OKUTMANLIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



OKUTMANLIK harflerini içeren 6 harfli 26 kelime bulunuyor. 6 harfli OKUTMANLIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KOMUTA9, KUMALI9, OKUTMA9, OKUNMA9, OKUMAK9, ONULMA9, OLUNMA9, KOLTUK8, KONMAK8, KILMAK8, MUTLAK8, MAKTUL8, MANTIK8, MATLIK8, OKKALI8, TINMAK8, TIKMAK8, TONLUK8, TOKMAK8, TOKLUK8, TOKALI8, TAMLIK8, TALKIM8, ULANTI8, KONTAK7, TALKIN7


KONTAK (Kelime Kökeni: Fransızca contact)


[isim]
  • Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
[mecaz]
  • Bağlantı, ilgi

    Samim, bu kontağın bu kadar çabuk gerçekleşeceğini tahmin etmemişti. - Osman Aysu

[sıfat] [argo]
  • Ruh sağlığı yerinde olmayan, dengesiz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kontak açmak
  • kontak atmak
  • kontak kapatmak (veya kapamak)
  • kontak kurmak
  • kontak yapmak

Birleşik Kelimeler: kontak anahtarı, kontak lens, kafadan kontak, kafası kontak


TALKIN (Kelime Kökeni: Arapça telḳīn)


[isim] [din bilgisi]
  • Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinî sözler, telkin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • talkın vermek


KOLTUK


[isim]
  • Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer

    Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı. - Halide Edip Adıvar

[denizcilik]
  • Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip
[mecaz]
  • Koltuklama veya koltuklanma

    O koltuktan hoşlanmaz.

[mecaz]
  • Kayırma, destek

    Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez.

[mecaz]
  • Yüksek mevki, makam

    Koltuk kavgası.

[argo]
  • Genelev

    Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[halk ağzında]
  • Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler
[eskimiş]
  • Kenar, tenha yer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koltuğa girmek
  • koltuğu doldurmak
  • koltuğuna girmek
  • koltuğunun altına sığınmak
  • koltuk çıkmak
  • koltukları kabarmak
  • koltukta olmak
  • koltuk vermek

Birleşik Kelimeler: koltuk altı, koltukbaşı, koltuk değneği, koltuk düşkünü, koltuk gözü, koltuk kapısı, koltuk kavgası, koltuk meyhanesi, koltuk takımı, lüks koltuk, tekerlekli koltuk, yatar koltuk, berber koltuğu, dişçi koltuğu, köşe koltuğu, şoför koltuğu


KONMAK


[-e]
  • Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek

    Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına. - Çetin Altan

[mecaz]
  • Bir şeyi emeksiz edinmek

    Ayşe de yarın öbür gün bir lise hocası olacak belki de servete de konacaktı. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: kona göçe, göçerkonar, konargöçer, gecekondu, kuşkonmaz

[-e]
  • Koyma işi yapılmak

    Yemeğe tuz konur.


KILMAK


[yardımcı fiil]
  • Etmek, yapmak

MUTLAK (Kelime Kökeni: Arapça muṭlaḳ)


[sıfat]
  • Salt

    Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum. - Halide Edip Adıvar

[felsefe]
  • Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık
[zarf]
  • Kesinlikle

    Hele hükümdar liyakatsizse böyle bir murakabeye mutlak ihtiyaç vardır. - Cemil Meriç

Birleşik Kelimeler: mutlak değer, mutlak mera, mutlak nem, mutlak sıcaklık, mutlak sıfır


MAKTUL (Kelime Kökeni: Arapça maḳtūl)


[sıfat]
  • Öldürülmüş, öldürülen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • maktul düşmek (veya olmak)


MANTIK (Kelime Kökeni: Arapça manṭiḳ)


[isim]
  • Doğru düşünme sanatı ve bilimi

    Akılla, mantıkla açıklanmayacak durumlar vardır dünyada. - Necati Cumalı

[felsefe]
  • Düşüncenin ve düşüncenin varlık biçimlerinin, ögelerinin, türlerinin, olanaklarının, yasalarının ve düşünce bağlamlarının bilimi, lojik

Birleşik Kelimeler: mantık dışı, mantık öncesi, modern mantık, simgesel mantık


MATLIK


[isim]
  • Mat olma durumu

OKKALI


[sıfat]
  • Kiloca fazla olan, ağır çeken

    Ablak yüzlü, okkalı bir adamdı nazır hazretleri. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]
  • Çok, fazla

    Müfettiş Bey, öncekilerden çok daha okkalı bir yudum içti. - Tarık Buğra

[mecaz]
  • Ağır, şiddetli

    Önce Bekir'in omzuna okkalı bir sille indirdi. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: okkalı kahve


TINMAK


[nesnesiz] [teklifsiz konuşmada]
  • Ses çıkarmak

Birleşik Kelimeler: tınmaz melaike


TIKMAK


[-e] [-i]
  • İterek, zorla, aceleyle sokmak

    Her birinin ağzına avucundaki et parçasını tıktı. - Falih Rıfkı Atay

[teklifsiz konuşmada]
  • Sokmak

    Hesap kitap, müfettiş derken Aslan'ı kafese tıkmışlar. - Memduh Şevket Esendal

Birleşik Kelimeler: tıka basa


TONLUK


[sıfat]
  • Belli bir ton ağırlığında olan

    Üç tonluk kamyon.


TOKMAK


[isim]
  • Ağaçtan yapılmış iri çekiç

    Hallaç geniş, kocaman tırnaklı elleriyle hâlâ tokmak sallıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tokmak gibi

Birleşik Kelimeler: tokmakbaş, tokmak tokmak, kapı tokmağı


TOKLUK


[isim]
  • Tok olma durumu

Birleşik Kelimeler: gönlü tokluk, gözü tokluk, karnı tokluk, gönül tokluğu, boğaz tokluğuna, karın tokluğuna