MAHALLİLEŞMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



MAHALLİLEŞMEK harflerini içeren 5 harfli 108 kelime bulunuyor. 5 harfli MAHALLİLEŞMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HAMİŞ13, ŞEHLA12, HAMAM11, AHMAK10, AHKAM10, HİKEM10, HELME10, HEKİM10, HALİM10, HAMAK10, HAMAL10, HAMEL10, HAMİL10, HAMLA10, HAMLE10, HAKEM10, HAKİM10, İLHAM10, İHMAL10, KEMAH10, KEMHA10, LEHİM10, MAHAL10, MEHLE10, MEHİL10, MEHEL10, AŞMAK9, AHLAK9, AHALİ9, ALLAH9, ALMAŞ9, AKŞAM9, EŞLEM9, EŞMEK9, ELHAK9, HELAK9, HELAL9, HELİK9, HELKE9, HİLAL9, HALİK9, HALKA9, HALEL9, HAİLE9, İŞEME9, İŞLEM9, İHALE9, İHLAL9, İLHAK9, İLKAH9, İLAHE9, KAHİL9, KEHLE9, MELEŞ9, ŞİMAL9, ŞİLEM9, ŞAMİL9, EŞKAL8, EŞLEK8, EŞLİK8, İŞLEK8, İŞKAL8, KLİŞE8, KELEŞ8, ŞELEK8, ŞEKLİ8, ŞEKİL8, ŞALAK8, ŞEKEL8, EMMEK7, İMAME7, MAMAK7, MAKAM7, ALMAK6, ALLEM6, AMELİ6, AMELE6, AKEMİ6, EKLEM6, ELMEK6, EMLAK6, EMLİK6, İMALE6, İLMEK6, İMLEK6, İKAME6, İKMAL6, KLİMA6, KAMİL6, KALEM6, KALMA6, KAİME6, KEMAL6, KELAM6, KELEM6, LAMEL6, MİLEL6, MALİK6, MALAK6, MAİLE6, MELEK6, MELAL6, MELİK6, ALKİL5, ELLİK5, İLKEL5, KELLE5, KELLİ5


ALKİL (Kelime Kökeni: Fransızca alkyle)


[isim] [kimya]
  • Alkol kökü

ELLİK


[isim] [halk ağzında]
  • Eldiven
[denizcilik]
  • Yelken dikenlerin kullandığı, madenî yüksüğü olan meşin eldiven

İLKEL


[sıfat]
  • İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

[isim]
  • Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad
[mecaz]
  • Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz
[felsefe]
  • Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ilkel kalmak

Birleşik Kelimeler: ilkel memeliler, ilkel toplum


KELLE (Kelime Kökeni: Farsça kelle)


[isim]
  • Koyun, kuzu ve keçinin pişirilmiş başı
[teklifsiz konuşmada]
  • Baş, kafa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kelle götürmek
  • kelle koltukta gezmek
  • kelle koparmak
  • kelle koşturmak
  • kelle kulak yerinde
  • kelle sağ olsun da külah bulunur
  • kellesinden olmak
  • kellesini koltuğuna almak
  • kellesini uçurmak
  • kellesini vurdurmak
  • kelleyi koltuğun altına almak
  • kelleyi vermek


KELLİ


[edat] [halk ağzında]
  • `Sonra` edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz

    Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu. - Halikarnas Balıkçısı


ALMAK


[-i]
  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Satın almak
[nesnesiz]
  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i] [-den]
  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

[nesnesiz]
  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e] [nesnesiz]
  • Kabul etmek
[nesnesiz]
  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]
  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]
  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i] [nesnesiz]
  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]
  • Kazanmak, elde etmek
[nesnesiz]
  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i] [nesnesiz]
  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]
  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]
  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

[-e] [-i]
  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e] [-i]
  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i] [-de]
  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i] [-den]
  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

[nesnesiz]
  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]
  • Görevden, işten çekmek
[nesnesiz]
  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]
  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]
  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz] [-den]
  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz


ALLEM


[isim]
  • `Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurmak` anlamıyla allem etmek, kallem etmek sözünde geçer

    Nitekim allem ettiler, kallem ettiler, beni buradan mahrum etmek için her şeyi yaptılar. - Necip Fazıl Kısakürek


AMELÎ (Kelime Kökeni: Arapça ʿamelī)


[sıfat]
  • Uygulamalı

    Kitaplardan gelen fikirler nazari, yaşanan fikirler ise amelîdir. - Mehmet Kaplan


AMELE (Kelime Kökeni: Arapça ʿamele)


[isim]
  • Gündelikle çalışan işçi

    Tuğla harmanındaki ameleler etrafı aradılar. - Sait Faik Abasıyanık

Birleşik Kelimeler: amele pazarı, amele taburu, amele yanığı, tanzifat amelesi


AKEMİ


[isim]
  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı

EKLEM


[isim] [anatomi]
  • Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal

Birleşik Kelimeler: eklem bacaklılar, omuz eklemi


ELMEK (Kelime Kökeni: (elektronik mektup'tan))


[isim] [bilişim]
  • Elektronik posta

EMLAK (Kelime Kökeni: Arapça emlāk)


[isim]
  • Ev, arsa, bahçe vb. taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı, taşınmazlar, gayrimenkul

    Eline geçen serveti emlake yatırıyordu. - Ercüment Ekrem Talu

Birleşik Kelimeler: emlak bürosu, emlak kredisi, emlak vergisi


EMLİK


[isim] [halk ağzında]
  • Emme döneminde olan çocuk

    Koç yiğidin yanında olur yazısı / Ananın babanın emlik kuzusu - Halk türküsü


İMALE (Kelime Kökeni: Arapça imāle)


[isim] [eskimiş]
  • Bir tarafa yatırma, eğme
[edebiyat]
  • Aruz vezninde kısa okunması gereken heceyi ölçüye uydurmak için uzun okuma, zihaf karşıtı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • imale etmek
  • imale yapmak