PUFLAMAK ile Oluşan Kelimeler (PUFLAMAK Kelime Türetme)



PUFLAMAK harflerinden oluşan 91 kelime bulunuyor. PUFLAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Puflamak kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

PUFLAMAK20

7 Harfli Kelimeler

PUFLAMA19, UFLAMAK15, UFALMAK15

6 Harfli Kelimeler

UFLAMA14, UFALMA14, KAPLAM11, ULAMAK8

5 Harfli Kelimeler

PUFLA16, MUFLA13, FLAMA12, AMPUL11, KALFA11, PAMUK11, KAPMA10, KLAPA9, LAKAP9, PLAKA9, KUMLA7, MAKUL7, ULAMA7, ALMAK6, KALMA6, MALAK6, UKALA6

4 Harfli Kelimeler

MUAF12, FAUL11, UFAK11, AFAK10, AFAL10, ALFA10, FAAL10, KAFA10, PUMA10, ALPU9, KUPA9, KULP9, KAMP9, MAPA9, PALU9, APAK8, KALP8, LAPA8, PLAK8, PALA8
Tümünü Gör

3 Harfli Kelimeler

PUF14, FUL10, FLU10, FAK9, FAL9, LAF9, KUP8, LUP8, PUL8, ALP7, KAP7, LAP7, PAK7, PAL7, KUM5, AMA4, KUL4, KAM4, LAM4, MAL4
Tümünü Gör

2 Harfli Kelimeler

UF9, AF8, FA8, AM3, MA3, AK2, AL2, LA2


AK


[isim]
  • Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
[sıfat]
  • Bu renkte olan
[sıfat] [mecaz]
  • Temiz
[sıfat] [mecaz]
  • Dürüst
[sıfat] [mecaz]
  • Sıkıntısız, rahat

    Ak günler göresin.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ak akçe kara gün içindir
  • ak dediğine kara demek
  • ak don kara don geçitte belli olur
  • ak gün ağartır, kara gün karartır
  • akı ak karası kara
  • akı karası geçitte belli olur
  • akım derken bokum demek
  • ak koyun kara koyun geçit başında belli olur
  • ak koyunu gören içi dolu yağ sanır
  • ak koyunun kara kuzusu da olur
  • ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır
  • akla karayı seçmek
  • ak sakaldan yok sakala gelmek

Birleşik Kelimeler: ak ağa, akağaç, akamber, akasma, akbaba, akbakla, akbalık, akbalıkçıl, akbasma, akbaş, ak benek, akbuğday, akburçak, akciğer, akçöpleme, akdarı, ak demir, akdiken, akdoğan, akdut, ak gözlü, akgünlük, akhardal, ak kan, akkaraman, akkarınca, akkavak, akkefal, akkelebek, akkor, akkuş, akkuyruk, aklevrek, ak madde, akmantar, ak pak, akpas, akpelin, ak saçlı, aksakal, ak sakallı, aksedir, aksoğan, aksöğüt, aksu, aksuna, aksungur, ak sülümen, aktaş, aktavşan, aktöre, aktutma, ak yazı, ak yel, ak yem, Ak Yıldız, akyuvar, akzambak, yüzü ak, göz akı, yumurta akı, yüz akı


AL


[isim]
  • Kanın rengi, kızıl, kırmızı
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Al bayrak. Al çuha.

[sıfat]
  • Bu renkte olan (at)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al elmaya taş atan çok olur
  • al giymedim ki alınayım
  • al gömlek gizlenemez
  • alı alına, moru moruna
  • alı al, moru mor
  • al kanlara boyanmak
  • al kiraz üstüne kar yağmış

Birleşik Kelimeler: albasma, albastı, al bayrak, alkarısı, al sancak, alyuvar

[isim] [eskimiş]
  • Aldatma, düzen, tuzak, hile

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz

[kimya]
  • Alüminyum elementinin simgesi

LA (Kelime Kökeni: İtalyanca la)


[isim] [müzik]
  • Gam dizisinde `sol` ile `si` arasındaki ses
[kimya]
  • Lantan elementinin simgesi

AM


[isim] [kaba konuşmada]
  • Dişilik organı
[kimya]
  • Amerikyum elementinin simgesi

ÂMÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿmā)


[sıfat]
  • Görme engelli
[bağlaç]
  • Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma, lakin, velakin

    Para kazanmayı hiç sevmiyordu ama hesapsız harcamaya bayılıyordu. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ama ne
  • aması maması yok!
  • aması var


KUL


[isim]
  • Tanrı'ya göre insan

    Kul ile Tanrı'nın arasına girilmez.

