MUSKACILIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



MUSKACILIK harflerini içeren 6 harfli 27 kelime bulunuyor. 6 harfli MUSKACILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ACIMSI13, ISICAM13, ASKICI12, ACIMIK12, ALIMCI12, AKIMCI12, SILACI12, SIKICA12, ACILIK11, ACIKLI11, AKILCI11, ILICAK11, KALICI11, CAMLIK11, KISMIK10, ASKILI9, ILIMAK9, KISMAK9, KUSMAK9, KUMALI9, KUMSAL9, MISKAL9, SIKMAK9, SALKIM9, SIKLIK9, KILMAK8, SAKLIK8


KILMAK


[yardımcı fiil]
  • Etmek, yapmak

SAKLIK


[isim]
  • Uyanıklık

ASKILI


[sıfat]
  • Askısı olan

    Askılı, uzun, tiril tiril bir elbise giymişti. - Elif Şafak


ILIMAK


[nesnesiz]
  • Ilınmak

KISMAK


[-i]
  • Sesi azaltmak, alçaltmak

    Radyoyu biraz kısar mısın?

[-den] [mecaz]
  • Masraf, harcama vb.ni azaltmak

    Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs - Behçet Necatigil

[mecaz]
  • Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak
[halk ağzında]
  • Pintilik etmek

KUSMAK


[nesnesiz]
  • Midenin içindekini basınçla ağızdan dışarı atmak, çıkarmak, kayyetmek, istifra etmek
[-i]
  • Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak

    Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını kusmuş.

[-i] [mecaz]
  • İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak

KUMALI


[sıfat]
  • Kuması olan

KUMSAL


[isim]
  • Kumu olan yer

    Yolun neresi kayalık, neresi kumsal hep ezbere bilirdi. - Halikarnas Balıkçısı

[sıfat]
  • Kumlu

    Kumsal toprak.


MISKAL (Kelime Kökeni: Farsça mūsīḳār'dan)


[isim] [eskimiş] [müzik]
  • Her biri başka perdede bir sıra kamış boğumundan yapılmış düdük, musikar

SIKMAK


[-i]
  • Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak

    Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor. - Ömer Seyfettin

[mecaz]
  • Sıkıntı vermek

    İhtimal inanmayacaksınız. Fakat ben sizi sıkmamak için uzatmayarak anlatacağım. - Ömer Seyfettin

[argo]
  • Yalan söylemek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sıkıp suyunu çıkarmak


SALKIM


[isim]
  • Üzüm gibi, birçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan meyve

    Bunu görünce Behzat da iki salkım muzu oradakilere dağıtmış. - Memduh Şevket Esendal

[bitki bilimi]
  • Ana saptan çıkan yan çiçekleri, sapları hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu
[bitki bilimi]
  • Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan bir tür ağaç ve çiçeği (Wistaria sinensis)
[eskimiş] [askerlik]
  • Topla atılan demir parçaları

Birleşik Kelimeler: salkım ağacı, salkım başak, salkım küpe, salkım saçak, salkım salkım, salkım söğüt, salkım topu, morsalkım, sarısalkım, üzüm salkımı


SIKLIK


[isim]
  • Sık olma durumu
[fizik]
  • Ses, dalga vb.nin birim zamandaki titreşim sayısı, frekans

Birleşik Kelimeler: kelime sıklığı


KISMIK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Cimri

ACILIK


[isim]
  • Acı olma durumu

    Göğsünde bir sızı, ağzında bir acılık duydu. - Ömer Seyfettin

[mecaz]
  • Dokunaklılık, kederlilik, yaslılık

    Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu. - Adalet Ağaoğlu


ACIKLI


[sıfat]
  • Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun

    Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı. - Lâtife Tekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • acıklı başta akıl olmaz

Birleşik Kelimeler: acıklı komedi