bir şeye) vurmak
  • işi ahbaplığa dökmek
  • işi aksi gitmek
  • işi Allah'a kalmak
  • işi anlamak
  • işi azıtmak
  • işi başından aşmak (veya aşkın olmak)
  • işi bitmek
  • işi bozmak
  • işi bozulmak
  • işi ciddiye almak
  • işi çıkmak
  • işi düşmek
  • işi ileri götürmek
  • işi iş, kaşığı gümüş
  • işi iş olmak
  • işi kotarmak
  • iş inada binmek
  • işin alayında olmak
  • işin başı
  • işinden olmak
  • işin doğrusu
  • işi ne?
  • işine bak!
  • işine gelmek
  • işine göre
  • işine hor bakan boynuna torba takar
  • işine koyulmak
  • işin fenası
  • işin garibi
  • işini bilmek
  • işini bitirmek
  • işin içinde iş var
  • işin içinden çıkamamak
  • işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak)
  • işini görmek
  • işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına
  • işinin adamı
  • işini uydurmak
  • işini yoluna koymak
  • işin kolayına kaçmak
  • işin kötüsü
  • işin kurdu
  • işin kurdu olmak
  • işin mi yok
  • işin ortasını bulmak
  • işin rengi değişmek
  • iş insanın aynasıdır
  • işin tuhafı
  • işin ucu birine dokunmak
  • işin üstesinden gelmek
  • işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol
  • işi olmak
  • işi pişirmek
  • işi rast gitmek
  • işi resmiyete dökmek
  • işi sağlama almak
  • işi savsaklamak
  • işi şakaya dökmek
  • iş işlemek
  • iş işten geçmek
  • işi tatlıya bağlamak
  • işi temizlemek
  • işi uzatmak
  • işi üç nalla bir ata kaldı
  • işi yokuşa sürmek (veya koşmak)
  • işi yoluna koymak
  • işi yolunda (veya tıkırında) gitmek (veya olmak)
  • iş karıştırmak
  • iş ki
  • işler açılmak
  • işler arapsaçına dönmek
  • işler becermek
  • iş mi?
  • iş ola
  • iş olacağına varır
  • iş olsun diye
  • iş sarpa sarmak
  • iş şirazesinden çıkmak
  • işten (bile) değil
  • işten el çektirmek
  • işten güçten vakit bulamamak
  • iş tutmak
  • iş vermek
  • iş yapmak
  • iş yok

Birleşik Kelimeler: iş adamı, iş akdi, iş alanı, işbaşı, iş bırakımı, iş bıraktırımı, iş bilimi, iş birliği, iş bölümü, iş donu, iş eri, iş gezisi, işgüder, iş gücü, iş güç, iş güçlüğü, iş günü, iş hacmi, iş hanı, iş hayatı, iş kadını, iş kazası, iş kolu, iş merkezi, iş önlüğü, iş saati, iş seyahati, iş sözleşmesi, işveren, iş yeri, işe uygun, işi duman, işi tıkırında, ağır iş, beyaz iş, bulaşık iş, çürük iş, götürü iş, ince iş, kârlı iş, Acem işi, Antep işi, ayak işi, çocuk işi, el işi, erkek işi, ev işi, hamur işi, hesap işi, kalem işi, kavaf işi, mancınık işi, Maraş işi, orak işi, orta işi, sıra işi, şıpın işi, tarak işi, usta işi, dış işleri, diyanet işleri, iç işleri, özlük işleri, su altı işleri, yazı işleri, zat işleri


