SÜMBÜLTEBER Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



SÜMBÜLTEBER harflerini içeren 5 harfli 40 kelime bulunuyor. 5 harfli SÜMBÜLTEBER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BÜRÜM12, SÜRÜM11, SÜTLÜ10, TÜMÜR10, TÜRÜM10, ÜRÜME10, ÜSTLÜ10, RÜTBE9, SÜMER9, SÜRME9, TÜRLÜ9, TÜRBE9, BESTE8, SÜTRE8, TÜMEL8, ÜSTEL8, ÜLSER8, ÜREME8, BETER7, ESMER7, ELBET7, MESEL7, MELES7, MERES7, SEMER7, SERME7, TÜREL7, TEBER7, ESTER6, ETSEL6, METRE6, MERET6, REMEL6, SETRE6, SETER6, TEMEL6, TELES6, TELEM6, TERME6, TERES6


ESTER (Kelime Kökeni: Almanca Ester)


[isim] [kimya]
  • Organik asitlerle alkollerin aralarından bir su molekülü ayrılması sonucunda verdikleri madde

ETSEL


[sıfat]
  • Ete ait

METRE (Kelime Kökeni: Fransızca mètre)


[isim] [matematik]
  • Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi

    İskenderun Körfezi'ne sekiz yüz metre yukarıdan bakıyordum. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: metrekare, metreküp, metre sistemi, akselerometre, alkalimetre, alkolmetre, altimetre, ampermetre, anemometre, areometre, asidimetre, azotometre, barometre, bolometre, çelik metre, dansimetre, debimetre, dekametre, densimetre, desimetre, dilatometre, dinamometre, elektrodinamometre, elektrometre, fotometre, füzyometre, galvanometre, gazometre, grafometre, gramsantimetre, grizumetre, hektometre, hidrometre, higrometre, interferometre, kalorimetre, kilogrammetre, kilometre, klinometre, kolorimetre, kronometre, lüksmetre, manometre, manyetometre, mikrometre, milimetre, minimetre, odyometre, oleometre, ozonometre, ödyometre, parametre, parkmetre, pedometre, piknometre, pirometre, plüviyometre, polarimetre, radyometre, sakarimetre, sakkarometre, santimetre, sülfürimetre, şerit metre, takeometre, takimetre, takometre, taksimetre, tansiyometre, telefonometre, telemetre, termometre, voltametre, voltmetre


MERET (Kelime Kökeni: Arapça mārid)


[isim]
  • Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü

    Ben de öyle söyledim. Bırakalım artık şu meredi, dedim. - Ahmet Ümit

[sıfat] [halk ağzında]
  • Uğursuz

REMEL (Kelime Kökeni: Arapça remel)


[isim] [edebiyat]
  • Aruz ölçülerinden biri
[müzik]
  • Klasik Türk müziğinde bir usul

SETRE (Kelime Kökeni: Arapça setre)


[isim] [eskimiş]
  • Düz yakalı, önü ilikli bir ceket türü

    Müdür Bey, senelerden beri giymediği sırmalı setresini, kılıcını sandıktan çıkardı. - Memduh Şevket Esendal


SETER (Kelime Kökeni: İngilizce setter)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Uzun tüylü İngiliz köpeği

TEMEL (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü

    Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor. - Halide Edip Adıvar

[sıfat] [mecaz]
  • En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz

    Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır. - Burhan Felek

[mecaz]
  • Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler

    Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • temel atmak
  • temel kakmak
  • temel tutmak

Birleşik Kelimeler: temel bilimler, temel cümle, temel çivisi, temel direği, temel direk, temel duruş, temel duvarı, temel eğitim, temel haklar, temel harf, temel kazısı, temel öğretim, temel önerme, temel sayılar, temel taşı, temel tümce


TELES


[sıfat]
  • Yıpranmış, hırpalanmış bir biçimde telleri, lifleri meydana çıkmış

TELEM (Kelime Kökeni: Fransızca téléimprimeur sözünün kısaltılmış biçimi)


[isim]
  • Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç

TERME (Kelime Kökeni: Farsça terme)


[isim] [halk ağzında]
  • Bir tür yaban turpu
[isim]
  • Samsun iline bağlı ilçelerden biri

TERES


[isim] [kaba konuşmada]
  • Pezevenk

BETER (Kelime Kökeni: Farsça bedter)


[sıfat]
  • Daha kötü, çok kötü

    Çöller, Yemen ellerinden beter imiş. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • beter etmek
  • beterin beteri var

Birleşik Kelimeler: besbeter, beş beter


ESMER (Kelime Kökeni: Arapça esmer)


[isim]
  • Siyaha çalan buğday rengi
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Esmer yüzünün hafifçe kızardığını, gözlerinin garip bir ışıkla yanmaya başladığını görüyoruz. - Esat Mahmut Karakurt

[sıfat]
  • Teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan (kimse), yağız

    Bir düğün dansında ayaklarının pırıltısını seyrettiği esmer kızla evlendi. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • esmere al bağla, karşısına geç ağla

Birleşik Kelimeler: esmer amber, esmer buğday, esmer küf, esmer küfler, esmer su yosunları, esmer şeker, esmer un, barut esmeri


ELBET (Kelime Kökeni: Arapça elbet)


[zarf]
  • Elbette

    Gelirken de elbet bir şeyler getiriyor yanında. - Elif Şafak