Yü ile Başlayan Kelimeler



YÜ ile başlayan 183 kelime bulunuyor. Başında olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yü ile biten kelimeler. İçinde yü olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

ZSÜZLEŞTİRMEK32

14 Harfli Kelimeler

ZSÜZLEŞTİRME31, ZEYSELLEŞMEK28, KSEKLİKÖLÇER28, ZLEŞTİRİLMEK25, KÜMLENDİRMEK24, REKLENDİRİCİ23, REKLENDİRMEK21

13 Harfli Kelimeler

KSEKÖĞRENİM32, KSEKÖĞRETİM32, ZEYSELLEŞME27, ZLEŞTİRİLME24, KSELTGENMEK23, KÜMLENDİRME23, REKLENDİRME20

12 Harfli Kelimeler

ZSÜZLEŞMEK29, ZLEŞTİRMEK23, KSELTGENME22, KSELTGEMEK22, KLENİCİLİK19, KSELTİLMEK18, REKLİLİKLE16

11 Harfli Kelimeler

ZSÜZLEŞME28, RÜTÜCÜLÜK26, ZDÜRÜLMEK25, ZEYLEŞMEK24, ZYILLARCA24, ZLEŞTİRME22, KSÜNÜLMEK21, KSELTGEME21, CELTİLMEK19, KÜMLENMEK19, REKSİZLİK19, KSELTİLME17, KLENİLMEK16, KLETİLMEK16, REKLENMEK16

10 Harfli Kelimeler

ZBAŞILIK24, ZDÜRÜLME24, ZERGEZER24, ZLEŞMECE24, ZEYLEŞME23, KÜMLÜLÜK21, KSÜNÜLME20, RÜRÇALAR19, RÜTÜLMEK19, KÜMLENME18, CELTİLME18, KSEKOKUL17, KSELTMEK16, KLENİLME15, KLETİLME15, REKLENME15, REKLİLİK14

9 Harfli Kelimeler

ZÜCÜLÜK25, ZSÜZLÜK24, RÜTÜLÜŞ22, ZÜKOYUN22, ZDÜRMEK21, ZBEŞLİK21, KSEKOVA21, ZLEŞMEK20, ZLEMECE20, ZYILLIK20, ZNUMARA18, RÜTÜLME18, KLEYİCİ18, CELTMEK17, ZLENMEK17, KSÜNMEK17, KSELTEÇ17, KLENİCİ16, KSELTME15, KSELMEK15
Tümünü Gör

8 Harfli Kelimeler

ZSÜZCE24, ZBEYÜZ24, ZGEÇLİ22, RÜTÜCÜ21, ZDÜRME20, KÇÜLÜK19, ZLÜLÜK19, ZLEŞME19, PÜRMEK19, ZÜNDEN19, ZLERCE18, ZEYSEL18, ZÜLMEK18, KLEYİŞ17, ZDELİK17, KSELİŞ16, KLÜLÜK16, CELMEK16, CELTME16, KSÜNME16
Tümünü Gör

7 Harfli Kelimeler

ZÜNCÜ21, ZBAŞI20, RÜYÜŞ20, ZSUYU19, ZÜSTÜ19, REĞİR18, PÜRME18, CELİŞ17, ZÜLME17, KLÜCE16, KÜMLÜ16, RÜTÜM16, RÜTEÇ16, CELME15, CELİM15, ZLEME15, REGİR15, CELİK14, KÜNME14, LÜNME14
Tümünü Gör

6 Harfli Kelimeler

ZGÖZ26, ZGEÇ20, ZÜCÜ20, ĞRÜK19, ZSÜZ19, NSÜZ16, ZYIL16, ZDEN15, ZLÜK15, ZMEK14, KSÜK13, RÜME13, ZLER13, LÜME13, KLÜK12, KLEM11, KSEK11, KLER10

5 Harfli Kelimeler

ZÜŞ17, LGÜ15, KÇÜ14, ZDE14, ZEY14, ZLÜ14, ZÜK14, ZME13, KÜM12, SRÜ12, ZER12, KLÜ11, KÜN11, LÜK11, NLÜ11, RÜK11, REK9

4 Harfli Kelimeler

CE11

3 Harfli Kelimeler

Z10, K7, N7


YÜK


[isim]
  • Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi

    Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]
  • Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev

    Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.

