OKUNULMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



OKUNULMAK harflerini içeren 5 harfli 26 kelime bulunuyor. 5 harfli OKUNULMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "okunulmak ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde Okunulmak olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

KONUM8, KUMLU8, KUMUK8, KUMUL8, LOKUM8, OKUMA8, UKNUM8, ULUMA8, KONMA7, KOKMA7, KONUK7, KUMAN7, KUMLA7, KULUN7, LOKMA7, MAKUL7, NAMLU7, OKLUK7, ONMAK7, ONLUK7, OLMAK7, UNLUK7, KONAK6, KOLAN6, KULAK6, KUKLA6


KONAK


[isim]
  • Büyük ve gösterişli ev

    Konaktan tekrar mektebe döndükten sonra uzun zaman boynu bükük dolaştım. - Etem İzzet Benice

[hayvan bilimi]
  • Konakçı
[eskimiş]
  • Araba veya hayvanla bir günde alınan yol

    Buradan orası beş konaktır.

[eskimiş]
  • Yolculukta geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • konak gibi

Birleşik Kelimeler: konak yavrusu, bülbülkonağı, hükûmet konağı

[isim] [halk ağzında]
  • Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası
[isim]
  • İzmir iline bağlı ilçelerden biri

KOLAN


[isim]
  • At, eşek vb. hayvanların semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemer

    Adam döndü, beygirinin semerini almak için kolanını çözmeye başladı. - Necati Cumalı

[halk ağzında]
  • Yünden veya iplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kolan çekmek
  • kolan vurmak

Birleşik Kelimeler: kolan balığı


KULAK


[isim] [anatomi]
  • Başın her iki yanında bulunan işitme organı

    Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın

[anatomi]
  • Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü

    Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar

[müzik]
  • Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
[coğrafya]
  • Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
[mecaz]
  • Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulağı (bir şeyde) olmak
  • kulağı (veya kulakları) çınlasın
  • kulağı ağır işitmek
  • kulağı dikilmek
  • kulağı duvar olmak
  • kulağına çalınmak
  • kulağına çarpmak
  • kulağına fısıldamak
  • kulağına gelmek
  • kulağına girmemek
  • kulağına gitmek
  • kulağına inanmamak
  • kulağına kar suyu kaçırmak
  • kulağına kar suyu kaçmak
  • kulağına koymak (veya sokmak)
  • kulağına küpe olmak (veya etmek)
  • kulağına söylemek
  • kulağını açmak
  • kulağını bükmek
  • kulağını çekmek
  • kulağını çınlatmak
  • kulağını doldurmak
  • kulağının üzerine yatmak
  • kulağının zarı patlamak
  • kulağını sağır etmek
  • kulağı okşamak
  • kulağı olmamak
  • kulağı ters taraftan göstermek
  • kulak (veya kulağını) tırmalamak
  • kulak (veya kulaklarını) tıkamak
  • kulak arkası (veya ardı) etmek
  • kulak asmak
  • kulak kabartmak
  • kulak kesilmek
  • kulak kıvırmak
  • kulakları dolmak
  • kulaklarına kadar kızarmak
  • kulaklarını dikmek
  • kulaklarının pasını gidermek
  • kulakları paslanmak
  • kulakları patlatmak
  • kulakları uğuldamak
  • kulak tutmak
  • kulak vermek
  • kulak vermek

Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında

[isim] [eskimiş]
  • Varlıklı Rus köylüsü

KUKLA (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri

    Salıncağın üzerindeki kızlar, iki zarif kukla gibi fıldır fıldır dönüyorlardı. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]
  • Başkasının etkisinde olan, onun isteklerine göre davranan (kimse)

    Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kukla gibi
  • kukla gibi oynatmak

Birleşik Kelimeler: kukla hükûmet, kukla oyunu, kukla tiyatrosu


KONMA


[isim]
  • Konmak işi

    Şiirde biçim, gerekli parçaların yerli yerine konmasıdır. - Behçet Necatigil


KOKMA


[isim]
  • Kokmak işi

    Yıkanmamayı ve böylece pis pis kokmayı bile göze alırlarmış. - Salâh Birsel


KONUK


[isim]
  • Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman

    Şatoda yaşayanlarla konuklar, buralarda, topluca yıkanırlarmış. - Salâh Birsel

[hayvan bilimi]
  • Konakçının üzerindeki asalak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • konuğu olmak
  • konuk etmek
  • konuk gelmek
  • konuk olmak

Birleşik Kelimeler: konukevi, konuk köşesi, konuk sanatçı, konuksever, şeref konuğu


KUMAN


[isim] [tarih]
  • Kıpçak

KUMLA


[isim]
  • Kumluk yer, geniş kumsal

KULUN


[isim] [hayvan bilimi]
  • Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulun atmak


LOKMA (Kelime Kökeni: Arapça luḳme)


[isim]
  • Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum

    Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. - Ömer Seyfettin

[teknik]
  • Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
[mecaz]
  • Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para

    Bu lokma sizin için çok büyüktür, boğazınızdan geçmez; yutamayacaksınız ve boğulacaksınız. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lokma (veya lokması) ağzında büyümek
  • lokma çiğnenmeden yutulmaz
  • lokma dökmek
  • lokma etmek
  • lokma karın doyurmaz, şefkat artırır
  • lokmasını dökmek
  • lokmasını saymak

Birleşik Kelimeler: lokma anahtar, lokma başlığı, lokma göz, lokma tatlısı, bir lokma, haram lokma, et lokması, kibar lokması, saray lokması


MAKUL (Kelime Kökeni: Arapça maʿḳūl)


[sıfat]
  • Akla uygun, akıllıca

    Makul bir düşünce.

[mecaz]
  • Aşırı olmayan, uygun, elverişli

    Ev için makul bir fiyat istedi.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • makul olmak


NAMLU (Kelime Kökeni: Farsça nāmlū)


[isim] [askerlik]
  • Tüfek, tabanca, top vb. ateşli silahların ucunda bulunan boru biçimindeki parça

OKLUK


[isim] [eskimiş]
  • İçine ok konulan ve sırtta taşınan meşinden yapılmış ok kılıfı, sadak
[sıfat]
  • Ok yapılmaya uygun

    Ağaçların mızraklık, kirişlik ve okluk dalları budandı, çakılarla düzeltildi. - İhsan Oktay Anar


ONMAK


[nesnesiz]
  • Daha iyi bir duruma girmek, salah bulmak

    Sakın kesme, yaş ağaca balta vuran el onmaz. - Mehmet Emin Yurdakul