ÇATIŞABİLMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



ÇATIŞABİLMEK harflerini içeren 5 harfli 211 kelime bulunuyor. 5 harfli ÇATIŞABİLMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BAŞÇI14, ÇAŞIT12, ÇATIŞ12, ÇAKIŞ12, ÇALIŞ12, ÇAMAŞ12, ÇEMİŞ12, KAÇIŞ12, TAŞÇI12, BİÇEM11, BIÇAK11, BİÇME11, BAKIŞ11, BATIŞ11, BAŞLI11, ÇEŞİT11, ÇEKİŞ11, AKBAŞ10, BİŞEK10, BAKAÇ10, BEŞLİ10, BEŞİK10, BEKÇİ10, BAŞTA10, BAŞKA10, BAŞAT10, BAŞAK10, ÇIKMA10, ÇAKIM10, ÇALIM10, KAMIŞ10, KAMÇI10, ŞAİBE10, TAŞIM10, AŞLIK9, AŞMAK9, AÇMAK9, AÇLIK9, ALMAÇ9, ALKIŞ9, ALMAŞ9, AKÇIL9, AKŞAM9, BIKMA9, BAKIM9, ÇİMEK9, ÇİTME9, ÇITAK9, ÇATIK9, ÇATKI9, ÇAMAT9, ÇALTI9, ÇAKIL9, ÇAKMA9, ÇALIK9, ÇALKI9, ÇALMA9, ÇATMA9, ÇELİM9, ÇEKİM9, ELÇİM9, İŞLEM9, İMLEÇ9, İÇLEM9, İÇMEK9, KIŞLA9, KAŞLI9, KAÇMA9, KAÇLI9, KALIÇ9, KALIŞ9, LAKÇI9, MİÇEL9, MAÇKA9, ŞİMAL9, ŞİLEM9, ŞETİM9, ŞAMİL9, TIKAÇ9, TAŞLI9, TAŞIL9, TAŞMA9, TAÇLI9, ATAŞE8, ABALI8, ALÇAK8, AKTAŞ8, BİTME8, BİLME8, BALKI8, BALIK8, BAKMA8, BAKAM8, BETİM8, BATMA8, BATKI8, BATIL8, BATIK8, ÇİLEK8, ÇATAK8, ÇATAL8, ÇAKAL8, ÇALAK8, ÇELİK8, EŞKAL8, EŞLİK8, ETÇİK8, ETÇİL8, İŞLEK8, İŞKAL8, İMBAT8, KLİŞE8, KAÇTA8, KALÇA8, KIBLE8, LAMBA8, LAÇKA8, MABET8, MABAT8, ŞİLTE8, ŞEKLİ8, ŞEKİL8, ŞALAK8, TAŞAK8, TALAŞ8, TELAŞ8, TEKÇİ8, ATMIK7, ABLAK7, ALKIM7, AKABE7, BİTEK7, BİLET7, BİLEK7, BALTA7, BALET7, BALAT7, BAKLA7, BELKİ7, BELİT7, BELİK7, BETİK7, BATİK7, BATAK7, İBATE7, İMALI7, İKBAL7, KATIM7, KABİL7, KALBİ7, KALIM7, KILMA7, TABAK7, TIKMA7, TABLA7, TAKIM7, TEBAA7, ATMAK6, ALMAK6, AMELİ6, ALTIK6, AKEMİ6, EMLAK6, EMLİK6, EMTİA6, ITLAK6, İTMEK6, İMALE6, İLMEK6, İMLEK6, İKAME6, İKMAL6, KITAL6, KLİMA6, KAMET6, KAMİL6, KATLI6, KATMA6, KALEM6, KALIT6, KALMA6, KAİME6, KEMAL6, KELAM6, MİLAT6, METİL6, METAL6, MALİK6, MALAK6, MAKTA6, MAKET6, MAKAT6, MAİLE6, MELİK6, MATLA6, TAMİK6, TALİM6, TAKMA6, TAKİM6, AKAİT5, ETLİK5, KİTLE5, KATİL5, KETAL5, TİKEL5, TALİK5, TALAK5, TAKLA5, TEALİ5, TEKLİ5, TEKİL5


AKAİT (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳāʾid)


[isim] [din bilgisi]
  • Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü

ETLİK


[isim] [halk ağzında]
  • Kış için etinden kıyma, kavurma, pastırma ve sucuk yapılan semiz hayvan

KİTLE (Kelime Kökeni: Arapça kutle)


[isim]
  • Bir yerde toplanmış, bir araya gelmiş insan topluluğu, kütle

    Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum. - Halide Edip Adıvar

[tıp]
  • Kist

Birleşik Kelimeler: kitle haberleşmesi, kitle iletişimi, kitle turizmi, hedef kitle


KATİL (Kelime Kökeni: Arapça ḳātil)


[isim]
  • İnsan öldüren kimse, cani

    Öldürdüğü güzele ağlayan bu katilin / Elleri kanlı fakat gözyaşları temizdi - Enis Behiç Koryürek

[sıfat]
  • Öldürücü, ölüme neden olan

    Katil kurşun.

