RENKÖLÇER Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler



RENKÖLÇER harflerini içeren 4 harfli 23 kelime bulunuyor. 4 harfli RENKÖLÇER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÖKÇE13, KÖLE10, KÖRE10, ÖREN10, ÖREK10, ÖNEL10, RÖLE10, ÇENE7, ÇENK7, KEÇE7, LEÇE7, EREN4, EREK4, ERKE4, ENEK4, ELEK4, KERE4, KELE4, KENE4, LEKE4, NERE4, REEL4, RENK4


EREN


[isim] [din bilgisi]
  • Ermiş

    Bu adam vaktinin en büyük erenlerindendi. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erenlerin sağı solu (belli) olmaz

Birleşik Kelimeler: alperen


EREK


[isim]
  • Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef

    Onun metodunu uygulamakla araştırıcının varamayacağı erek yoktur. - Azra Erhat

Birleşik Kelimeler: erek bilimi


ERKE


[isim] [fizik]
  • Enerji
[felsefe]
  • Pozitif bilimlerde iş başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü

ENEK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş

ELEK


[isim]
  • Taneli veya un gibi toz durumunda olan şeyleri yabancı maddelerden ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak için kullanılan, tahta bir kasnak ve tek tarafa gerilmiş, gözenekli tel, kıl, bez vb.nden oluşan araç

    Evden bir elek getirilecek, eleğin kenarına bir sopa konup kaldırılacak. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • elekten geçirmek

Birleşik Kelimeler: norton eleği


KERE (Kelime Kökeni: Arapça kerre)


[isim]
  • Kez, yol, defa, sefer

    Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran! - Burhan Felek

Birleşik Kelimeler: bin kere, bir kere, kırk kere, milyon kere, otuz kere, yüz kere


KELE


[isim] [halk ağzında]
  • Boğa, tosun

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keleye çekmek


KENE


[isim] [hayvan bilimi]
  • Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kene gibi yapışmak

Birleşik Kelimeler: kene ağacı, kene göz, kene otu


LEKE (Kelime Kökeni: Farsça leke, lekke)


[isim]
  • Kirliliği gösteren iz

    Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

[biyoloji]
  • Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk
[mecaz]
  • Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe

    Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu. - Halide Edip Adıvar

[gök bilimi]
  • Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • leke etmek
  • leke getirmek
  • leke olmak
  • leke sürmek

Birleşik Kelimeler: Güneş lekeleri, güneş lekesi, sandık lekesi


NERE


[isim]
  • Hangi yer?

    Buranın nere olduğunu biliyor musunuz? Bu, nerenin resmi?

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... nere ... nere


REEL (Kelime Kökeni: Fransızca réel)


[sıfat]
  • Gerçek

RENK (Kelime Kökeni: Farsça reng)


[isim]
  • Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum

    Birisi sütsüz çikolata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu Amerikan boksörlerine benziyordu. - Aka Gündüz

[mecaz]
  • Nitelik

    İşin rengi değişti.

[mecaz]
  • Çeşitlilik

Ata Sözleri ve Deyimler

  • rengi atmak (veya kaçmak veya uçmak)
  • rengini belli etmek
  • rengi solmak
  • renk almak
  • renk gelmek
  • renk katmak
  • renkten renge girmek
  • renk vermek
  • renk vermemek

Birleşik Kelimeler: renk bilimi, renk cümbüşü, renkgideren, renk körü, renkölçer, renk ölçme, renk yuvarı, basit renk, metalik renk, ölü renk, pastel renk, rengârenk, sağır renk, şekerrenk, açık kahverengi, alev rengi, altın rengi, bakır rengi, bal rengi, barut rengi, buğday rengi, çivit rengi, demir rengi, duman rengi, erguvan rengi, fes rengi, fildişi rengi, gurup rengi, fındık rengi, fıstık rengi, filiz rengi, gül rengi, gümüş rengi, hardal rengi, kahverengi, kemik rengi, kestane rengi, kimyon rengi, kiremit rengi, koyu kahverengi, kurşun rengi, kül rengi, leylak rengi, lila rengi, limon rengi, menekşe rengi, nohut rengi, pas rengi, portakal rengi, saman rengi, sincap rengi, saz rengi, şarap rengi, tahin rengi, tarçın rengi, ten rengi, toprak rengi, tütün rengi, zeytin rengi, sıcak renkler, soğuk renkler


ÇENE (Kelime Kökeni: Farsça çāne)


[isim]
  • Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını sağlayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad

    Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu. - Halide Edip Adıvar

[denizcilik]
  • Baş bodoslamasının omurga ile birleştiği yer, çarık
[mecaz]
  • Çok konuşma huyu, gevezelik

    Sende de çene var ha!

[halk ağzında]
  • Köşe

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çene çalmak
  • çenen tutulsun!
  • çene patlatmak
  • çenesi açılmak
  • çenesi atmak
  • çenesi durmamak
  • çenesi düşmek
  • çenesi kilitlenmek
  • çenesine vurmak
  • çenesini açmak
  • çenesini açtırmak
  • çenesini bağlamak
  • çenesini bıçak açmamak
  • çenesini dağıtmak
  • çenesini kapatmak
  • çenesinin bağı çözülmek
  • çenesini tutmak
  • çenesi oynamak
  • çene yarıştırmak
  • çene yetiştirmek
  • çene yormak

Birleşik Kelimeler: çene çukuru, çene kavafı, çene yarışı, çene yarıştırma, çenesi düşük, çenesi kuvvetli, çeneye kuvvet, alt çene, çalçene, ökçe çene, üst çene


ÇENK (Kelime Kökeni: Farsça çeng)


[isim] [müzik]
  • Arpı andıran, telli bir çalgı

KEÇE


[isim]
  • Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş

    Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular. - Ömer Seyfettin

[sıfat]
  • Bu kumaştan yapılan

    Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye yerlere, kilimlerin üstüne ayı postları serilmişti. - Nezihe Araz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keçe külah etmek
  • keçe külah olmak
  • keçesini sudan çıkarmak
  • keçeyi suya atmak