BAŞ


[isim] [anatomi]
  • İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[denizcilik]
  • Deniz teknelerinde ön taraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ...-nın başında gelmek (veya yer almak)
  • baş (veya başı) çekmek
  • baş (veya başını) alamamak
  • başa çıkmak
  • başa çıkmak
  • başa gelen (dert) çekilir
  • başa gelmek
  • başa gelmeyince bilinmez
  • başa güreşmek
  • baş ağır gerek, kulak sağır
  • baş ağrıtmak
  • başa vermek
  • baş bağlamak
  • baş bulmak
  • baş çevirtmek
  • baş dille tartılır
  • baş döndürmek
  • baş edebilmek
  • baş edememek
  • baş eğmek
  • baş eldeyken
  • baş etmek
  • baş gelmek
  • baş göstermek
  • baş göz etmek
  • baş göz olmak
  • başı ağrımak
  • başı bağlanmak
  • başı belada olmak
  • başı belaya girmek (veya uğramak)
  • başı çatlamak
  • başı dara düşmek
  • başı daralmak
  • başı darda kalmak
  • başı derde girmek
  • başı dönmek
  • başı göğe ermek (veya değmek)
  • başı hoş olmamak
  • başı için
  • başı kazan gibi olmak
  • başım gözüm üstüne
  • başımla beraber
  • başına (...) gelmek
  • başına balta kesilmek (veya olmak)
  • başına bela açmak
  • başına bela almak
  • başına bela olmak (veya kesilmek)
  • başına bir hâl gelmek
  • başına çalmak
  • başına çalsın!
  • başına çıkarmak
  • başına çıkmak
  • başına çorap örmek
  • başına dert açmak
  • başına dert olmak (veya kesilmek)
  • başına devlet (veya talih) kuşu konmak
  • başına dikilmek
  • başına dikmek
  • başına dolamak
  • başına dünyanın belasını sarmak
  • başına ekşimek
  • başına gaile açmak
  • başına geçirmek
  • başına geçmek
  • başına geçmek
  • başına gelen başmakçıdır
  • başına gelmek
  • başına gelmek
  • başına güneş geçmek
  • başına iş açmak
  • başına iş çıkarmak
  • başına iş çıkmak
  • başına kâhya kesilmek
  • başına kakmak (veya kakınç etmek)
  • başına kalmak
  • başına kan çıkmak
  • başına karalar bağlamak
  • başına oturmak
  • başı nâra yanmak
  • başına sarmak
  • başına taç etmek
  • başına taş düşmek (veya yağmak)
  • başına vur, ağzından lokmasını al
  • başına vurmak
  • başına yıkmak
  • başın başı, başın da başı var
  • başında beklemek (veya durmak)
  • başında değirmen çevirmek
  • başında kavak yeli (veya yelleri) esmek
  • başından almak
  • başından aşağı kaynar sular dökülmek
  • başından atmak
  • başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak)
  • başından geçmek
  • başından kalkmak
  • başından korkmak
  • başından savmak
  • başında olmak
  • başında paralansın
  • başında torbası eksik
  • başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez
  • başını ağrıtmak
  • başını alıp gitmek
  • başını ateşlere yakmak
  • başını bağlamak
  • başını beklemek
  • başını belaya sokmak
  • başını bir yere bağlamak
  • başını bir yere sokmak
  • başını boş bırakmak
  • başını çatmak
  • başını çıkarmak
  • başını derde sokmak
  • başını dik tutmak
  • başını dinlemek
  • başını döndürmek
  • başını duman almak
  • başını ezmek
  • başını gözünü yarmak
  • başını istemek
  • başını kaldırmamak (veya kaldıramamak)
  • başını kaşımaya (veya kaşıyacak) vakti olmamak
  • başını koltuğunun altına almak
  • başını kurtarmak
  • başının altında
  • başının altından çıkmak
  • başını nâra yakmak
  • başının çaresine bakmak
  • başının derdine düşmek
  • başının etini yemek
  • başının gözünün sadakası
  • başını ortaya koymak
  • başını taştan taşa vurmak
  • başını toplamak
  • başını uçurmak
  • başını vermek
  • başını yakmak
  • başını yemek
  • başı sağ olsuna gitmek
  • başı sıkılmak (veya sıkışmak)
  • başı sıkıya gelmek
  • başı taşa değmek
  • başı tutmak
  • başı üstünde yeri olmak
  • başı yastığa düşmek
  • başı yastık yüzü görmemek
  • başı yerine gelmek
  • başı zapt olunmamak
  • baş kesmek
  • baş kes, yaş kesme
  • baş kıç olmak
  • baş kıç vurmak
  • baş kırılır (veya yarılır) fes (veya börk) içinde, kol kırılır yen (veya kürk) içinde
  • baş koşmak
  • baş koymak
  • baş nereye giderse ayak da oraya gider
  • baş olan boş olmaz
  • baş ol da istersen soğan başı ol
  • baş olmak
  • baş sağlığı, dünya varlığı
  • baş sallamak
  • başta (veya başında) bulunmak (veya olmak)
  • baştan aşmak
  • baştan çıkarmak
  • baştan çıkmak
  • baştan kara etmek
  • baştan kara gitmek
  • başta taşımak
  • baş tutamamak
  • baş tutmak
  • baş üstünde tutmak
  • baş üstünde yeri var
  • baş vermek
  • baş yakmak
  • baş yapmak
  • baş yastığı baş derdini bilmez
  • baş yemek