Birleşik Kelimeler: kanlı katil, kiralık katil

[isim]
  • Öldürme

Birleşik Kelimeler: katletmek, katliam


KETAL


[isim]
  • Çirişli bir tür parlak bez

TİKEL


[sıfat]
  • Kısmi
[felsefe]
  • Bir türün bütün bireylerine değil de bir veya birkaç bireyine ilişkin olan, cüzi, tümel karşıtı

Birleşik Kelimeler: tikel önerme


TALİK (Kelime Kökeni: Arapça taʿlīḳ)


[isim] [eskimiş]
  • Asma, yukarı kaldırma
[sıfat]
  • Bu tür yazı ile yazılmış

    ... sonra üç de eski talik levha. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • talik etmek


TALAK (Kelime Kökeni: Arapça ṭalāḳ)


[isim] [eskimiş] [hukuk]
  • Evliliğin sona ermesi, erkeğin karısını boşaması

Birleşik Kelimeler: talakıselase


TAKLA


[isim]
  • Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takla atmak
  • takla attırmak

Birleşik Kelimeler: takla böcekleri, tepetakla, yıldırım takla


TEALİ (Kelime Kökeni: Arapça teʿālī)


[isim] [eskimiş]
  • Yükselme, yücelme

TEKLİ


[isim]
  • Tek yataklı otel odası
[müzik]
  • Bir sanatçının tek eserinin veya o eserin değişik yorumlarının kaydedildiği kaset, plak vb

TEKİL


[isim] [dil bilgisi]
  • Teklik

ATMAK


[-e] [-i]
  • Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak

    Taşı suya atmak.

[-e] [nesnesiz]
  • Koymak

    Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. - Burhan Felek

[nesnesiz] [-den]
  • Uzatmak

    Vapurdan iskeleye attılar.

[nesnesiz]
  • Sille, tokat vurmak
[nesnesiz]
  • Top, tüfek vb. silahları patlatmak
[nesnesiz]
  • Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak

    Ona üç kurşun attı, vuramadı.

[-e] [nesnesiz]
  • Geri bırakmak, ertelemek

    Bu konunun tartışılmasını gelecek haftaya attılar.

[-i] [-den]
  • Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak
[-i]
  • İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak

    Bu lüzumsuz eşyayı atmalı.

[-i]
  • Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek

    Şapka inkılabıyla fesi attık.

[-i]
  • Çıkarmak, dışarıya vermek

    Yabancı cisimleri vücut atar.

[-i]
  • Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak

    Köprüyü dinamitle attılar.

[-i]
  • Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak

    Pamuğu atmak.

[nesnesiz]
  • Çatlamak
[nesnesiz]
  • Yırtılmak
[-den]
  • Yapışık olduğu yerden ayrılmak
[nesnesiz]
  • Kalp, nabız vurmak, çarpmak

    Kalbi hızlı hızlı atıyor.

[-i]
  • Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak

    Sıcak basınca sırtındaki ceketi attı.

[-i] [-den]
  • Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak
[-i]
  • Değerini eksiltmek
[nesnesiz]
  • Göndermek, yollamak

    Mektup atmak.

[-den]
  • Terk etmek
[argo]
  • Götürmek

    Gözüne kestirdiği erkeği tavlayıp resmen oraya atarmış. - Attila İlhan

[nesnesiz] [argo]
  • Söylemek

    Gazel attı.

[nesnesiz] [argo]
  • Yalan veya abartmalı söz söylemek

    Gene atmaya başladı.

[nesnesiz] [argo]
  • Bilmeden, kestirerek söylemek

    Bilgi yarışmasında attı ama tutturamadı.

[nesnesiz] [teklifsiz konuşmada]
  • İçki içmek

    Şimdi arzu buyrulursa dostluğumuzu takviye için şöyle bir iki kadeh atalım. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • atıp (veya atmak) tutmak
  • atıyorum
  • atma Recep, din kardeşiyiz
  • atsan atılmaz, satsan satılmaz
  • attığı tırnağa değmemek
  • attığı tırnak kadar olamamak

Birleşik Kelimeler: füzeatar, kazaratar, kükürtatar, roketatar, atardamar


ALMAK


[-i]
  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Satın almak
[nesnesiz]
  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i] [-den]
  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

[nesnesiz]
  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e] [nesnesiz]
  • Kabul etmek
[nesnesiz]
  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]
  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]
  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i] [nesnesiz]
  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]
  • Kazanmak, elde etmek
[nesnesiz]
  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i] [nesnesiz]
  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]
  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]
  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

[-e] [-i]
  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e] [-i]
  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i] [-de]
  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i] [-den]
  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

[nesnesiz]
  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]
  • Görevden, işten çekmek
[nesnesiz]
  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]
  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]
  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz] [-den]
  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz


AMELÎ (Kelime Kökeni: Arapça ʿamelī)


[sıfat]
  • Uygulamalı

    Kitaplardan gelen fikirler nazari, yaşanan fikirler ise amelîdir. - Mehmet Kaplan