TENEFFÜSHANE Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



TENEFFÜSHANE harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli TENEFFÜSHANE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

FAHTE15, FETHA15, NEFHA15, FETÜS14, ESNAF12, ENFES12, FASET12, FESAT12, HÜNSA12, NEFES12, NÜSHA12, ATFEN11, HASET10, SAHTE10, SAHNE10, TENHA9, NÜANS8, NESNE6, SATEN6, SENET6, ANTEN5, ETENE5, TANEN5


ANTEN (Kelime Kökeni: Fransızca antenne.)


[isim]
  • Boşlukta yayılan elektromanyetik dalgaları toplayarak bu dalgaların transmisyon hatları içerisinde yayılmasını sağlayan cihaz
[hayvan bilimi]
  • Duyarga
[denizcilik]
  • Olta şamandırasının alt ve üst kısmında bulunan ince uçlar

Birleşik Kelimeler: anten yükselteci, çanak anten


ETENE


[isim] [anatomi]
  • Döl eşi
[bitki bilimi]
  • Meyve yaprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm

TANEN (Kelime Kökeni: Fransızca tanin)


[isim]
  • Birçok bitkisel maddede bulunan, deri tabaklamada, hekimlikte kullanılan, tadı buruk bir madde

NESNE


[isim]
  • Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
[dil bilgisi]
  • Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç

    `Ali bir kitap almış` cümlesinde `kitap` nesnedir.

[felsefe]
  • Öznenin dışında kalan her konu, obje

    Her nesne ve olaya alaycı bir gözle bakmak ilkesinden yola çıkar bu görüş. - Salâh Birsel

Birleşik Kelimeler: nesne grubu, nesne öbeği, belirli nesne, belirtili nesne, belirtisiz nesne, ortak nesne


SATEN (Kelime Kökeni: Fransızca satin)


[isim]
  • Atlas (I)
[sıfat]
  • Bu kumaştan yapılmış

SENET (Kelime Kökeni: Arapça sened)


[isim] [ticaret]
  • Bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit
[eskimiş]
  • Dayanılan veya dayanılacak olan şey

Ata Sözleri ve Deyimler

  • senet vermek

Birleşik Kelimeler: senet sepet, açık senet, emre muharrer senet, hakani senet, mali senet, hatır senedi, hisse senedi, kambiyo senedi, kefalet senedi, ortaklık senedi, pay senedi, teminat senedi, vakıf senedi


NÜANS (Kelime Kökeni: Fransızca nuance)


[isim]
  • Ayırtı

    Ellerini ve kollarını hiç kullanmaya lüzum duymadan nüanslarını sesiyle vererek oynadı. - Haldun Taner


TENHA (Kelime Kökeni: Farsça tenhā)


[sıfat]
  • Issız
[eskimiş]
  • Yalnız, tek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tenha kalmak


HASET (Kelime Kökeni: Arapça ḥased)


[isim]
  • Kıskançlık, çekememezlik, günü

    Gözlerinde bir fena haset kıvılcımı, bir bayağılık yakalıyordu. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]
  • Kıskanç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • haset etmek


SAHTE (Kelime Kökeni: Farsça sāḫte)


[sıfat]
  • Bir şeyin aslına benzetilerek yapılan, düzme, düzmece

    Köylü kadınlar boyunlarında sıra sıra sahte altınlar... taşırlardı. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]
  • Yapmacık

    Öteki çocuklar mum kesilmişler, sahte bir sessizlikle sahte bir hamaratlık gösterisi içinde birer disiplin modeli olmuşlardı. - Çetin Altan


SAHNE (Kelime Kökeni: Arapça ṣaḥne)


[isim]
  • İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

[mecaz]
  • Tanık olunan, gözlenen olay

    Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. - Aka Gündüz

[mecaz]
  • Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı

    Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.

[tiyatro]
  • Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri

    Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu. - Cahit Uçuk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sahne almak
  • sahne olmak
  • sahneye çıkmak
  • sahneye koymak

Birleşik Kelimeler: sahne dengesi, sahne sanatları, döner sahne


ATFEN (Kelime Kökeni: Arapça ʿaṭfen)


[zarf] [eskimiş]
  • Mal ederek, yükleyerek

    Anasını görünce eski bir mezara atfen döktüğü yaşlar, yeni sevdası içindi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar


ESNAF (Kelime Kökeni: Arapça eṣnāf)


[isim]
  • Küçük sermaye ve zanaat sahibi

    Kendileri balıkçı olmayıp da balık satan esnafı da severim. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Başlıca düşüncesi, mesleğinin bütün inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve meslekte kötü örnek oluşturarak çok para kazanmak olan kimse
[argo]
  • Kötü yola sapmış olan kadın

    Esnaftan bir kadın.

Birleşik Kelimeler: esnaf ağzı, esnaf loncası


ENFES (Kelime Kökeni: Arapça enfes)


[sıfat]
  • Çok güzel, en güzel

    Eline sağlık, ağacığım, sütlaç enfesti. - Yusuf Ziya Ortaç


FASET (Kelime Kökeni: Fransızca facette)


[isim]
  • Baskı işlerinde harf ve satırları formada tutmak ve sıkmak için kullanılan kama