NOTEBOOK ile Oluşan Kelimeler (NOTEBOOK Kelime Türetme)



NOTEBOOK harflerinden oluşan 33 kelime bulunuyor. NOTEBOOK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Notebook kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

NOTEBOOK13

5 Harfli Kelimeler

BETON8, KOTON7, KETON6

4 Harfli Kelimeler

BONO8, BONE7, BENT6, KONT5, KENT4

3 Harfli Kelimeler

BOK6, BOT6, BEK5, BEN5, BET5, EKO4, KOT4, NOT4, TOK4, TON4, KET3, NET3, TEK3, TEN3

2 Harfli Kelimeler

BE4, OK3, ON3, OT3, EK2, EN2, ET2, KE2, NE2, TE2


EK


[isim]
  • Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça

    Yazının ekleri.

[sıfat]
  • Eklenmiş, katılmış

    Okul müdürüyken okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış. - Haldun Taner

[dil bilgisi]
  • Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ek bent olmak
  • ekini belli etmemek

Birleşik Kelimeler: ek bileziği, ek bütçe, ek ders, ek eylem, ek fiil, ek görev, ek gün, ek kart, ek kök, ek oylum, ek ödenek, ek poliçe, ek süre, ek tahsisat, iç ek, işlek ek, ön ek, son ek, aidiyet eki, bildirme eki, çekim eki, çoğul eki, çokluk eki, durum eki, edilgenlik eki, eşitlik eki, hâl eki, ilgi eki, iyelik eki, kişi eki, küçültme eki, nispet eki, olumsuzluk eki, soru eki, şahıs eki, topluluk eki, türetme eki, yapım eki, yokluk eki, yön eki, yön gösterme eki, zaman eki, çatı ekleri


EN


[isim]
  • Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı

    Kumaşın eni. Yolun eni. Kâğıdın eni.

[isim] [halk ağzında]
  • Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret
[zarf]
  • Başına geldiği sıfatların üstün derecede olduğunu gösteren kelime

    En iyi adamını yollamış buraya. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • en kötü günümüz böyle olsun

Birleşik Kelimeler: en aşağı, en azından, enberi, enöte


ET


[isim]
  • İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka

    Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • et bağlamak
  • ete kemiğe dönüştürmek (veya büründürmek)
  • eti budu yerinde (veya etine dolgun)
  • eti kemiği
  • eti kemiğine yapışmak
  • etinden et koparmak (veya kesmek)
  • eti ne budu ne?
  • eti senin, kemiği benim
  • et kanlı gerek, yiğit canlı
  • et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa ne yapılır?
  • etle tırnak arasına girilmez
  • etle tırnak gibi
  • et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır
  • etten duvar örmek
  • etten önce çömleğe düşmek
  • et tırnak olmak
  • et tırnaktan ayrılmaz
  • et tutmak

Birleşik Kelimeler: et beni, et kafalı, et kesimi, et kırımı, et lokması, etobur, et sığırı, et sineği, et sotesi, et suyu, et şeftalisi, et tavuğu, et toprak, et unu, etyaran, etyemez, beyaz et, kaba et, kara et, kırmızı et, lop et, kül rengi et sineği, balıketi, balık eti, dana eti, diş eti, diş eti ünsüzü, göğüs eti, koyun eti, kurban eti, kuzu eti, sığır eti, soya eti, tavşan eti, tavuk eti, balıketinde


KE



NE


[kimya]
  • Neon elementinin simgesi
[zamir]
  • Hangi şey
[sıfat]
  • Hangi

    Güzel heykel, ne yandan bakarsan, ne yana çevirirsen gene güzeldir. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[sıfat]
  • Nasıl

    Bu ne kıyafet?

[zarf]
  • Neden

    Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun? - Burhan Felek

[zarf]
  • Şaşma veya abartı bildiren bir söz

    Ne sıcak, ne sıcak! Ne güzel çiçekler! Ne kaba adam!

