Müz ile Başlayan Kelimeler



MÜZ ile başlayan 45 kelime bulunuyor. Başında MÜZ olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "İçinde müz olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLEŞTİRMEK26

14 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLEŞTİRME25, MÜZİKLENDİRMEK23

13 Harfli Kelimeler

MÜZİKSEVERLİK26, MÜZAKERECİLİK22, MÜZİKLENDİRME22

12 Harfli Kelimeler

MÜZEVİRLEMEK25, MÜZMİNLEŞMEK23

11 Harfli Kelimeler

MÜZİKOLOJİK28, MÜZEVİRLEME24, MÜZMİNLEŞME22

10 Harfli Kelimeler

MÜZİKOLOJİ27, MÜZAHREFAT26, MÜZİKSEVER23, MÜZEVİRLİK22, MÜZİKÇİLİK19, MÜZAKERECİ19, MÜZİKALİTE16

9 Harfli Kelimeler

MÜZİKOLOG21, MÜZAHERET19, MÜZECİLİK18, MÜZMİNLİK16, MÜZEKKERE15, MÜZAKERAT15

8 Harfli Kelimeler

MÜZEHHEP26, MÜZEBZEP23, MÜZİKHOL19, MÜZAYEDE18, MÜZEYYEN18, MÜZİKSİZ18, MÜZİSYEN17, MÜZAYAKA16, MÜZAKERE14, MÜZEKKER14

7 Harfli Kelimeler

MÜZEVİR19, MÜZAHİR17, MÜZİKÇİ16, MÜZİKLİ13, MÜZİKAL13, MÜZELİK13

6 Harfli Kelimeler

MÜZECİ15, MÜZMİN13

5 Harfli Kelimeler

MÜZİÇ14, MÜZİK11

4 Harfli Kelimeler

MÜZE10


MÜZE (Kelime Kökeni: Fransızca musée)


[isim]
  • Sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya yapı

    O devirlere ait yatağanlar, baltalar, karabinalar, paslanmamış çelikleriyle müzelerimizdedir. - Orhan Seyfi Orhon

Ata Sözleri ve Deyimler

  • müze gibi

Birleşik Kelimeler: açık hava müzesi


MÜZİK (Kelime Kökeni: Fransızca musique)


[isim]
  • Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı, musiki

    Müzik eğitimi.

Birleşik Kelimeler: müzik bilimi, müzik dolabı, müzikevi, müzikhol, müzik köşesi, müzik kulağı, müzik market, müzik odası, müzik salonu, müziksever, alafranga müzik, alaturka müzik, barok müzik, canlı müzik, elektronik müzik, enstrümantal müzik, pop müzik, popüler müzik, vokal müzik, arka müziği, beraberlik müziği, Çigan müziği, film müziği, folk müziği, fon müziği, halk müziği, İspanyol müziği, mehter müziği, oda müziği, sinyal müziği


MÜZİKLİ


[sıfat]
  • Film ve oyun için bazı bölümlerinde müzikten de yararlanılan

    Bu dönemde müzikli oyunlara çok önem verilmişti. - Metin And


MÜZİKAL (Kelime Kökeni: Fransızca musical)


[sıfat]
  • Müzikle ilgili
[isim]
  • Müzik eşliğinde sergilenen film veya tiyatro oyunu

    Halk müzikallere ilgi göstermeye başlıyor.


MÜZELİK


[sıfat]
  • Müzeye konulacak değerde veya eskilikte olan

    Şimdi bunlar sırf müzelik birer obje olarak duruyorlar. - Haldun Taner

[alay yollu]
  • Eski, köhne

MÜZMİN (Kelime Kökeni: Arapça muzmin)


[sıfat] [tıp]
  • Süreğen

    Müzmin suskunlukların ardından müthiş açık sözlülükler gelebilir. - Refik Erduran

Birleşik Kelimeler: müzmin bekâr


MÜZAKERE (Kelime Kökeni: Arapça muẕākere)


[isim]
  • Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma, oylaşma

    Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davete ve onlarla müzakere ve münakaşaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. - Atatürk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • müzakere etmek

Birleşik Kelimeler: ihzar müzekkeresi


MÜZEKKER (Kelime Kökeni: Arapça muẕekker)


[sıfat] [eskimiş] [dil bilgisi]
  • Eril

MÜZİÇ (Kelime Kökeni: Arapça muzʿic)


[sıfat] [eskimiş]
  • Bunaltıcı, tedirgin edici

    Kaşlarını çattı, yüzünde müziç bir sıkıntının derin çizgileri gözüküyordu. - Nazım Hikmet


MÜZEKKERE (Kelime Kökeni: Arapça muẕekkere)


[isim] [eskimiş]
  • Bir iş için herhangi bir üst makama yazılan yazı

    Yarın kaymakama müzekkere verecekti. - Reşat Nuri Güntekin

[hukuk]
  • Yargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığı yazı

MÜZAKERAT (Kelime Kökeni: Arapça muẕākerāt)


[isim] [eskimiş]
  • Bir konuyla ilgili konuşmalar, danışmalar, müzakereler

    Üç gün devam eden müzakerat neticesinde, ikişer nüsha olmak üzere protokol tanzim edildi. - Atatürk


MÜZECİ


[isim]
  • Müze kuran veya müzede çalışan kimse

    Müzeci Hamit Bey.


MÜZİKALİTE (Kelime Kökeni: Fransızca musicalité)


[isim]
  • Müziğe uygun özellikleri taşıma

MÜZMİNLİK


[isim]
  • Süreğenlik

MÜZAYAKA (Kelime Kökeni: Arapça mużāyaḳa)


[isim] [eskimiş]
  • Sıkıntı, darlık, parasızlık