[tarih]
  • Köle

    Kendisi kabilenin beyinin kullarından birinin kızıydı. - Halide Edip Adıvar

[tarih]
  • Karavaş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kula kul olmak
  • kul etmek
  • kul köle olmak
  • kul kusursuz olmaz
  • kul olmak
  • kul sıkışmayınca (veya daralmayınca veya bunalmayınca) Hızır yetişmez
  • kulunuz

Birleşik Kelimeler: kul cinsi, kul hakkı, kul kâhyası, kul kethüdası, kul oğlanı, kuloğlu, kul taksimi, kul yapısı, buyruk kulu, emir kulu, kapı kulu


KAM


[isim]
  • Şaman
[isim]
  • Zevk, mutluluk, tat

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kâm almak


LÂM (Kelime Kökeni: Arapça lām)


[isim]
  • Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lâm elif çevirmek (veya çizmek)
  • lâmı cimi yok

[isim]
  • Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası

MAL (Kelime Kökeni: Arapça māl)


[isim]
  • Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü

    Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. - Ömer Seyfettin

[ticaret]
  • Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia
[mecaz]
  • Bayağı, aşağılık, kötü kimse

    Onun ne mal olduğunu bilirim.

[argo]
  • Esrar
[kaba konuşmada]
  • Orospu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mal adama hem dost hem düşmandır
  • mal bulmuş Mağribî gibi
  • mal canı kazanmaz, can malı kazanır
  • mal canın yongasıdır
  • mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
  • mal edinmek
  • mal etmek
  • malı götürmek
  • malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
  • malın iyisi boğazdan geçer
  • malı ongun olanın adı angın olur
  • mal kaldırmak
  • mal kapatmak
  • mal meydanda
  • mal olmak
  • mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
  • mal yapmak

Birleşik Kelimeler: mal beyanı, mal bildirimi, mal birliği, mal canlısı, mal mülk, mal sahibi, mal sandığı, mal varlığı, malın gözü, anamal, ara mal, başmal, beytülmal, fason mal, kabzımal, mirî mal, resülmal, sermaye mal, tapon mal, dünya malı, hırsız malı, işporta malı, ithal malı, mezat malı, orta malı, sıra malı, vakıf malı, yerli malı, ikame mal


KUM


[isim] [madencilik]
  • Silisli kütlelerin, kayaların, doğal etkenlerle parçalanarak ufalanmasından oluşan, deniz kıyısı, dere yatağı vb. yerlerde çok bulunan, ufak, sert tanecikler

    İki kamyon kum getirmemi istedi. - Yusuf Atılgan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kumda oynamak
  • kum dökmek
  • kum gibi

Birleşik Kelimeler: kum balığı, kumbaşı, kum çölü, kum engereği, kum fırtınası, kum grisi, kum havucu, kum havuzu, kum kamyonu, kumkayası, kumkazan, kum ocağı, kum otu, kum saati, kum taşı, kum torbası, gök kumu


ALMAK


[-i]
  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Satın almak
[nesnesiz]
  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i] [-den]
  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

[nesnesiz]
  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e] [nesnesiz]
  • Kabul etmek
[nesnesiz]
  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]
  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]
  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i] [nesnesiz]
  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]
  • Kazanmak, elde etmek
[nesnesiz]
  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i] [nesnesiz]
  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]
  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]
  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

[-e] [-i]
  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e] [-i]
  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i] [-de]
  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i] [-den]
  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

[nesnesiz]
  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]
  • Görevden, işten çekmek
[nesnesiz]
  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]
  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]
  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz] [-den]
  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz


KALMA


[isim]
  • Kalmak işi

    Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar

[sıfat]
  • Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan

    Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma


MALAK


[isim] [halk ağzında]
  • Manda yavrusu

UKALA (Kelime Kökeni: Arapça ʿuḳalā)


[sıfat]
  • Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan (kimse)

    Sinirli, ukala, münasebetsiz herifin biridir. - Nazım Hikmet

Birleşik Kelimeler: ukala dümbeleği


KUMLA


[isim]
  • Kumluk yer, geniş kumsal