ÇİÇEK ile Oluşan Kelimeler (ÇİÇEK Kelime Türetme)



ÇİÇEK harflerinden oluşan 11 kelime bulunuyor. ÇİÇEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Çiçek kelimesinin anlamı nedir? Çiçek ile başlayan kelimeler. Çiçek ile biten kelimeler. İçinde çiçek olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

5 Harfli Kelimeler

ÇİÇEK11, ÇEKİÇ11

4 Harfli Kelimeler

ÇEKİ7, KEÇİ7

3 Harfli Kelimeler

ÇEÇ9, ÇEK6

2 Harfli Kelimeler

ÇE5, İÇ5, EK2, KE2, Kİ2


EK


[isim]
  • Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça

    Yazının ekleri.

[sıfat]
  • Eklenmiş, katılmış

    Okul müdürüyken okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış. - Haldun Taner

[dil bilgisi]
  • Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ek bent olmak
  • ekini belli etmemek

Birleşik Kelimeler: ek bileziği, ek bütçe, ek ders, ek eylem, ek fiil, ek görev, ek gün, ek kart, ek kök, ek oylum, ek ödenek, ek poliçe, ek süre, ek tahsisat, iç ek, işlek ek, ön ek, son ek, aidiyet eki, bildirme eki, çekim eki, çoğul eki, çokluk eki, durum eki, edilgenlik eki, eşitlik eki, hâl eki, ilgi eki, iyelik eki, kişi eki, küçültme eki, nispet eki, olumsuzluk eki, soru eki, şahıs eki, topluluk eki, türetme eki, yapım eki, yokluk eki, yön eki, yön gösterme eki, zaman eki, çatı ekleri


KE



Kİ (Kelime Kökeni: Farsça ki)


[bağlaç]
  • Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz

Birleşik Kelimeler: hâlbuki, vakta ki, kaldı ki


ÇE



İÇ


[isim]
  • Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı

    Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. - Çetin Altan

[sıfat]
  • Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan

    İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı. - Peyami Safa

[sıfat]
  • İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan

    İç dünyamız.

[mecaz]
  • Muhteva

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iç (veya içini) dökmek
  • iç açmak
  • iç bağlamak
  • iç çekmek
  • iç etmek
  • iç geçirmek
  • iç gıcıklamak
  • içi açılmak
  • içi alaylı, dışı kalaylı
  • içi almamak
  • içi bayılmak
  • içi beni yakar, dışı eli (veya seni) yakar
  • içi boşalmak
  • içi bulanmak
  • içi burkulmak
  • içi cız etmek
  • içi çekmek
  • içi daralmak
  • içi dayanmamak
  • içi dışı bir (olmak)
  • içi dışına çıkmak
  • içi erimek
  • içi ezilmek
  • içi ezim ezim ezilmek
  • içi geçmek
  • içi gitmek
  • içi götürmemek
  • içi hop etmek
  • içi ısınmak
  • içi içine geçmek
  • içi içine sığmamak
  • içi içini yemek
  • içi kabul etmemek
  • içi kağşamak
  • içi kalkmak (veya kabarmak)
  • içi kan ağlamak
  • içi kapanmak
  • içi kararmak
  • içi kazınmak (veya kıyılmak)
  • içinde duymak
  • içinde kaybolmak
  • içinden bir şeyler kopmak
  • içinden çıkmak
  • içinden geçirmek
  • içinden geçmek
  • içinden gelmek
  • içinden gülmek
  • içinden kan gitmek
  • içinden konuşmak
  • içinden okumak
  • içinden olmak
  • içinden yanmak
  • içinde yüzmek
  • içine almak
  • içine ateş atmak
  • içine ateş düşmek
  • içine atmak
  • içine baygınlıklar çökmek
  • içine çekilmek (veya kapanmak)
  • içine çekmek
  • içine daralma gelmek
  • içine dert olmak
  • içine doğmak
  • içine dokunmak
  • içine etmek (veya sıçmak)
  • içine fenalık gelmek (veya basmak)
  • içine hüzün çökmek
  • içine işlemek
  • içine kurt düşmek
  • içine kuşku çökmek
  • içine oturmak
  • içine sinmek
  • içine sokacağı gelmek
  • içine su serpilmek
  • içine tükürmek
  • içini açmak
  • içini bayıltmak (veya kıymak)
  • içini boşaltmak
  • içini burkmak
  • içini çekmek
  • içini çürütmek
  • içini dondurmak
  • içini ezmek
  • içini ısıtmak
  • içini karartmak
  • içini kemirmek
  • içini kurt yemek (veya kemirmek)
  • içinin ateşi küllenmek
  • içinin yağı erimek
  • içini okumak
  • içini parçalamak (veya parça parça etmek)
  • içini sarmak
  • içini sıkmak
  • içini sızlatmak
  • içini yakmak
  • içini yemek
  • içi paralanmak (veya parçalanmak)
  • içi rahat etmek
  • içi sıkılmak
  • içi sızlamak
  • içi sürmek
  • içi titremek
  • içi vık vık (veya fık fık veya pır pır) etmek
  • içi yağ bağlamak
  • içi yanmak
  • iç tutmak