[ünlem]
  • Soru biçiminde şaşma bildiren ünlem

    Ne, yıkıldı ha!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ne âlem
  • ne âlemde?
  • ne alıp veremiyor?
  • ne arar (veya onda ... ne gezer)
  • ne arıyor
  • ne biçim?
  • ne buyrulur?
  • ne çare
  • ne çıkar
  • ne çiçektir, biliriz
  • ne dedim de
  • ne demek?
  • ne demek olsun
  • ne demeye
  • ne denir (veya dersin)
  • ne denli
  • ne de olsa
  • ne dese beğenirsin?
  • nedir ki
  • ne diye?
  • ne ekersen onu biçersin
  • ne fayda
  • ne gam
  • ne gezer
  • ne gibi?
  • ne gözle bakmak
  • ne güne duruyor?
  • ne günlere kaldık!
  • ne haber?
  • ne hacet
  • ne haddine!
  • ne hâlde?
  • ne hâli varsa görsün
  • ne hikmetse (veya hikmettir)
  • ne idiği belirsiz
  • ne imiş?
  • ne ise
  • ne istediğini bilmek
  • ne iyi!
  • ne kadar
  • ne kadar olsa
  • ne kadar varsa
  • ne lazım
  • neler
  • neler de neler, maydanozlu köfteler
  • neler neler
  • ne mal olduğunu bilmek (veya anlamak)
  • ne mene
  • ne menem
  • ne mümkün
  • ne münasebet!
  • ne o?
  • ne olacak!
  • ne olduğunu bilememek
  • ne oldum delisi olmak
  • ne olur (veya olursun veya olursunuz)
  • ne olursa olsun
  • ne oluyor?
  • ne pahasına olursa olsun
  • ne söylüyorsun?
  • ne var ki
  • ne yaparsın (veya yapmalı) ki
  • ne yapıp yapıp
  • ne yaptığını bilmemek
  • ne yazar
  • ne yazık ki
  • neye uğradığını bilememek (veya anlamamak veya şaşırmak)
  • neyin nesi (kimin fesi)
  • neyleyim
  • neymiş
  • ne yüzle

Birleşik Kelimeler: ne âlâ, neme gerek, neme lazım


TE


[isim]
  • Sıhhi tesisatta su borusunu üç yönlü kullanabilme durumuna getiren parça
[kimya]
  • Tellür elementinin simgesi

KET (Kelime Kökeni: Ermenice)


[isim]
  • Engel

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ket vurmak


NET (Kelime Kökeni: Fransızca net)


[sıfat]
  • Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen
[mecaz]
  • Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan

    Hayatını didik didik etmek, son beş altı yıllık çizgisini net olarak ortaya çıkarmak istiyordu. - Tarık Buğra

Birleşik Kelimeler: net resim, net ücret

[isim] [spor]
  • Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz

TEK


[sıfat]
  • Eşi olmayan, biricik, yegâne

    Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]
  • Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri

    Garsona umutsuzca bir göz attıktan sonra eldiveninin sol tekini çıkardı. - Rıfat Ilgaz

[zarf]
  • Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar

    Tek yesin de ne isterse yesin. Tek çalışsın da isterse arada yaramazlık da etsin.

[zarf]
  • Yalnızca

    Bunun için tek bir yol var.

[mecaz]
  • Hiç, hiçbir

    Tek kelime konuşmadan bu yokuşu indik. - Refik Halit Karay

[matematik]
  • İki ile bölünemeyen (sayı)

    Üç, beş, yedi ... tek sayılardır.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tek dalmak
  • tek elden
  • tek geçmek
  • tek kale oynamak
  • tek kürekle mehtaba çıkmak
  • tek sıra olmak

Birleşik Kelimeler: tek adam, tek anlamlı, tek başına, tekbenci, tek biçim, tek bilek, tek çekirdekli, tek çenekli, tek delikliler, tekdüze, tek erkçi, tek erklik, tek eşli, tek evli, tek fazlı, tekgövde, tek heceli dil, tek hücreli, tek kişilik, tek liste, tek örnek, tek parmaklılar, tek partili, tek pas, tek renkli, tek sayı, tek seçici, tek sesli, tek tabanca, tek tanrıcı, tek tanrılı, tek taraflı, tektaş, tek tırnak işareti, tek tırnaklılar, tek tük, tek vücut, tek yanlı, tek yön, tek yumurta ikizi, tek yürek, teker teker, ikitek, iki tek, dörttek, sekiztek, teke tek

