MUTABAKAT Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



MUTABAKAT harflerini içeren 5 harfli 25 kelime bulunuyor. 5 harfli MUTABAKAT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MABUT9, MATBU9, TUMBA9, BAKMA8, BAKAM8, BATMA8, KUBAT8, MABAT8, TABUT8, BATAK7, MUTAT7, MAKTU7, TABAK7, TUTMA7, TUTAM7, UTMAK7, ATMAK6, ATAMA6, KATMA6, MAKTA6, MAKAT6, TUTAK6, TAKMA6, TATMA6, TAKAT5


TAKAT (Kelime Kökeni: Arapça ṭāḳat)


[isim]
  • Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet

    Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takat getirmek
  • takati kalmamak (veya kesilmek)
  • takati yetmemek

Birleşik Kelimeler: takat sınırı


ATMAK


[-e] [-i]
  • Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak

    Taşı suya atmak.

[-e] [nesnesiz]
  • Koymak

    Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. - Burhan Felek

[nesnesiz] [-den]
  • Uzatmak

    Vapurdan iskeleye attılar.

[nesnesiz]
  • Sille, tokat vurmak
[nesnesiz]
  • Top, tüfek vb. silahları patlatmak
[nesnesiz]
  • Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak

    Ona üç kurşun attı, vuramadı.

[-e] [nesnesiz]
  • Geri bırakmak, ertelemek

    Bu konunun tartışılmasını gelecek haftaya attılar.

[-i] [-den]
  • Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak
[-i]
  • İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak

    Bu lüzumsuz eşyayı atmalı.

[-i]
  • Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek

    Şapka inkılabıyla fesi attık.

[-i]
  • Çıkarmak, dışarıya vermek

    Yabancı cisimleri vücut atar.

[-i]
  • Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak

    Köprüyü dinamitle attılar.

[-i]
  • Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak

    Pamuğu atmak.

[nesnesiz]
  • Çatlamak
[nesnesiz]
  • Yırtılmak
[-den]
  • Yapışık olduğu yerden ayrılmak
[nesnesiz]
  • Kalp, nabız vurmak, çarpmak

    Kalbi hızlı hızlı atıyor.

[-i]
  • Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak

    Sıcak basınca sırtındaki ceketi attı.

[-i] [-den]
  • Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak
[-i]
  • Değerini eksiltmek
[nesnesiz]
  • Göndermek, yollamak

    Mektup atmak.

[-den]
  • Terk etmek
[argo]
  • Götürmek

    Gözüne kestirdiği erkeği tavlayıp resmen oraya atarmış. - Attila İlhan

[nesnesiz] [argo]
  • Söylemek

    Gazel attı.

[nesnesiz] [argo]
  • Yalan veya abartmalı söz söylemek

    Gene atmaya başladı.

[nesnesiz] [argo]
  • Bilmeden, kestirerek söylemek

    Bilgi yarışmasında attı ama tutturamadı.

[nesnesiz] [teklifsiz konuşmada]
  • İçki içmek

    Şimdi arzu buyrulursa dostluğumuzu takviye için şöyle bir iki kadeh atalım. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • atıp (veya atmak) tutmak
  • atıyorum
  • atma Recep, din kardeşiyiz
  • atsan atılmaz, satsan satılmaz
  • attığı tırnağa değmemek
  • attığı tırnak kadar olamamak

Birleşik Kelimeler: füzeatar, kazaratar, kükürtatar, roketatar, atardamar


ATAMA


[isim]
  • Atamak işi, tayin, nasıp

    Personel atama işlemleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir. - Anayasa

Birleşik Kelimeler: açıktan atama, asaleten atama, vekâleten atama


KATMA


[isim]
  • Katmak işi, ilhak
[sıfat]
  • Katılmış, eklenmiş, ulanmış, munzam
[halk ağzında]
  • Kıldan veya yünden yapılmış ip

Birleşik Kelimeler: katma bütçe, katma değer vergisi, değer katma


MAKTA (Kelime Kökeni: Arapça maḳṭaʿ)


[isim] [eskimiş]
  • Kalem ucunu düzeltmeye yarayan kemikten yapılmış araç

    Bu tabakta kamış kalem, kalemtıraş, kalemi yarmaya ve ucunu düzeltmeye yarayan kemik makta vardır. - Refik Halit Karay

[edebiyat]
  • Divan edebiyatında gazelin veya kasidenin son beyti
[matematik]
  • Kesit

MAKAT (Kelime Kökeni: Arapça maḳʿad)


[isim]
  • Kıç
[anatomi]
  • Anüs

TUTAK


[isim]
  • Bir şeyin tutulacak yeri

    Saban tutağı. Bıçak tutağı. Kılıç tutağı. Tüfek tutağı.

[isim]
  • Ağrı iline bağlı ilçelerden biri

TAKMA


[isim]
  • Takmak işi
[sıfat]
  • Gerçeğinin yerine konulan, eğreti, müstear
[sıfat] [tıp]
  • Eksik bir organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtmek amacıyla yapılan (organ veya parça), protez

Birleşik Kelimeler: takma ad, takma ayak, takma bacak, takma diş, takma isim, takma kirpik, takma kol, takma saç


TATMA


[isim]
  • Tatmak işi

    O zaman Türkiye, dünya önündeki cakayla fiyakanın bir gıdım da olsa tadını tatmaya başlayacaktır. - Çetin Altan


BATAK


[isim]
  • Üzerine basıldığında çöken çamurlaşmış toprak

    İnsan bu kumda, bir batakta gibi yürür, ayağını güç çeker, her adımda bir günlük yol zahmeti duyar. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat] [mecaz]
  • Hayır gelmez, yarar sağlamaz, batmış

Ata Sözleri ve Deyimler

  • batağa saplanmak

Birleşik Kelimeler: batakhane, karabatak


MUTAT (Kelime Kökeni: Arapça muʿtād)


[sıfat]
  • Alışılmış, alışılan

    Halk onu okuyor ve seviyor, polis ve mürteci çevreler ise ona kin besliyor ve mutat vasıtalarla tasfiye etmeye çalışıyorlardı. - Nazım Hikmet


MAKTU (Kelime Kökeni: Arapça maḳṭūʿ)


[sıfat] [eskimiş]
  • Kesik

Birleşik Kelimeler: maktu fiyat


TABAK (Kelime Kökeni: Arapça ṭabaḳ)


[isim]
  • Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap

    Kadın masaya tabak, kaşık koyuyor. - Aka Gündüz

[sıfat]
  • Bu kabın alacağı miktarda olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tabak gibi

Birleşik Kelimeler: kayık tabak, balık tabağı, çorba tabağı, iftar tabağı, kahve tabağı, ordövr tabağı, piyata tabağı, servis tabağı

[isim]
  • Sepici

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tabak sevdiği deriyi taştan taşa (veya yerden yere) çalar

Birleşik Kelimeler: tabakhane


TUTMA


[isim]
  • Tutmak işi

    Daha çatal ve bıçağı tutmasına eli yatmamıştı, ikide bir düşürürdü. - Refik Halit Karay

[spor]
  • Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj

Birleşik Kelimeler: aktutma, deniz tutması, taşıt tutması


TUTAM


[sıfat]
  • Avuç içi veya parmak uçlarıyla tutulabilen miktarda olan

    Öksüzün cebindeki son tutam tütünü sardılar, sıra ile üçer nefes çektiler. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: tutam tutam, bir tutam

[isim] [ekonomi]
  • Bankacılıkta kullanılan, borsada kota alabilmek için gerekli asgari şirket sermayesi veya pay, hisse, parti (II), lot