Birleşik Kelimeler: iç acısı, iç ağ, iç ağa, iç asalak, iç bakla, iç barış, iç başkalaşım, iç bellek, iç borç, iç borçlanma, iç bölge, iç bulantısı, iç burukluğu, içbükey, iç cep, iç cümle, iç çamaşırı, iç çokgen, iç denetçi, iç denetim, içdenetir, iç denge, iç deniz, iç deri, iç donu, iç dünya, iç ek, iç etek, iç evlilik, iç gezegen, iç göbek, iç göç, içgöreç, içgörü, iç görüm, içgösterir, içgüdü, iç güveyi, iç güveyisi, iç harp, iç hastalıkları, iç hat, iç ısı, iç ısıtıcı, iç içe, iç işleri, iç itim, iç itmek, iç kafiye, iç kapak, iç kavuz, iç kulak, iç kuyu, iç lastik, iç merkez, iç mimar, iç mimari, iç odun, iç oğlanı, iç pazar, iç pilav, iç plazma, iç politika, iç saha, iç salgı, iç savaş, iç ses, iç spiker, iç su, iç sürme, içtepi, iç ters açı, iç turizm, iç tümce, iç türeme, iç tüzük, iç uyak, içyağı, iç yarıçap, içyüz, iç yüz, iç zar, içe bakış, içe dönük, içe kapanık, içe yöneliklik, içi boş, içi çıfıt çarşısı, içi dar, içi fesat, içi geniş, içi tez, için için, içler acısı, sağ iç, sol iç, avuç içi, badem içi, bakla içi, ceviz içi, çevrim içi, ders içi, fındık içi, fıstık içi, hafta içi, hizmet içi eğitim, kavuniçi, meslek içi eğitim, meyve içi, rahim içi araç, yurt içi


ÇEK (Kelime Kökeni: İngilizce check)


[isim]
  • Bir kimsenin, satın aldığı hizmet veya ürün karşılığında para yerine verdiği ve karşılığı banka hesabından ödenen yazılı belge

Birleşik Kelimeler: açık çek, bloke çek, karşılıksız çek, hediye çeki

[isim]
  • Slavların batı kolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse

ÇEKİ


[isim]
  • Tartı
[mecaz]
  • Üzüntü, sıkıntı
[halk ağzında]
  • Kadınların başlarına bağladıkları örtü

    Başı ağrıdığı zamanlar bağladığı beyaz çekiyi çözüp var gücüyle yeniden düğümledi. - Mustafa İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çeki taşı gibi
  • çekiye gelmek
  • çekiye gelmez


