ÇOCUKLAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



ÇOCUKLAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 28 kelime bulunuyor. 6 harfli ÇOCUKLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

COŞMAK14, KOKMUŞ12, OCUMAK12, OLUŞMA12, ÇOKLUK11, ÇAMUKA11, KOÇMAK11, KOCAMA11, KOŞMAK11, MALKOÇ11, MAŞUKA11, OKŞAMA11, ULAŞMA11, ÇAKMAK10, ÇALMAK10, KOLÇAK10, KUŞLAK10, KAÇMAK10, KAŞKOL10, OLACAK10, ÇALKAK9, OKUMAK9, KALOMA8, OKLAMA8, ULAMAK8, ALAKOK7, KALKMA7, KALMAK7


ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)


[isim]
  • Rafadan yumurta

    Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar


KALKMA


[isim]
  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar


KALMAK


[nesnesiz]
  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

[-de]
  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]
  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

[-de]
  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]
  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]
  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]
  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]
  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

[-le]
  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]
  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

[yardımcı fiil]
  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]
  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış


KALOMA (Kelime Kökeni: İtalyanca caloma)


[isim] [denizcilik]
  • Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kaloma etmek (veya vermek)


OKLAMA


[isim]
  • Oklamak işi

ULAMAK


[-e] [-i]
  • Eklemek, katmak, ilave etmek

ÇALKAK


[isim] [halk ağzında]
  • Çalkar

OKUMAK


[-i]
  • Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek

    Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]
  • Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek

    Gazete bile okumak istemiyorum. - Burhan Felek

[nesnesiz]
  • Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek

    Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]
  • Sesli olarak söylemek

    Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]
  • Bir şeyin anlamını çözmek

    Şifre okumak.

[mecaz]
  • Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak

    Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım diye mi? - Ömer Seyfettin

[mecaz]
  • Değerlendirmek
[nesnesiz] [argo]
  • Sövmek, küfretmek
[halk ağzında]
  • Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • okuyup üflemek


ÇAKMAK


[isim]
  • Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası

    Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı. - Burhan Felek

[eskimiş]
  • Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çakmak çakmak

Birleşik Kelimeler: çakmak taşı

[isim] [tıp]
  • Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı
[-e] [-i]
  • Vurarak sokup yerleştirmek

    Çiviyi tahtaya çakmak.

[nesnesiz]
  • Parıldamak, ışık vermek
[mecaz]
  • Saplamak

    Bir tanesi altısına yeterken, ben altı kurşunu bir tanesine çakıverdim. - Aka Gündüz

[teklifsiz konuşmada]
  • Sezinlemek, anlamak, farkına varmak

    Vallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz] [argo]
  • İçki içmek
[-den] [argo]
  • Anlamak, bilmek

    Ay, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu? - Nezihe Araz

[-i] [argo]
  • Vurmak
[-den] [argo]
  • Sınavda başarısız olmak
[argo]
  • Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamak

    Kalp parayı birisine çakmak.

Birleşik Kelimeler: çakaralmaz, çakmak çakmak


ÇALMAK


[-e] [-i]
  • Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak

    İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]
  • Ses çıkarmak, ses vermek

    Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir. - Reşat Nuri Güntekin

[-i]
  • Bozmak, zarar vermek
[-i]
  • Kumaşın bir parçasını kesmek
[-e]
  • Benzemek, andırmak

    Geniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak
[-i] [halk ağzında]
  • Süpürmek, temizlemek

    Tozu çalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çalıp çırpmak
  • çalmadan oynamak
  • çalma elin kapısını, çalarlar kapını

Birleşik Kelimeler: diskçalar, kasetçalar, uzunçalar, yürürçalar


KOLÇAK


[isim]
  • Yalnız başparmağı ayrı, diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven
[tarih]
  • Zırhın kola geçirilen parçası

KUŞLAK


[isim] [eskimiş]
  • Av kuşları bol olan yer

KAÇMAK


[-e]
  • Hızla koşup bir yere saklanmak

    Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[nesnesiz]
  • Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek

    Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. - Ruşen Eşref Ünaydın

[-den]
  • Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak

    Alacaklıdan kaçmak.

[-den]
  • Kaçınmak

    Ben zahmetten kaçmam.

[-den]
  • Gaz, sıvı vb. şeyler sızmak

    Kazandan islim kaçıyor.

[nesnesiz]
  • İpi kopmak

    Çorabım kaçtı.

[-e] [nesnesiz]
  • Girmek

    Kulağına su kaçmış.

[nesnesiz]
  • Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak

    Belki sirayet eder diye korkacaklar ve kaçacaklar. - Burhan Felek

[nesnesiz]
  • Hızlı koşmak

    Biletlerini memurun elinden kaptı, kaçar gibi gişeden uzaklaştı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Yok olmak

    Rahatı kaçmak.

    Neşesi kaçmak.

[-den]
  • Kız veya kadın yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılmak
[-i]
  • Rengi ağarmak, uçmak
[-den] [spor]
  • Yarışçı diğerlerinden hızla ayrılıp arayı açmak
[spor]
  • Futbol ve basketbolda engelleyen adamdan kurtulmak veya pas alabilmek için boş alana koşmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kaçacak delik aramak
  • kaçan balık büyük olur
  • kaçanı kovmazlar, yıkılanı vurmazlar
  • kaçanın anası ağlamamış
  • kaçmaktan kovalamaya vakit olmamak

Birleşik Kelimeler: kaçgöç, kapkaç, kaykaç, merkezkaç, verkaç, vurkaç, karakaçan, kulağakaçan, kaptıkaçtı, papazkaçtı


KAŞKOL (Kelime Kökeni: Fransızca cache-col)


[isim]
  • Boyun atkısı, atkı

    Bir tanesi çenesine yün bir kaşkol bağlamış. - Sait Faik Abasıyanık


OLACAK


[sıfat]
  • Olması, yapılması uygun olan

    Bu olacak iş mi?

[isim]
  • Olma, gerçekleşme olasılığı bulunan şey

    Olmuşa değil, olacağa bak!

[isim]
  • Olmasının önüne geçilemeyen durum

    İş olacağına varır.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • olacak gibi değil
  • olacakla öleceğe çare bulunmaz
  • olacak o kadar