SAKSAFONCULUK harflerini içeren 5 harfli 69 kelime bulunuyor. 5 harfli SAKSAFONCULUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
FOKUS14,
AFSUN13,
FASON13,
FALSO13,
FANUS13,
KOFUL13,
FASKA12,
FAUNA12,
SAKAF12,
FALAN11,
KALFA11,
SOLCU11,
SUCUL11,
SUCUK11,
CASUS11,
KOLCU10,
KUCAK9,
LONCA9,
SUSKU9,
SUOKU9,
CUKKA9,
ANCAK8,
KOLSU8,
KANCA8,
NACAK8,
SONLU8,
SOLUK8,
SUSAK8,
SULUK8,
SASON8,
USSAL8,
AKSON7,
KONSA7,
KONUK7,
KULUN7,
KASKO7,
OKLUK7,
ONLUK7,
SOKAK7,
SOLAK7,
SUNAK7,
SULAK7,
SALSA7,
SALON7,
SAUNA7,
UNLUK7,
ASLAN6,
AKSAN6,
AKSAK6,
KONAK6,
KOLAN6,
KOALA6,
KULAK6,
KUKLA6,
KALAS6,
KAKAO6,
SKALA6,
SANAL6,
SALAK6,
SAKAL6,
SAKAK6,
UKALA6,
ANLAK5,
ALKAN5,
AKLAN5,
KANAL5,
KANKA5,
KALAN5,
KALAK5
ANLAK
[isim] [ruh bilimi]
ALKAN
(Kelime Kökeni: Fransızca alcane)
[isim] [kimya]
-
Doymuş alifatik hidrokarbonların genel adı, parafin
AKLAN
[isim] [coğrafya]
-
Sularını bir denize veya göle gönderen bölge, maile
Karadeniz aklanı.
KANAL
(Kelime Kökeni: Fransızca canal)
[isim]
-
Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla veya gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu
Süveyş Kanalı.
Panama Kanalı.
[anatomi]
-
İçinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol
[coğrafya]
-
İki kıyı arasındaki dar ve derin deniz
Mozambik Kanalı.
Birleşik Kelimeler: atmık kanalı, hava kanalı, öd kanalı, reçine kanalı, yarım daire kanalları
KANKA
[isim] [teklifsiz konuşmada]
-
Kardeş kadar yakın olan kimse
KALAN
[sıfat]
[isim] [matematik]
[isim] [matematik]
-
Bölme işleminde bölünenden artan sayı
KALAK
[isim] [halk ağzında]
ASLAN
[isim] [hayvan bilimi]
-
Kedigillerden, Afrika'da ve Asya'da yaşayan, erkekleri yeleli, yırtıcı, uzunluğu 160, kuyruğu 70 santimetre ve ucu püsküllü, çok koyu sarı renkli güçlü bir tür memeli, arslan
[mecaz]
-
Gürbüz, cesur ve yiğit adam
Ata Sözleri ve Deyimler
- aslan gibi
- aslanım!
- aslanın ağzında olmak
- aslan kesilmek
- aslan kocayınca sıçan deliği gözetir
- aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir
- aslan postunda, gönül dostunda
- aslan yatağından belli olur
Birleşik Kelimeler: aslanağzı, aslankulağı, aslankuyruğu, aslan payı, aslanpençesi, aslansütü, aslan yürekli, dağ aslanı, denizaslanı, gemi aslanı, Yeni Dünya aslanı
[isim] [gök bilimi]
-
Zodyak üzerinde Yengeç ile Başak arasında yer alan takımyıldızın adı
AKSAN
(Kelime Kökeni: Fransızca accent)
[isim]
[dil bilgisi]
Birleşik Kelimeler: aksanı bozuk
AKSAK
[sıfat]
-
Aksayan, hafifçe topallayan
[mecaz]
-
İyi gitmeyen, iyi işlemeyen
İşin aksak yönü.
[isim] [edebiyat]
-
Eski Yunan ve Latin şiir ölçüsünde, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan dize
[isim] [müzik]
-
Türk müziğinde kıvrak bir usul
Ata Sözleri ve Deyimler
- aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz
Birleşik Kelimeler: ağır aksak, yürük aksak, raks aksağı, Türk aksağı
KONAK
[isim]
[hayvan bilimi]
[eskimiş]
[eskimiş]
-
Yolculukta geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yer
Ata Sözleri ve Deyimler
Birleşik Kelimeler: konak yavrusu, bülbülkonağı, hükûmet konağı
[isim] [halk ağzında]
-
Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası
[isim]
-
İzmir iline bağlı ilçelerden biri
KOLAN
[isim]
[halk ağzında]
-
Yünden veya iplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak
Ata Sözleri ve Deyimler
- kolan çekmek
- kolan vurmak
Birleşik Kelimeler: kolan balığı
KOALA
[isim]
-
Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus)
KULAK
[isim] [anatomi]
[anatomi]
[müzik]
-
Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
[coğrafya]
-
Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
[mecaz]
-
Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
Ata Sözleri ve Deyimler
- kulağı (bir şeyde) olmak
- kulağı (veya kulakları) çınlasın
- kulağı ağır işitmek
- kulağı dikilmek
- kulağı duvar olmak
- kulağına çalınmak
- kulağına çarpmak
- kulağına fısıldamak
- kulağına gelmek
- kulağına girmemek
- kulağına gitmek
- kulağına inanmamak
- kulağına kar suyu kaçırmak
- kulağına kar suyu kaçmak
- kulağına koymak (veya sokmak)
- kulağına küpe olmak (veya etmek)
- kulağına söylemek
- kulağını açmak
- kulağını bükmek
- kulağını çekmek
- kulağını çınlatmak
- kulağını doldurmak
- kulağının üzerine yatmak
- kulağının zarı patlamak
- kulağını sağır etmek
- kulağı okşamak
- kulağı olmamak
- kulağı ters taraftan göstermek
- kulak (veya kulağını) tırmalamak
- kulak (veya kulaklarını) tıkamak
- kulak arkası (veya ardı) etmek
- kulak asmak
- kulak kabartmak
- kulak kesilmek
- kulak kıvırmak
- kulakları dolmak
- kulaklarına kadar kızarmak
- kulaklarını dikmek
- kulaklarının pasını gidermek
- kulakları paslanmak
- kulakları patlatmak
- kulakları uğuldamak
- kulak tutmak
- kulak vermek
- kulak vermek
Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında
[isim] [eskimiş]
KUKLA
(Kelime Kökeni: Rumca)
[isim]
[mecaz]
Ata Sözleri ve Deyimler
- kukla gibi
- kukla gibi oynatmak
Birleşik Kelimeler: kukla hükûmet, kukla oyunu, kukla tiyatrosu