SAHTEKARLIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



SAHTEKARLIK harflerini içeren 5 harfli 112 kelime bulunuyor. 5 harfli SAHTEKARLIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HASIL11, HASIR11, ISLAH11, SATIH11, HIRKA10, HAKAS10, HAKLI10, HALAS10, HATIL10, HATIR10, HARLI10, HASAR10, HASTA10, HASET10, HASAT10, ITRAH10, KAHIR10, SALAH10, SAHTE10, SAHRE10, SAHRA10, TAHIL10, AHRET9, AHLAT9, AHLAK9, ELHAK9, HELAK9, HALET9, HALKA9, HALAT9, HARTA9, KARHA9, KAHTA9, RAHLE9, RAHAT9, TAHRA9, ASLIK7, ASKLI7, ISTAR7, ISLAK7, ISKAT7, KISKA7, KASIK7, KASIR7, KASIT7, KASLI7, RASIT7, SIRAT7, SALIK7, SARIK7, SAKLI7, SAKIT7, SATIR7, ARKIT6, ARTIK6, ASKAT6, ASKER6, ASTAR6, ATLAS6, ALTES6, ALTIK6, AKLIK6, AKSAK6, ITLAK6, ILTAR6, KITAL6, KARIK6, KARLI6, KATIK6, KATKI6, KATLI6, KATIR6, KARST6, KASET6, KALAS6, KALIT6, KALIK6, KESAT6, KIRAT6, LASTA6, RASAT6, SKALA6, SALTA6, SALAT6, SARAT6, SARAK6, SALAK6, SAKAT6, SAKAR6, SAKAL6, SAKAK6, SERAK6, TIRAK6, TASAR6, TALAS6, TAKSA6, TAKAS6, TERAS6, AKTAR5, KARAT5, KATAR5, KATRE5, KALAK5, KETAL5, RAKET5, REKAT5, TRAKE5, TARAK5, TARLA5, TALAK5, TAKLA5, TAKKE5


AKTAR (Kelime Kökeni: Arapça ʿaṭṭār)


[isim]
  • Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân

KATAR (Kelime Kökeni: Arapça ḳiṭār)


[isim]
  • Tren

    Kendisini getiren metro katarı yoluna devam edip karanlık tünelde kaybolmuştu. - Osman Aysu

Birleşik Kelimeler: sürat katarı, turna katarı, yük katarı


KATRE (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṭre)


[isim] [eskimiş]
  • Damla

Ata Sözleri ve Deyimler

  • katresi kalmadı (veya yok)


KALAK


[isim] [halk ağzında]
  • Burun, burun ucu

KETAL


[isim]
  • Çirişli bir tür parlak bez

RAKET (Kelime Kökeni: Fransızca raquette)


[isim] [spor]
  • Masa tenisi, tenis vb. oyunlarda topa vurmak için kullanılan, oval tahta bir kasnağa gerilmiş bir ağla veya lastikle kaplanmış saplı araç, vuraç

REKÂT (Kelime Kökeni: Arapça rekʿat)


[isim] [din bilgisi]
  • Namazda bir kıyam, bir rükû ve iki secdeden oluşan bölüm

    Öğle namazının kaç rekât olduğunu unutmuş, aklında hiç namaz suresi kalmamıştı. - Hüseyin Rahmi Gürpınar


TRAKE (Kelime Kökeni: Fransızca trachée)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Soluk borusu

TARAK


[isim]
  • Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç

    Bir ay boyunca, kırlaşan saçlarına tarak sürmedi. - Lâtife Tekin

[anatomi]
  • İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü
[hayvan bilimi]
  • Suda yaşayan hayvanlarda solungaç
[hayvan bilimi]
  • Yassı solungaçlılardan, kabukları yuvarlak, yelpaze biçiminde bir yumuşakça (Pecten)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tarak vurmak

Birleşik Kelimeler: tarak dubası, tarak işi, tarak kemiği, tarak otu, tas tarak, ayak tarağı, çobantarağı, deniztarağı, taşçı tarağı


TARLA


[isim]
  • Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası

    Denizciler aralarında, karadaki tarla sahiplerinden çok daha fazla, hem çok daha candan yardımlaşırlar. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tarla açmak
  • tarlada izi olmayanın harmanda sözü (veya yüzü) olmaz
  • tarlanın taşlısı, karının (veya kadının) saçlısı
  • tarlayı taşlı, kızı kardeşli yerden almalı

Birleşik Kelimeler: tarla faresi, tarla kuşu, tarla sıçanı, bamyatarlası, çeltik tarlası, dalyan tarlası, mayın tarlası


TALAK (Kelime Kökeni: Arapça ṭalāḳ)


[isim] [eskimiş] [hukuk]
  • Evliliğin sona ermesi, erkeğin karısını boşaması

Birleşik Kelimeler: talakıselase


TAKLA


[isim]
  • Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takla atmak
  • takla attırmak

Birleşik Kelimeler: takla böcekleri, tepetakla, yıldırım takla


TAKKE (Kelime Kökeni: Arapça ṭāḳiye)


[isim]
  • İnce kumaştan dikilmiş veya ipten örülmüş, çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık

    Yatarken beyaz gecelik entarisini giyer ve başına da küçücük gecelik takkesini geçirirmiş. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mimarlık]
  • Yarım küre biçimindeki kubbenin üst bölümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takke düştü, kel göründü


ARKIT


[isim] [halk ağzında]
  • Köy evlerinde kapıların arkasına konulan kalın kuşak

ARTIK


[sıfat]
  • İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan
[isim]
  • Bir şeyin harcandıktan veya kullanıldıktan sonra artan bölümü

    Kumaş artığı.

    Dibinde bir yudumluk kararmış çay artığı vardı. - Yusuf Atılgan

[zarf]
  • (a'rtık) Bundan böyle, bundan sonra

    Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı. - Tarık Buğra

[isim] [müzik]
  • Büyük ve tam aralıkların yarım ses artmış hâli

Birleşik Kelimeler: artık değer, artık emek, artık göl, artık gün, artık yıl, eksik artık, üretim artığı