ÖĞÜTÇÜLÜK ile Oluşan Kelimeler (ÖĞÜTÇÜLÜK Kelime Türetme)



ÖĞÜTÇÜLÜK harflerinden oluşan 26 kelime bulunuyor. ÖĞÜTÇÜLÜK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Öğütçülük kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

ÖĞÜTÇÜLÜK31

6 Harfli Kelimeler

ÖĞÜTÇÜ26

5 Harfli Kelimeler

ÖLÇÜT16, ÜÇLÜK12, ÜTÜLÜ11, KÜTLÜ9

4 Harfli Kelimeler

ÖĞÜT19, ÖÇLÜ15, ÖLÇÜ15, KÖTÜ12, ÖLÜK12, ÜÇLÜ11, TÜLÜ8, ÜLKÜ8, KÜLT6

3 Harfli Kelimeler

ÇÖL12, ÖLÜ11, LÖK9, ÇÜK8, ÜTÜ7, KÜL5, KÜT5, LÜK5, TÜL5

2 Harfli Kelimeler

ÖÇ11, ÜÇ7


KÜL


[isim]
  • Yanan şeylerden artakalan toz madde

    Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kül bağlamak
  • kül etmek
  • kül gibi
  • kül olmak
  • kül ufak olmak
  • külünü savurmak
  • kül yemek (veya yutmak)

Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü

[isim] [eskimiş]
  • Bütün, tüm

    Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı


KÜT


[sıfat]
  • Kısa ve kalınca

    Küt parmaklar.

[isim]
  • Tahta vb. katı şeylere vurulduğunda çıkan ses

    Küt diye vurdu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • küt diye

Birleşik Kelimeler: küt küt, pat küt

[isim] [spor]
  • Smaç

LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)


[isim] [eskimiş]
  • Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

Birleşik Kelimeler: lük boyası


TÜL (Kelime Kökeni: Fransızca tulle)


[isim]
  • Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma

    Bugün bu saadet tasvirlerinin üstlerine birer siyah tül çekildi. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[sıfat]
  • Bu dokumadan yapılmış

    Bütün pencereler eskisi gibi çiçekli ve tül perdeliydi. - Ahmet Haşim


KÜLT (Kelime Kökeni: Fransızca culte)


[isim] [din bilgisi]
  • Din (I)
[din bilgisi]
  • Yerel özellikler taşıyan dinî törenler

ÜTÜ


[isim]
  • Genellikle giysilerin buruşukluklarını gidermek için bunların üzerinden geçirilen kızgın demir araç

Birleşik Kelimeler: ütü altlığı, ütü bezi, ütü makinesi, ütü masası, ütü tahtası, ütü yastığı, ütüsü üzerinde, buharlı ütü


ÜÇ


[isim]
  • İkiden sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • İkiden bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • üç aşağı beş yukarı
  • üç aşağı beş yukarı dolaşmak
  • üç günlük ömür
  • üç maymunu oynamak
  • üç nalla bir ata kaldı

Birleşik Kelimeler: üç adım, üçayak, üç aylar, üç aylık, üç başlı, üç beş, üç beyaz, üç bir, üç birlik kuralı, üç boyutlu, üç buçuk, üçbudak, üç buutlu, üççatal, üççeyrek, üç durum yasası, üç düzlemli, üç etek, üçgen, üçgül, üç hâl kanunu, üç iki, üçkâğıt, üçkat, üç nokta, üç otuzunda, üç parmaklı, üçtaş, üçteker, üçtelli, üçten dokuza, beş üç


TÜLÜ


[isim] [hayvan bilimi]
  • Uzun tüylü, özel güreşlerde yararlanılan erkek deve

ÜLKÜ


[isim]
  • Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal

    Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. - Atatürk

[felsefe]
  • Gerçekte olmayıp yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal

ÇÜK


[isim] [kaba konuşmada]
  • Erkeklik organı

KÜTLÜ


[isim]
  • Çekirdekli, çiğitli pamuk

    Kütlüler ak öbeklerle ovaya yayılmıştı. - Yaşar Kemal


LÖK


[isim] [halk ağzında]
  • Yedi yaşından büyük erkek boz deve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lök gibi

[isim] [halk ağzında]
  • Kireç, zeytinyağı, pamuk ve yumurta akının karıştırılması yoluyla, kırık çanak çömlekleri, künkleri birleştirmekte kullanılan macun

ÜTÜLÜ


[sıfat]
  • Ütülenmiş, ütü ile buruşuklukları giderilmiş

ÜÇLÜ


[sıfat]
  • Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles, troyka

    Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor. - Tarık Buğra

[mecaz]
  • Üç kişiden oluşmuş
[isim]
  • İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt veya pul
[isim] [müzik]
  • Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
[isim] [müzik]
  • Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio

Birleşik Kelimeler: üçlü bahis, üçlü ganyan


ÖLÜ


[sıfat]
  • Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı
[isim]
  • Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa

    Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]
  • Hayvan leşi

    Tavuk ölüsü.

[mecaz]
  • Gücü az, zayıf

    Ölü kandil.

[mecaz]
  • Çok durgun, hareketsiz

    Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı

[mecaz]
  • Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan

    Ölü bir konuşması var.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölü gibi
  • ölü gözü gibi
  • ölü gözü kadar
  • ölü gözünden yaş ummak
  • ölümü gör (veya öp)
  • ölüsü bile yetmek
  • ölüsü ortada kalmak
  • ölüyü güldürmek

Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı