UĞURLAYICI Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler



UĞURLAYICI harflerini içeren 4 harfli 21 kelime bulunuyor. 4 harfli UĞURLAYICI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AĞCI15, YAĞI14, IĞIL13, UĞRU13, UĞUR13, AĞIL12, AĞIR12, AĞLI12, AĞRI12, UĞRA12, ACUL8, ACUR8, UYUR8, CURA8, AYLI7, AYRI7, URAY7, YALI7, YARI7, ARLI5, URLA5


ARLI


[sıfat]
  • Namuslu, utangaç, sıkılgan

    Ağaların yiğittir, arlıdır, oğul! - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • arlı arından, huylu huyundan vazgeçmez


URLA


[isim]
  • İzmir iline bağlı ilçelerden biri

AYLI


[sıfat]
  • Üzerinde ay biçimi bulunan

    Üzerlerinde kırmızı aylı beyaz bayrakların sallandığı geniş çadırların önünde öteye beriye gidip gelen doktorlar dolaşıyor. - Nazım Hikmet

[halk ağzında]
  • Gebe

AYRI


[sıfat]
  • Başka, başka türlü

    Sonraları herkes kondusuna ayrı bir işaret koydu. - Lâtife Tekin

[zarf]
  • Yalnız, tek başına

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ayrı baş çekmek
  • ayrı düşmek
  • ayrı eve çıkmak
  • ayrı seçi yapmak
  • ayrı tutmak

Birleşik Kelimeler: ayrı ayrı, ayrı basım, ayrı cinsten, ayrı gayrı, ayrı çanak yapraklılar, ayrı taç yapraklılar


URAY


[isim] [eskimiş]
  • Belediye

YALI (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim] [denizcilik]
  • Sahil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yalı kazığı gibi

Birleşik Kelimeler: yalı ağası, yalı boyu, yalı bülbülü, yalıçapkını, yalı uşağı, yalı yar


YARI


[sıfat]
  • Bir bütünü oluşturan iki eşit parçadan her biri, nısıf
[isim]
  • Devre arası

    Birinci yarıda dört gol attık.

[zarf]
  • Gereğinden az, tam olmayarak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yarıda kalmak
  • yarı yolda bırakmak

Birleşik Kelimeler: yarı açık cezaevi, yarı ağır sıklet, yarı alan, yarı asalak, yarı başkalaşma, yarı başkanlık, yarı bel, yarı belgesel, yarı buçuk, yarıçap, yarı final, yarı finalist, yarı gece, yarı geçirgen, yarı göçebe, yarı gölge, yarı hücre, yarı iletken, yarı karanlık, yarı kurak, yarı kübik, yarı küre, yarı mamul, yarı orta sıklet, yarı otomatik, yarı resmî, yarı saha, yarı sanayileşme, yarı saydam, yarı son, yarı yarıya, yarıyıl, ikinci yarı, ilk yarı, iri yarı, ana yarısı, baba yarısı, gece yarısı


ACUL (Kelime Kökeni: Arapça ʿacūl)


[sıfat]
  • Aceleci

    Acul bir adam.


ACUR


[isim] [bitki bilimi]
  • Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, yeşil veya sarımtırak, üzeri yeşil lekeli, irice bir meyve (Cucumis flexuosus)

UYUR


[sıfat]
  • Uyuyan

Birleşik Kelimeler: uyurgezer, uyur göz, uyur uyanık


CURA


[isim]
  • Mızrap ile çalınan iki veya üç teli olan halk sazı
[halk ağzında]
  • Bir tür küçük atmaca
[sıfat] [halk ağzında]
  • Ufak tefek, gelişmemiş

Birleşik Kelimeler: cura zurna


AĞIL


[isim]
  • Evcil küçükbaş hayvanların barındığı çit veya duvarla çevrili yer, arkaç

    Bir keçi kokusu sarmış ağıllarda çobanlarla arkadaş oldum. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağılda oğlak doğsa ovada otu biter

Birleşik Kelimeler: açık ağıl

[isim]
  • Hale
[sinema] [televizyon]
  • Bazı görüntülerdeki çok ışıklı cisimleri çevreleyen ışıklı teker

AĞIR


[sıfat]
  • Tartıda çok çeken, hafif karşıtı

    Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır.

[mecaz]
  • Değeri çok olan, gösterişli

    Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi. - Mithat Cemal Kuntay

[mecaz]
  • Çetin, güç

    Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu. - Feridun Fazıl Tülbentçi

[mecaz]
  • Ciddi
[mecaz]
  • Sıkıntı veren, bunaltan
[mecaz]
  • Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı

    Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum. - Nurullah Ataç

[mecaz]
  • Ağırbaşlı, ciddi

    Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]
  • Keskin, boğucu (koku)

    Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]
  • Davranışları yavaş olan
[mecaz]
  • Sindirimi güç (yiyecek)

    Ağır bir yemek.

[isim] [spor]
  • Ağır sıklet

    Yıllarca ağırda güreşti.

[zarf]
  • Yavaş bir biçimde

    Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağır basar, yeğni kalkar
  • ağır basmak
  • ağır basmak
  • ağır çekmek
  • ağırdan almak
  • ağır durmak
  • ağır gelmek
  • ağır git ki yol alasın
  • ağırına gitmek
  • ağır işitmek (veya duymak)
  • ağır kaçmak
  • ağır kazan geç kaynar
  • ağır ol!
  • ağır ol, batman gel
  • ağır otur ki bey (veya molla) desinler
  • ağır oturmak
  • ağır söylemek
  • ağır taş yerinden oynamaz
  • ağır yongayı yel kaldırmaz

Birleşik Kelimeler: ağır ağır, ağır aksak, ağır araç, ağırayak, ağırbaşlı, ağırcanlı, ağır ceza, ağır ceza mahkemesi, ağır çekim, ağırelli, ağır ezgi, ağır hapis cezası, ağır hasta, ağır hava, ağır hidrojen, ağır iş, ağırkanlı, ağır kayıp, ağır kusur, ağır küre, ağır makineli, ağır para cezası, ağır sanayi, ağır sıklet, ağır söz, ağır su, ağır top, ağır uyku, ağır vasıta, ağır yağ, ağır yara, eli ağır, eline ağır, uykusu ağır, yarı ağır sıklet


AĞLI


[sıfat]
  • Ağı bulunan
[isim]
  • Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri

AĞRI


[isim]
  • Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri
[isim]
  • Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı

    Anlaşılan kollarındaki ağrı biraz daha sürecek. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağrılarda göz ağrısı, her kişinin öz ağrısı
  • ağrısı tutmak

Birleşik Kelimeler: ağrı kesici, ağrı kesimi, ağrı sızı, ağrı yitimi, ince ağrı, başağrısı, baş ağrısı, bel ağrısı, diş ağrısı, eski göz ağrısı, ilk göz ağrısı, kalp ağrısı, karın ağrısı, yarım baş ağrısı, yürek ağrısı