MADERŞAHİLİK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



MADERŞAHİLİK harflerini içeren 5 harfli 202 kelime bulunuyor. 5 harfli MADERŞAHİLİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HAMİŞ13, HADİM12, HAŞİR12, MEHDİ12, MEDİH12, ŞERHA12, ŞEHLA12, ŞEHİR12, DAHİL11, DELHİ11, HİDRA11, HEDİK11, KADEH11, ŞİMDİ11, AHMAK10, AHKAM10, DİŞLİ10, DİŞİL10, DALAŞ10, DARAŞ10, DİLİŞ10, DİKİŞ10, DEŞİK10, EHRAM10, HİKEM10, HEKİM10, HALİM10, HAMAK10, HAMAL10, HAMEL10, HAMİL10, HAMLA10, HAMLE10, HAKEM10, HAKİM10, HARAM10, HAREM10, HARİM10, İLHAM10, İHMAL10, İHRAM10, KEMAH10, KEMHA10, LEHİM10, MAHAL10, MAHRA10, MAHİR10, MEHİL10, MERİH10, RAHİM10, AŞMAK9, AHLAK9, AHALİ9, ALMAŞ9, AKŞAM9, ERMİŞ9, ELHAK9, HERİK9, HELAK9, HELİK9, HALİK9, HALKA9, HAİLE9, HAKİR9, İŞLEM9, İŞMAR9, İHALE9, İLHAK9, İLKAH9, İLAHİ9, İKRAH9, İLAHE9, KARHA9, KAHİL9, KAHİR9, KERİH9, MAŞER9, RAHLE9, ŞİMAL9, ŞİLEM9, ŞAMİL9, ŞAMAR9, AŞARİ8, AMADE8, DRAMA8, DEMLİ8, DEMİR8, DAİMİ8, DAİMA8, DAMLA8, DAMAR8, DAMAL8, DAMAK8, DALMA8, DİLME8, DİLİM8, DİKME8, DİKİM8, DİRİM8, EŞKAL8, EŞLİK8, İŞKİL8, İŞLEK8, İŞLİK8, İŞKAL8, İDAME8, İKDAM8, KLİŞE8, KİRİŞ8, KAŞAR8, KADEM8, KADİM8, MARDA8, MADİK8, MADER8, MEDAR8, ŞİKAR8, ŞERİK8, ŞEKLİ8, ŞEKİL8, ŞALAK8, ŞAİRE8, ŞARKİ8, ARDAK7, ADALE7, AKİDE7, DAKAR7, DELİK7, DEKAR7, DALAK7, DAİRE7, DİLEK7, DİRİL7, DİREK7, DİKEL7, DERİK7, İRADE7, İRADİ7, İDEAL7, İDRAK7, İDARİ7, İDARE7, KİRDE7, KREDİ7, KADAR7, KADER7, KADİR7, KAİDE7, LİDER7, LADİK7, ARAMİ6, ALMAK6, AMELİ6, AKEMİ6, ALARM6, EMLAK6, EMLİK6, İRKME6, İRMİK6, İMLİK6, İLMİK6, İMALE6, İLMEK6, İMLEK6, İKAME6, İKLİM6, İKMAL6, İKRAM6, KLİMA6, KİLİM6, KREMA6, KAMİL6, KAMER6, KARMA6, KALEM6, KALMA6, KAİME6, KERİM6, KEMAL6, KELAM6, MALİK6, MARKİ6, MARKE6, MARKA6, MARAL6, MALAK6, MAİLE6, MERAK6, MELİK6, RİMEL6, RAMAK6, RAKAM6, REMİL6, ERKLİ5, ERLİK5, ERİKA5, EKİLİ5, İLERİ5, KİLER5, KİRLİ5, KİRİL5, LİRİK5


ERKLİ


[sıfat]
  • Bir şeyi yapmaya, başarmaya gücü yeten, nüfuzlu, muktedir, kadir

ERLİK


[isim]
  • Erkeklik, yiğitlik
[askerlik]
  • Er olma durumu

ERİKA


[isim] [bitki bilimi]
  • Süpürge otu

EKİLİ


[sıfat]
  • Ekilmiş olan, mezru

    Ekili tarla.