Birleşik Kelimeler: başağaç, başağırlık, başağrısı, baş ağrısı, başakortçu, başaktör, başaktris, başaltı, baş altı, başantrenör, başasistan, baş aşağı, başbakan, baş baş, baş başa, başbayan, başbayi, baş belası, baş bezi, baş bıçağı, baş bodoslaması, başbuğ, başçavuş, başdanışman, başdekorcu, başdelege, başdenetçi, başdenetmen, başdizgici, başdoktor, baş döndürücü, baş dönmesi, başdümenci, baş dümeni, başeczacı, başefendi, başeksper, başeser, başeski, başfiyat, başgardiyan, başgarson, başgedikli, başhakem, baş halatı, baş havlusu, başhekim, başhemşire, başhostes, başimam, başkafiye, başkahraman, başkaldırı, başkaldırmak, başkarakter, başkâtip, başkatsayı, başkemancı, başkent, başkesit, başkeşiş, başkilise, başkişi, başkomutan, başkonakçı, başkonsolos, başköşe, başkumandan, başlahana, başmabeyinci, başmakale, başmal, başmekân, başmisafir, başmuallim, başmubassır, başmuharrir, başmurakıp, başmüdür, başmüezzin, başmüfettiş, başmühendis, başmürettip, başmüsevvit, başmüşavir, başmüzakereci, başnokta, başoda, başoyuncu, başöğretmen, başörtü, başpapaz, başparmak, başpehlivan, başpiskopos, başrahip, başrejisör, başrol, başsağlığı, başsavcı, başspiker, başşehir, baştaban, baştabip, baş tacı, baştanımaz, başteknisyen, başucu, baş ucu, başuzman, başülke, başüstü, başüstüne, başvekâlet, başvekil, başvezir, başvurdurmak, başvurmak, başvuru, başvurulmak, başyapıt, başyardımcı, başyargıcı, baş yastığı, başyaver, başyazar, başyazı, başyazman, başyemek, başyıldız, başyönetmen, başyukarı, başa baş, başı açık, başı bağlı, başıboş, başıbozuk, başı bütün, başı dertte, başı devletli, başı dik, başı dimdik, başı dinç, başı dumanlı, başı havada, başı kabak, başı kalabalık, başı önünde, başı yerde, başı yukarıda, başı yumuşak, başına buyruk, baştan savma, akbaş, alabaş, altınbaş, baltabaş, büyükbaş, delibaş, demirbaş, elmabaş, erbaş, iribaş, kancabaş, karabaş, Kızılbaş, kocabaş, küçükbaş, sallabaş, sıkma baş, tokmakbaş, topbaş, üst baş, yaş baş, yeşilbaş, astsubay başçavuş, astsubay kıdemli başçavuş, adam başı, adımbaşı, asesbaşı, aşçıbaşı, atbaşı, aybaşı, ay başı, bacabaşı, barbaşı, bezirgânbaşı, binbaşı, borazancıbaşı, böcekbaşı, bölükbaşı, çarkçıbaşı, çeribaşı, çeşme başı, çeşnicibaşı, çıbanbaşı, dağbaşı, dağ başı, dakika başı, dersbaşı, dört başı mamur, düğüncübaşı, elebaşı, eşekbaşı, hafta başı, hahambaşı, hamalbaşı, hekimbaşı, humbaracıbaşı, ırgatbaşı, işbaşı, kamçıbaşı, kayabaşı, kervanbaşı, kırkyılın başı, kocabaşı, koçbaşı, kolbaşı, koltukbaşı, köprübaşı, Köprübaşı, köşebaşı, kumbaşı, kuşbaşı, kuşçubaşı, kuyruklu yıldız başı, liste başı, madde başı, masabaşı, mehterbaşı, meme başı, mimarbaşı, müneccimbaşı, obabaşı, ocakbaşı, odabaşı, omuz başı, onbaşı, oymakbaşı, ön yüzbaşı, ördekbaşı, pazarbaşı, pınar başı, saat başı, sarbanbaşı, satır başı, sekbanbaşı, semazenbaşı, sofra başı, söz başı, subaşı, şahincibaşı, tepebaşı, Tepebaşı, ustabaşı, yanı başı, yârenbaşı, yılanbaşı, yılbaşı, yiğitbaşı, yüzbaşı, canla başla, bir başına, adam başına, başlı başına, çocuk başına, kadın başına, kendi başına, kız başına, kişi başına, parça başına, tek başına, yalnız başına, aklı başında, işbaşında eğitim, masabaşında, yanı başında

[isim] [eskimiş]
  • Çıban

BEŞ


[isim]
  • Dörtten sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • Dörtten bir artık
[eskimiş]
  • İlkokul

    Biz okumadık, beşi bitirdik. - Tarık Dursun K.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • beş aşağı beş yukarı
  • beş parmağın beşi bir olmaz
  • beş parmağın hangisini kessen acımaz?

