SÖZLÜ ile Oluşan Kelimeler (SÖZLÜ Kelime Türetme)



SÖZLÜ harflerinden oluşan 8 kelime bulunuyor. SÖZLÜ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Sözlü kelimesinin anlamı nedir? Sözlü ile başlayan kelimeler. İçinde sözlü olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

5 Harfli Kelimeler

SÖZLÜ17

4 Harfli Kelimeler

ÖZLÜ15

3 Harfli Kelimeler

SÖZ13, ÖLÜ11, LÖS10, ZÜL8

2 Harfli Kelimeler

ÖZ11, ÜS5


ÜS (Kelime Kökeni: Arapça uss)


[isim] [matematik]
  • Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı: 53 anlatımında 3 rakamı üstür, 5 ise tabandır
[isim] [eskimiş]
  • Kök, asıl, temel, esas
[askerlik]
  • Bir askerî harekâtta birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge

    Mühimmat depolarının ve üslerin arasında, herkesin istifadesine ve zevkine açıktır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: merkez üs, deniz üssü, hava üssü, uzay üssü


ZÜL (Kelime Kökeni: Arapça ẕull)


[isim] [eskimiş]
  • Alçalma, düşkünlük

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zül saymak (veya addetmek)


LÖS (Kelime Kökeni: Almanca Löss)


[isim] [jeoloji]
  • En çok vadilerde, yamaçlarda bulunan, kil ve kum karışımı, sarı renkli verimli balçık

ÖLÜ


[sıfat]
  • Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı
[isim]
  • Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa

    Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]
  • Hayvan leşi

    Tavuk ölüsü.

[mecaz]
  • Gücü az, zayıf

    Ölü kandil.

[mecaz]
  • Çok durgun, hareketsiz

    Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı

[mecaz]
  • Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan

    Ölü bir konuşması var.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölü gibi
  • ölü gözü gibi
  • ölü gözü kadar
  • ölü gözünden yaş ummak
  • ölümü gör (veya öp)
  • ölüsü bile yetmek
  • ölüsü ortada kalmak
  • ölüyü güldürmek

Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı


ÖZ


[isim] [felsefe]
  • Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı

    Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner

[zamir]
  • Kendi, zat

    Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan

[mecaz]
  • Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde

    Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz

[bitki bilimi]
  • Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm

    Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • özü sözü bir (olmak)

Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü

[sıfat]
  • Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan

    Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin

Birleşik Kelimeler: öz kardeş

[isim] [halk ağzında]
  • Dere, çay

SÖZ


[isim]
  • Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • söz açmak
  • söz almak
  • söz altında kalmamak
  • söz anlamaz
  • söz anlatmak
  • söz anlayan beri gelsin
  • söz aramızda
  • söz atmak
  • söz ayağa düşmek
  • söz bir, Allah bir
  • söz çakmak
  • söz çıkarmak
  • söz çıkmak
  • sözde kalmak
  • sözden anlamak
  • söz dinlemek (veya tutmak)
  • söz düşmemek
  • söz düşürmek
  • söze atılmak
  • söze başlamak
  • söze boğmak
  • söze dalmak
  • söze karışmak
  • söze son vermek
  • söz etmek
  • söze yatmak
  • söz geçirmek
  • söz gelmek
  • söz getirmek
  • söz götürmek
  • söz götürmez
  • söz gümüşse sükût altındır
  • söz işitmek
  • söz kaldıramamak
  • söz kesmek
  • söz olmak
  • söz sözü açmak
  • söz taşımak
  • söz tutmak
  • sözü (veya sözünü) çevirmek
  • sözü açılmak
  • sözü ağzına tıkamak
  • sözü ağzında bırakmak
  • sözü ağzında gevelemek
  • sözü ağzında kalmak
  • sözü ağzından almak
  • sözü bağlamak
  • sözü dağıtmak
  • sözü dolandırmak
  • sözü döndürüp dolaştırmak
  • sözü edilmek
  • sözü geçmek
  • sözü kesmek
  • sözü kısa kesmek
  • sözüm meclisten dışarı
  • sözü mü olur?
  • sözüm yabana
  • sözün ardı boşa çıkmak
  • sözünde durmak
  • sözünden çıkmamak
  • sözünden dönmek
  • sözüne gelmek
  • sözüne sadık kalmak
  • sözünü (veya sözünüzü) balla kestim (veya kesiyorum)
  • sözünü bağlamak
  • sözünü bilmek
  • sözünü bilmemek
  • sözünü esirgememek (veya sakınmamak)
  • sözünü etmek
  • sözünü geri almak
  • sözünü kesmek
  • sözünün eri
  • sözünü tutmak
  • sözünü tutmak
  • sözünü yabana atmamak
  • sözünü yedirmek
  • sözünü yemek
  • sözü sohbeti yerinde
  • sözü tartmak
  • sözü uzatmak
  • söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir
  • söz vermek
  • söz yetiştirmek
  • söz yok!

Birleşik Kelimeler: söz başı, söz birliği, söz bölüğü, söz bölükleri, söz cambazı, söz dağarcığı, söz dalaşı, söz dizimi, söz düellosu, söz ebesi, söz ehli, söz gelimi, söz gelişi, söz gösterisi, sözgötürmez, söz hazinesi, söz karışıklığı, söz kesimi, söz konusu, söz meydanı, söz misali, söz rüşveti, söz sahibi, söz sırası, söz temsili, söz ustası, söz varlığı, söz yarışı, söz yazarı, söz yitimi, söz zinciri, sözüm ona, sözün kısası, sözüne sahip, acı söz, ağır söz, ara söz, beylik söz, eğri söz, iğneli söz, katı söz, kuru söz, lastikli söz, ön söz, pis söz, sav söz, son söz, tatlı söz, atasözü, namus sözü, şeref sözü


ÖZLÜ


[sıfat]
  • Özü olan, öz bölümü çokça olan

    Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle. - Yahya Kemal Beyatlı

[zarf]
  • Kısa ve anlamlı bir biçimde

    Köprüye kadar kendi dünyaları içinde ne tatlı, ne özlü konuşurlardı. - Yusuf Ziya Ortaç

Birleşik Kelimeler: özlü çamur, özlü un, bal özlü


SÖZLÜ


[sıfat]
  • Sözle, konuşma biçiminde yapılan, şifahi, oral, yazılı karşıtı

    Bu konuda sözlü bir mutabakat yoktu aralarında, sözsüz bir uzlaşmaydı yalnızca. - Üstün Dökmen

[isim]
  • Evlenmek için birbirine söz vermiş olan kimse, yavuklu

Birleşik Kelimeler: sözlü film, sözlü kültür, sözlü saldırı, sözlü soru önergesi, sözlü tarih, açık sözlü, çok sözlü, sazlı sözlü, tatlı sözlü, tok sözlü