İLERİ


[isim]
  • Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı
[sıfat]
  • Önde bulunan

    İleri karakol. İleri hat.

[sıfat]
  • Doğrusundan daha çok gösteren (saat)

    Saat beş dakika ileridir.

[sıfat] [mecaz]
  • Benzerlerini geride bırakmış

    İleri fikirler.

[zarf]
  • Öne doğru, ileri doğru

    Masayı biraz ileri çekelim.

[ünlem]
  • `Amaca doğru durmadan yürü` anlamında kullanılan bir seslenme sözü

    Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri! - Atatürk

[spor]
  • Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ileri (veya ileriye) gitmek
  • ileri almak
  • ileri atılmak (veya çıkmak)
  • ileri geçmek
  • ileri gelmek
  • ileri götürmek
  • ilerisine gitmek
  • ileri sürmek
  • ileri varmak
  • ileriyi görmek

Birleşik Kelimeler: ileri gelen, ileri geri, ileri görüş, ileri gözetleyici, ileri karakol, ileri teknoloji, ileri uç, ileri vites


KİLER (Kelime Kökeni: Farsça kilār)


[isim]
  • Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap

    Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu. - Ömer Seyfettin


KİRLİ


[sıfat]
  • Leke, toz vb. ile kaplı, pis, murdar, mülevves
[mecaz]
  • Toplumun değer yargılarına aykırı olan

    Bu isim bana bir zamanlar İstanbul'un en kirli âlemlerinde yuvalanmış bir simayı hatırlattı. - Halit Ziya Uşaklıgil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kirliye atmak

Birleşik Kelimeler: kirli çamaşır, kirli çıkı, kirlihanım, kirlihanım peyniri, kirli kan, kirlikartopu, kirli sarı


KİRİL (Kelime Kökeni: Cyrill özel adından)


[isim]
  • Kiril alfabesi

Birleşik Kelimeler: Kiril alfabesi


LİRİK (Kelime Kökeni: Fransızca lyrique)


[sıfat]
  • Coşkun, ilhamla dolu

    Hiçbir millet Fuzuli ve Nedim ayarında iki büyük lirik şair gösteremez. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim] [edebiyat]
  • Çok etkili, coşkun, genellikle kişisel duyguları dile getiren edebiyat
[edebiyat]
  • Eski Yunan edebiyatında lir eşliğinde söylenen (şiir)

Birleşik Kelimeler: lirik şiir


ARAMİ (Kelime Kökeni: Arapça ārāmī)


[isim]
  • MÖ 11-8. yüzyıllarda Mezopotamya'da yaşamış bir halk

ALMAK


[-i]
  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Satın almak
[nesnesiz]
  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i] [-den]
  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

[nesnesiz]
  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e] [nesnesiz]
  • Kabul etmek
[nesnesiz]
  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]
  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]
  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i] [nesnesiz]
  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]
  • Kazanmak, elde etmek
[nesnesiz]
  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i] [nesnesiz]
  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]
  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]
  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

[-e] [-i]
  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e] [-i]
  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i] [-de]
  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i] [-den]
  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

[nesnesiz]
  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]
  • Görevden, işten çekmek
[nesnesiz]
  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]
  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]
  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz] [-den]
  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz


AMELÎ (Kelime Kökeni: Arapça ʿamelī)


[sıfat]
  • Uygulamalı

    Kitaplardan gelen fikirler nazari, yaşanan fikirler ise amelîdir. - Mehmet Kaplan


AKEMİ


[isim]
  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı

ALARM (Kelime Kökeni: Fransızca alarme)


[isim]
  • Bir uyarıyı, bir tehlikeyi bildirmek için verilen işaret

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alarma geçmek


EMLAK (Kelime Kökeni: Arapça emlāk)


[isim]
  • Ev, arsa, bahçe vb. taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı, taşınmazlar, gayrimenkul

    Eline geçen serveti emlake yatırıyordu. - Ercüment Ekrem Talu

Birleşik Kelimeler: emlak bürosu, emlak kredisi, emlak vergisi