[mecaz]
  • Tedirginlik veren şey, engel
[fizik]
  • Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı
[tarih]
  • Yüz bin kuruşluk mal veya tutar

    Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra

[halk ağzında]
  • Doğacak bebek
[eskimiş]
  • Yüklük

    Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yük altına girmek
  • yük olmak
  • yükte hafif pahada ağır
  • yükünü almak
  • yükünü çekmek
  • yükünü tutmak
  • yük vurmak

Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü


YÜN


[isim]
  • Koyun tüyü

    Bu şiltenin yünü az gelmiş.

[sıfat]
  • Bu tüyden yapılmış

    Sırtımdaki kırmızı yün hırkam devamlı su çekiyordu. - Ayla Kutlu

Birleşik Kelimeler: madenî yün, asbest yünü, cam yünü, koyunyünü, maden yünü


YÜREK


[isim] [anatomi]
  • Kalp
[mecaz]
  • Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret

    Bu iş yürek ister.

[mecaz]
  • Acıma duygusu

    Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir. - Reşat Nuri Güntekin

[halk ağzında]
  • Mide, karın, iç

    Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor. - Sermet Muhtar Alus

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yüreğe işlemek
  • yüreği ağzına gelmek
  • yüreği bayılmak
  • yüreği boğazına tıkanmak
  • yüreği bozulmak
  • yüreği burkulmak
  • yüreği cız etmek (veya cızlamak)
  • yüreği çarpmak
  • yüreği daralmak
  • yüreği dayanmamak
  • yüreği ezilmek
  • yüreği ferahlamak (veya hafiflemek)
  • yüreği götürmemek
  • yüreği göz göz olmak
  • yüreği hop etmek (veya hoplamak veya oynamak)
  • yüreği kabarmak
  • yüreği kaldırmamak
  • yüreği kalkmak
  • yüreği kan ağlamak
  • yüreği kanamak
  • yüreği kararmak
  • yüreği katılmak
  • yüreği kaynamak
  • yüreğinden geçmek
  • yüreğinden gelmek
  • yüreğine (bir şey) çökmek
  • yüreğine dert olmak
  • yüreğine dokunmak
  • yüreğine inmek
  • yüreğine işlemek
  • yüreğine kar yağmak
  • yüreğine kurt düşmek
  • yüreğine od (veya ateş) düşmek
  • yüreğine oturmak
  • yüreğine saplanmak
  • yüreğine sinmek
  • yüreğine su serpmek
  • yüreğini açmak
  • yüreğini ateş almak
  • yüreğini boşaltmak (veya dökmek)
  • yüreğini dağlamak
  • yüreğini eritmek (veya sızlatmak)
  • yüreğini hoplatmak (veya oynatmak veya kaldırmak)
  • yüreğini kaplamak
  • yüreğini kemirmek
  • yüreğinin başı sızlamak
  • yüreğinin yağı (veya yağları) erimek
  • yüreğini pek tutmak
  • yüreğini serinletmek
  • yüreğini tüketmek
  • yüreğini tüketmek
  • yüreği parçalanmak
  • yüreği parça parça olmak
  • yüreği parlamak
  • yüreği rahatlamak
  • yüreği serinlemek
  • yüreği sıkılmak
  • yüreği sıkışmak (veya tıkanmak)
  • yüreği sızlamak
  • yüreği soğumak
  • yüreği şişmek
  • yüreği titremek
  • yüreği tükenmek
  • yüreği ürpermek
  • yüreği yağ bağlamak
  • yüreği yanmak
  • yüreği yarılmak
  • yüreği yerinden oynamak
  • yürek burkmak
  • yürek paralamak (veya parçalamak)
  • yürek Selânik olmak
  • yürek soğutmak
  • yürekten çağırmak
  • yürek tüketmek
  • yürek vermek

Birleşik Kelimeler: yürek acısı, yürek ağrısı, yürek çarpıntısı, yürek darlığı, yürek karası, yürek yarası, yüreği ağzında, yüreği dağlı, yüreği dar, yüreği delik, yüreği dolu, yüreği geniş, yüreği katı, yüreği pek, yüreği temiz, yüreği yanık, yüreği yaralı, yüreği yufka, yürekler acısı, çatal yürek, tek yürek, ana yüreği, eli yüreğinde, açık yürekli, canıyürekten


YÜKLER


[isim] [bilişim]
  • Bilgisayara yükleme yapmak için kullanılan özel bir program

YÜZ


[isim]
  • Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • On kere on, doksan dokuzdan bir artık

Birleşik Kelimeler: yüzbaşı, yüzbeşlik, yüz binlerce, yüz binlik, yüz kere, yüznumara, yüz para, yüzyıl, yüzde yüz

[isim]
  • Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat

    Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Utanma

    Adamda yüz yok ki!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yüz bulmak
  • yüz bulunca astar istemek
  • yüz çevirmek
  • yüze çıkmak
  • yüze duramamak
  • yüze gelmek
  • yüze gülmek
  • yüz etmek
  • yüze vurmak
  • yüz geri etmek
  • yüz göstermek
  • yüz kızartmak
  • yüz kızdırmak
  • yüz surat davul derisi (veya mahkeme duvarı)
  • yüz sürmek
  • yüz takınmak
  • yüz tutmak
  • yüz tutmak
  • yüzü açılmak
  • yüzü asılmak
  • yüzü düşmek
  • yüzü görmemek
  • yüzü gözü açılmak
  • yüzü gülmek
  • yüzü kâğıt gibi olmak
  • yüzü kalmamak
  • yüzü karışmak (veya allak bullak olmak veya alabora olmak)
  • yüzü kasap süngeriyle silinmiş
  • yüzü kızarmak
  • yüzü kireç gibi olmak (veya ağarmak)
  • yüzü kireç kesilmek
  • yüzünden akmak
  • yüzünden düşen bin parça olmak
  • yüzünden kan damlamak
  • yüzünden okumak
  • yüzüne bağırmak
  • yüzüne bakamaz olmak
  • yüzüne bakılacak gibi olmak
  • yüzüne bakılır olmak
  • yüzüne bakılmaz olmak
  • yüzüne bakmamak
  • yüzüne bakmaya kıyamamak
  • yüzüne bir daha bakmamak
  • yüzüne duramamak
  • yüzüne gözüne bulaştırmak
  • yüzüne gülmek
  • yüzüne hasret kalmak
  • yüzüne kan gelmek
  • yüzüne karşı
  • yüzüne su çarpmak
  • yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır
  • yüzüne vurmak (veya çarpmak)
  • yüzüne yazmak
  • yüzünü ağartmak
  • yüzünü buruşturmak (veya ekşitmek)
  • yüzünü duvara yapıştırmak
  • yüzünü gören cennetlik
  • yüzünü görmemek
  • yüzünü gözünü açmak
  • yüzünü güldürmek
  • yüzünü kara çıkarmak
  • yüzünü karartmak
  • yüzünü kızartmak
  • yüzünü kızartmak (veya kızdırmak)
  • yüzünün derisi kalın
  • yüzünün derisi yere geçmek
  • yüzünü şeytan görsün
  • yüzünü unutmak
  • yüzünü yere getirmek (veya geçirmek)
  • yüzünüze güller
  • yüzü olmamak
  • yüzü sararmak
  • yüzü seçilmemek
  • yüzü sıcak olmak
  • yüzü soğuk olmak
  • yüzü suyu hürmetine
  • yüzü suyuna
  • yüzü tutmamak
  • yüzü yazılı kalmak
  • yüzü yere gelmek (veya geçmek)
  • yüz verince astar istemek
  • yüz vermemek
  • yüz yapmak
  • yüz yazmak
  • yüz yüzden utanır

Birleşik Kelimeler: yüz akı, yüzbeyüz, yüz görümlüğü, yüz göz, yüz havlusu, yüz kalıbı, yüz kaplama, yüz karası, yüz kızartıcı suç, yüz kiri, yüz ölçümü, yüz sabunu, yüzsuyu, yüzüstü, yüz yazısı, yüz yüze, yüze gülücü, yüze soğurma, yüzü ak, yüzü asık, yüzü kara, yüzükoyun, yüzü pek, yüzü yerde, yüzü yumuşak, arayüz, arka yüz, çatık yüz, dış yüz, eğri yüz, ekşi yüz, güler yüz, içyüz, iç yüz, kara yüz, paralel yüz, ters yüz, o yüzden, şu yüzden, gökyüzü, ters yüzü, yeryüzü, yorgan yüzü, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz


YÜKLEM


[isim] [dil bilgisi]
  • Cümlede oluş, iş ve hareket bildiren kelime veya kelime grubu, haber, mahmul

    `Çocuk çalışkandır` ve `Çocuk çok çalışır` örneklerinde `çalışkandır` ve `çalışır` birer yüklemdir.

[mantık]
  • Bir konu için olumlanan veya inkâr edilen şey, mahmul

Birleşik Kelimeler: yüklem birliği, yüklem grubu, yüklem öbeği, ortak yüklem


YÜKSEK


[sıfat]
  • Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı

    Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. - Ömer Seyfettin

[isim]
  • Yukarıda, üst tarafta olan yer

    Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]
  • Erdemli, faziletli

    Vatana gözyaşı döktünse eğer / Varlığın bu yüksek gururu anlar - Enis Behiç Koryürek

[mecaz]
  • Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan

    Yüksek sosyete.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yükseklerde dolaşmak
  • yüksek oynamak
  • yüksek perdeden konuşmak
  • yüksekten almak
  • yüksekten atmak
  • yüksekten bakmak
  • yüksekten konuşmak
  • yüksekten uçmak

Birleşik Kelimeler: yüksek atlama, yüksek basınç, yüksek fırın, yüksek fiyat, yüksek gerilim, yüksek kan basıncı, yüksek lisans, yüksekokul, yükseköğrenim, yükseköğretim, yüksek ses, yüksek sosyete, yüksek tabaka, yüksek tahsil, yüksek teknoloji, yüksek yaylak, gözü yüksekte


YÜKLÜ


[sıfat]
  • Yükü olan, mahmul
[argo]
  • Çok sarhoş
[argo]
  • Paralı, varlıklı
[halk ağzında]
  • Gebe

Birleşik Kelimeler: dağarcığı yüklü


YÜKÜN


[isim] [kimya] [fizik]
  • İyon

YÜLÜK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Ustura ile kesilmiş (kıl)

YÜNLÜ


[sıfat]
  • Yünü olan
[isim]
  • Yün kumaş

YÜRÜK


[sıfat]
  • Göçebe olan

    Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez. - Falih Rıfkı Atay

[isim] [tarih]
  • Osmanlı Devleti'nde otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker

Birleşik Kelimeler: yürük aksak, yürük semai


YÜCE


[sıfat]
  • Yüksek, büyük, ulu, ulvi

    Yüce duygular, derin düşünceler ona göre değildir. - Suat Taşer

Birleşik Kelimeler: yüce gönüllü


YÜKLÜK


[isim]
  • Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yük, yük odası

    Öbür yana dönüyor, kocaman bir yüklüğün kapısını açıyordum. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu


YÜKÜM


[isim]
  • Yükümlülük

    Vergi yükümü yasayla konulur.