Birleşik Kelimeler: beş beter, beşbıyık, beş binlik, beş bir, beş dört, beş duyu, beş iki, beşkardeş, beş milyonluk, beşon, beş para, beş parasız, beşparmak, beşpençe, beştaş, beş üç, beş vakit, beş yüzlü, beş yüzlük, beşibirarada, beşibirlik, beşibiryerde, dübeş, şeşbeş, üç beş


DİŞ


[isim]
  • Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri
[hayvan bilimi]
  • Omurgalı hayvanların çenelerinde veya ilkel yapılı omurgalıların gırtlak ve ağızlarında bulunan kemiksi sert parçalar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • diş açmak
  • diş bilemek
  • diş çıkarmak
  • dişe dokunmak
  • dişe dokunur (olmak)
  • diş geçirememek
  • diş geçirmek
  • diş gıcırdatmak
  • diş göstermek
  • dişinden tırnağından artırmak
  • dişine göre
  • dişine kestirmek
  • dişine vurmak
  • dişinin kovuğuna bile gitmemek
  • dişini sıkmak
  • dişini sökmek
  • dişini tırnağına takmak
  • dişleri dökülmek
  • dişten tırnaktan artırmak

Birleşik Kelimeler: diş ağrısı, diş bademi, dişbudak, diş buğdayı, diş-damak ünsüzü, diş diş, diş doktoru, diş-dudak ünsüzü, diş eti, diş eti-damak ünsüzü, diş eti-dudak ünsüzü, diş fırçası, diş hekimi, diş ipi, diş kirası, diş macunu, diş otu, diş özü, diş plağı, diş tababeti, diş tabibi, diş tacı, diş taşı, diş ünsüzü, dişe diş, dişiyle tırnağıyla, alt diş, damaklı diş, kazma diş, kesici diş, öğütücü diş, takma diş, uzun diş, üst diş, yirmilik diş, akıl dişi, azı dişi, deve dişi, duvar dişi, düven dişi, ekleme dişi, faredişi, fildişi, fil dişi, göz dişi, köpek dişi, kuzu dişi, peynir dişi, sıçandişi, süt dişi, yıldızı dişi, yirmi yaş dişi


MUŞ (Kelime Kökeni: Fransızca mouche)


[isim] [denizcilik]
  • Altı düz, küçük gezinti vapuru

    Ertuğrul yatına bir muş yaklaştı. O muştan redingotlu asker üniformalı birçok paşalar çıktılar. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]
  • Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri

Birleşik Kelimeler: Muş lalesi


BOŞ


[sıfat]
  • İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı

    Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. - Aka Gündüz

[mecaz]
  • Anlamsız

    Bütün bunlar güneşli ve rüzgârlı bir günün boş vaatleri miydi? - Nazım Hikmet

[mecaz]
  • Bilgisiz

    Daha meselesiz, daha cahil, daha boş, daha yakışıklıydılar. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Bir işe yaramayan, yararsız

    Yaşlı başlı insanlarız, dedi. Birbirimizi boş tesellilerle aldatacak değiliz. - Reşat Nuri Güntekin

[zarf] [mecaz]
  • Habersiz, hazırlıksız bir biçimde

    Tatar dilencinin küfürlerine işte böyle boş yakalandım. - Orhan Pamuk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • boşa almak
  • boşa çıkarmak
  • boşa çıkmak
  • boşa gitmek
  • boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz
  • boş atıp dolu tutmak (veya vurmak)
  • boşa vermek
  • boş başak dik durur
  • boş bırakmak
  • boş bırakmamak
  • boş bulunmak
  • boş çıkmak
  • boş çıkmamak
  • boş çuval ayakta (veya dik) durmaz
  • boş dönmek
  • boş durmak
  • boş durmamak
  • boş düşmek
  • boş gezenin boş kalfası
  • boş gezmek (veya gezinmek)
  • boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir
  • boş gözlerle bakmak
  • boş ite menzil olmaz
  • boş kalmak
  • boş kile dipsiz ambar
  • boş konuşmamak
  • boş koymak
  • boş ol (veya olsun)
  • boş oturmak
  • boşta gezmek
  • boşta kalmak
  • boş torba ile at tutulmaz
  • boş ver!
  • boş vermek
  • boş yerine vurmak