KEÇİ


[isim] [hayvan bilimi]
  • Geviş getiren memelilerden, eti, sütü, derisi ve kılı için yetiştirilen hayvan(Capra hircus)
[sıfat] [mecaz]
  • İnatçı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keçide de sakal var
  • keçi geberse de kuyruğunu indirmez
  • keçileri kaçırmak
  • keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar
  • keçinin uyuzu, çeşmenin gözünden su içer
  • keçiye can kaygısı, kasaba et (veya yağ) kaygısı
  • keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur

Birleşik Kelimeler: keçiboynuzu, keçi inadı, keçi mantarı, keçimemesi, keçi postu, keçisağan, keçi sakal, keçisakalı, keçisedefi, keçi söğüdü, keçitırnağı, keçi yemişi, keçi yolu, inatçı keçi, karakeçi, Ankara keçisi, dağ keçisi, günah keçisi, kıl keçisi, Maltız keçisi, tiftik keçisi, yaban keçisi, zekât keçisi


ÇEÇ (Kelime Kökeni: Farsça çeç)


[isim]
  • Tahıl yığını

ÇİÇEK


[isim] [bitki bilimi]
  • Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
[bitki bilimi]
  • Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi

    Bahçemin en güzel çiçeğini size takdim ediyorum. - Nazım Hikmet

[mecaz]
  • Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse

    Onun ne çiçek olduğunu hep biliriz.

[kimya]
  • Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz
[tıp]
  • İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çiçeğe kesmek
  • çiçek açmak (veya vermek)
  • çiçek çıkarmak
  • çiçek gibi
  • çiçek olmak

Birleşik Kelimeler: çiçek aşısı, çiçek bahçesi, çiçek biti, çiçek boyası, çiçek bozuğu, çiçek çocukları, çiçek durumu, çiçek dürbünü, çiçekevi, çiçek pazarı, çiçek sapçığı, çiçek sapı, çiçeksever, çiçek soğanı, çiçek suyu, çiçek tacı, çiçek tozu, çiçek yağı, çiçek yaprağı, çiçeği burnunda, ölmez çiçek, sarıçiçek, yapma çiçek, ağı çiçeği, amber çiçeği, ateş çiçeği, atlas çiçeği, ayçiçeği, baklaçiçeği, bakla çiçeği, balçiçeği, boru çiçeği, çadır çiçeği, çan çiçeği, çanta çiçeği, çuha çiçeği, düğün çiçeği, fırıldak çiçeği, gelin çiçeği, gugu çiçeği, günçiçeği, güzelhatun çiçeği, hançer çiçeği, Hint çiçeği, ıtır çiçeği, inci çiçeği, ipek çiçeği, kabak çiçeği, kadife çiçeği, kahkaha çiçeği, kaldırım çiçeği, kanarya çiçeği, kandil çiçeği, kar çiçeği, kelebek çiçeği, kese çiçeği, kına çiçeği, kır çiçeği, kükürt çiçeği, küpe çiçeği, Latin çiçeği, lavanta çiçeği, mahmur çiçeği, mahmuz çiçeği, mastı çiçeği, mine çiçeği, muhabbet çiçeği, mum çiçeği, narçiçeği, oya çiçeği, peygamber çiçeği, rezede çiçeği, saat çiçeği, salon çiçeği, saray çiçeği, soğan çiçeği, suçiçeği, taşkıran çiçeği, telgraf çiçeği, yayla çiçeği, yılan çiçeği, yıldız çiçeği, yoğurt çiçeği


ÇEKİÇ


[isim]
  • Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti

    Saldırmak onun içgüdülerinden biridir ve yöntemi çekiçle felsefe yapmaktır. - Salâh Birsel

[spor]
  • Yaklaşık 1,20 metre uzunluğundaki madenî tele bağlı ve ağırlığı 7,257 kilogram olan gülle

Birleşik Kelimeler: çekiç atma, çekiçhane, çekiç kemiği, çekiç makinesi, hava çekici, imdat çekici