Utmak ile Biten Kelimeler



UTMAK ile biten 16 kelime bulunuyor. Sonu UTMAK olan kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Utmak kelimesinin anlamı nedir? İçinde utmak olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

KORKUTMAK12

8 Harfli Kelimeler

SOĞUTMAK19, TOZUTMAK14, DOKUTMAK13, SOLUTMAK12, SORUTMAK12, KOKUTMAK11, KURUTMAK11

7 Harfli Kelimeler

AVUTMAK15, UYUTMAK12, OKUTMAK10, UNUTMAK10, ULUTMAK10

6 Harfli Kelimeler

YUTMAK10, TUTMAK8

5 Harfli Kelimeler

UTMAK7


UTMAK


[-i] [eskimiş]
  • Yenmek

TUTMAK


[-i]
  • Elde bulundurmak, ele almak

    Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ömer Seyfettin

[halk ağzında]
  • Uğramak

    Vapur İzmir'i tutmayacakmış.

[-e] [-i]
  • Hedef olarak almak

    Taşa tutmak.

[-e] [-i]
  • Alacağa veya vereceğe saymak

    On bin lirayı borcunuza tuttum.

[-e] [-i]
  • Yaklaştırmak

    Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - Abdülhak Şinasi Hisar

[nesnesiz]
  • Beklenen sonucu vermek

    Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Şevket Rado

[nesnesiz]
  • İş görebilmek

    Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - Tarık Buğra

[nesnesiz]
  • Sürmek, zaman almak

    Bu iş iki saat tuttu.

[nesnesiz]
  • Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak

    Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.

[spor]
  • Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tut kelin perçeminden
  • tut ki
  • tuttuğu altın olsun
  • tuttuğu dal elinde kalmak
  • tuttuğunu koparmak

Birleşik Kelimeler: tutçek, vurtut, çultutmaz, yantutmaz


OKUTMAK


[-i]
  • Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak

    Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum. - Nezihe Meriç

[nesnesiz]
  • Okuma işini yaptırmak

    Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]
  • Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek

    Lisede İngilizce okutuyor.

[argo]
  • Satarak elinden çıkarmak

    Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut, dedi. - Sait Faik Abasıyanık


UNUTMAK


[-i]
  • Aklında kalmamak, hatırlamamak

    Biz şimdi Evliya'nın hayalhanesinden aktardığı tatları unutmadan gerçeklere dönelim. - Aydın Boysan

Birleşik Kelimeler: unutmabeni


ULUTMAK


[-i]
  • Ulumasını sağlamak

    Şimdi ezanın sustuğu bu öksüz yurtlara çanlarını ulutmak için Selanik'e vapur vapur gelen Kafkasya Rumları yerleşiyorlardı. - Ömer Seyfettin


YUTMAK


[-i]
  • Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek
[mecaz]
  • İnanmak, aldanmak, kanmak

    Bize numara yapma, yutacak enayi değiliz. - Sermet Muhtar Alus

[mecaz]
  • Söylemek istediği bir sözü kendini tutarak söylememek
[mecaz]
  • İyice, eksiksiz olarak öğrenmek

    Bazen üçer yüz sayfalık iki kitabı birden, yirmi dört saat zarfında hatmedip yuttuğu olurdu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]
  • Işık, ses gücünü, parlaklığını azaltmak

    Duvarlar bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor. - Memduh Şevket Esendal

[teklifsiz konuşmada]
  • Dayanıp sesini çıkarmamak, katlanmak

    Ben bu ağır sözleri yutmam.

Birleşik Kelimeler: yutar hücre, sinekyutan, yelyutan, külyutmaz

[-i]
  • Haksız olarak kendine mal etmek, zorbalıkla elinden almak

    Sakarya'nın doğusunda Türk Ordusu da kıvrılarak bu canavarın Ankara'yı yutmasına mâni olmaya çalışıyordu. - Halide Edip Adıvar


KOKUTMAK


[-i]
  • Hoş olmayan bir koku bırakmak

    Sigara elimi kokuttu.

[mecaz]
  • Bir işi uzatarak çıkmaza sokmak

KURUTMAK


[-i]
  • Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek

    Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez. - Cemil Meriç

[mecaz]
  • Cılız duruma getirmek, zayıflatmak

    Bu hastalık onu kurutmuş.

[mecaz]
  • Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek
[mecaz]
  • Uğursuzluk getirmek, yok etmek

    Dâhilde bütün millî kuvvetlerimizi dağıttılar, bütün kabiliyetlerimizi kuruttular. - Peyami Safa

Birleşik Kelimeler: dalkurutan, kankurutan, uçkurutan


KORKUTMAK


[-i]
  • Korkmasına yol açmak

    Şimdi beni artık bu sessizlik korkutmakta. - Adalet Ağaoğlu


SOLUTMAK


[-i]
  • Solumasına sebep olmak

    Bu yokuş beni soluttu.


SORUTMAK


[nesnesiz]
  • Somurtmak, surat asmak
[halk ağzında]
  • Ayakta durmak, dikilmek, beklemek

UYUTMAK


[-i]
  • Uyumasını sağlamak, uyur duruma getirmek
[mecaz]
  • Acı, keder vb.ni hafifletmek

    Yeisimi uyutmak için dimağımı tarih okumakla yoruyorum. - Reşat Nuri Güntekin

[mecaz]
  • İlgi konusu olmaktan çıkarmak, unutturmak
[mecaz]
  • Aldatmak, kandırmak

    Bugün yarın diye uyuttun durdun beni. - Attila İlhan


DOKUTMAK


[-e] [-i]
  • Dokuma işini yaptırmak

TOZUTMAK


[-i]
  • Toz kaldırmak, çevreye toz yaymak
[mecaz]
  • Aklını yitirmek

    Hangi doktor hastasına resmen sen tozutuyorsun dostum, demiştir? - Haldun Taner


AVUTMAK


[-i]
  • Bir kimsenin acısını veya sıkıntısını yatıştırmak, teselli etmek

    Düşün, bir acın var ki ben avutamıyorum / Gidiyorsun elimden, seni tutamıyorum - Faruk Nafiz Çamlıbel