Birleşik Kelimeler: boşboğaz, boş boş, boş inanç, boş kafalı, boş kâğıdı, boş küme, boş laf, boş yere, boşu boşuna, başıboş, eli boş, içi boş, kafası boş


ÇİŞ


[isim]
  • Çocuk dilinde idrar

    Bizim sevgili, akıllı küçük kardeşimiz çişini söylememekte inat ediyordu. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çiş etmek (veya yapmak)
  • çişi gelmek


DUŞ (Kelime Kökeni: Fransızca douche)


[isim]
  • Temizlik veya tedavi amacıyla suyu yüksekten üzerine doğru püskürtme yoluyla yıkanma

    Soğuk bir duş, sonra da deliksiz bir uyku! - Attila İlhan

Birleşik Kelimeler: duş kabini, duş teknesi, el duşu


DIŞ


[isim]
  • Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı

    Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. - Ahmet Haşim

[sıfat]
  • Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan

    Bayram vali konağının dış kapısında, ellerini yine önünde kavuşturmuş taş gibi dimdik duruyordu. - Ayşe Kulin

[sıfat]
  • Yabancı ülkelerle ilgili

    Dış siyaset. Dış ilişkiler.

[sinema] [televizyon]
  • Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
[spor]
  • Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dışa vurmak
  • dışı eli yakar, içi beni yakar
  • dışı kalaylı, içi alaylı
  • dışına çıkmak
  • dışında
  • dışında bırakmak
  • dışında kalmak

Birleşik Kelimeler: dış açı, dış ağ, dış âlem, dış alım, dış asalak, dış başkalaşım, dış bellek, dışbeslenen, dış beslenme, dış borç, dış borçlanma, dışbükey, dış çevre, dış çizgiler durumu, dış çokgen, dış deri, dış dünya, dış evlilik, dış gebelik, dış gezegen, dış gezi, dış güçler, dış hat, dış işleri, dış kapı, dış kavuz, dış kredi, dış kulak, dış kutsal, dış lastik, dış merkezli, dış odun, dış pazar, dış pazarlama, dış piyasa, dış plazma, dış politika, dış saha, dış satım, dış ses, dış ters açı, dış ticaret, dış vurum, dış yarıçap, dış yüz, dış zar, dışa dönük, dışa vurum, ahlak dışı, akıl dışı, alfabe dışı, amaç dışı, bilim dışı, bilinç dışı, çağ dışı, çevrim dışı, ders dışı, devre dışı, din dışı, doğa dışı, evlilik dışı, gerçek dışı, gündem dışı, hudut dışı, irade dışı, istenç dışı, kanun dışı, kayıt dışı, kişilik dışı, kural dışı, liste dışı, mantık dışı, meyve dışı, olağan dışı, oran dışı, öz dışı, saf dışı, sınır dışı, sıra dışı, toplum dışı, töre dışı, us dışı, yasa dışı, yurt dışı, içli dışlı


ŞİŞ


[isim]
  • Şişmiş olan yer, şişlik
[sıfat]
  • Şişmiş, şişkin

    Emine Hanım'ın şiş gözleri daha sakindi. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: kabaşiş

[isim]
  • Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk

Birleşik Kelimeler: şişhane, şiş kebabı, şiş köfte, çöp şiş


ŞEŞ (Kelime Kökeni: Farsça şeş)


[isim] [eskimiş]
  • Altı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şeşi beş görmek

Birleşik Kelimeler: şeşbeş, şeşcihar, şeşüdü, şeşüse, şeşyek, düşeş


BOR


[sıfat] [halk ağzında]
  • İşlenmemiş, taşlık, sert, ekilmemiş (toprak), borak
[isim] [kimya]
  • Atom numarası 5, atom ağırlığı 10,8, yoğunluğu 2,45 olan, tabiatta bor asidi veya boratlar durumunda bulunan basit element (simgesi B)
[isim]
  • Niğde iline bağlı ilçelerden biri

BROŞ (Kelime Kökeni: Fransızca broche)


[isim]
  • Kadınların takındıkları süs iğnesi