[sıfat]
  • Sessiz, hareketsiz, uslu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tek durmak
  • tek durmamak


TEN (Kelime Kökeni: Farsça ten)


[isim]
  • İnsan vücudunun dış yüzü, cilt
[eskimiş]
  • Vücut

Birleşik Kelimeler: ten fanilası, ten rengi


OK


[isim]
  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
[matematik]
  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku


ON


[isim]
  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü


OT


[isim] [bitki bilimi]
  • Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler

    Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı. - Aka Gündüz

[sıfat]
  • Bu bitkilerle yapılmış veya bu bitkilerle doldurulmuş

    Ranzalardan birinin üst yatağında bir ot şilte üzerinde, soyunmadan uzanan ve iki eli ensesinin altında düşünen ben. - Necip Fazıl Kısakürek

[eskimiş]
  • Zehir
[eskimiş]
  • İlaç
[argo]
  • Esrar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ot gibi
  • ot gibi yaşamak
  • ot tutunmak
  • otu çek köküne bak
  • ot yoldurmak

Birleşik Kelimeler: otobur, otyiyenler, acı ot, karacaot, sütlü ot, abdestbozan otu, adamotu, ağı otu, ağızotu, altın otu, andız otu, ardıç otu, avcı otu, ayrık otu, bağırsak otu, balık otu, bambul otu, ban otu, basur otu, beşparmak otu, bit otu, boğan otu, boy otu, burun otu, canavar otu, ciğer otu, çalgıcı otu, çayır otu, çiriş otu, çivit otu, çöreotu, çörek otu, dağ dalak otu, dalak otu, danakıran otu, deli otu, dereotu, dilotu, diş otu, dolama otu, dolma otu, domuz ayrık otu, domuz otu, dulaptal otu, dulavrat otu, eğir otu, eğrelti otu, engerek otu, esrar otu, eşek otu, evliya otu, fare otu, fıtık otu, gebre otu, gelin otu, geyik otu, göbek otu, güzelavrat otu, hamam otu, hasır otu, horozcuk otu, İdris otu, imparator otu, kabakulak otu, kanarya otu, kandıra otu, kan otu, kartallı eğrelti otu, kasık otu, kaşık otu, kedi otu, kelebek otu, kene otu, kıl otu, kırlangıç otu, kokulu çayır otu, kovan otu, koyun otu, kuduz otu, kum otu, kurbağa otu, kurşun otu, kuş otu, küstüm otu, limon otu, lohusa otu, marsıvan otu, mayasıl otu, melek otu, mercan otu, meyhaneci otu, misk otu, mübarek otu, nevruz otu, nezle otu, oğul otu, Oltu otu, ökse otu, öksürük otu, ölmez otu, pamuk otu, panzehir otu, pelin otu, pire otu, pisik otu, pisipisi otu, sabun otu, sakar otu, sancı otu, sarımsak otu, sedef otu, selam otu, semizotu, sıçanotu, sıraca otu, siğil otu, sinir otu, solucan otu, sökü otu, süpürge otu, süt otu, şerbetçi otu, şeytan otu, şifa otu, tarak otu, taşkıran otu, tavşancıl otu, turp otu, tükürük otu, türüz otu, tüylü dalak otu, uyuz otu, yakı otu, yapışkan otu, yara otu, yavşan otu, yoğurt otu, yüksük otu, zemberek otu, zembil otu, ciğer otları, sinir otları


KENT (Kelime Kökeni: Soğdca)


[isim]
  • Şehir

    Paris gibi bir kentte, bu hatırlamalar, karamsarlığa sürükler insanı. - Necati Cumalı

[eskimiş]
  • Site

Birleşik Kelimeler: kent efsanesi, kent soylu, kentler arası, ana kent, başkent, çadır kent, mantar kent, megakent, yörekent, uydu kent


EKO (Kelime Kökeni: Fransızca eco)


[isim]
  • Yankı