MÜKEVVENAT Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



MÜKEVVENAT harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli MÜKEVVENAT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KÜVET13, MEVTA12, KEVEN11, TEVEK11, TÜMEN8, TÜNME8, ÜTMEK8, NÜKTE7, TÜNEK7, ETMEK6, ETMEN6, KAMET6, KEMAN6, METAN6, MAKET6, MEKAN6, TEMEK6, TEKME6, ANKET5, ETKEN5, KETEN5, KENET5, TEKNE5


ANKET (Kelime Kökeni: Fransızca enquête)


[isim]
  • Sormaca

    Öteden beri zaman zaman yapılagelen bu anketler ne güzel anketlerdir! - Behçet Necatigil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anket yapmak


ETKEN


[isim]
  • Etki eden şey, faktör

    Bu sanatçıların çoğunun başarısında dış ülkelerde edindikleri sahne görgü ve kültürü etken olmuştur. - Metin And

[kimya]
  • Bir madde üzerinde belli bir değişiklik yapan şey, müessir
[dil bilgisi]
  • Doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatan, öznesi belli olan fiil, etken fiil, aktif, aktif fiil, malum, edilgen karşıtı

    Kırmak, bilmek etken fiillerdir.

Birleşik Kelimeler: etken fiil, etken madde


KETEN (Kelime Kökeni: Arapça kettān)


[isim] [bitki bilimi]
  • Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beş taç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki (Linumusitatissimum)
[sıfat]
  • Bu bitkinin liflerinden yapılmış (dokuma vb.)

    Saçları, yüzü, bolerosu, keten elbisesi, hepsi vücuduna yapışmış. - Ahmet Hamdi Tanpınar

Birleşik Kelimeler: keten helva, keten kuşu, keten tohumu, bataklık keteni, su keteni, yaban keteni


KENET


[isim]
  • İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kenet etmek
  • kenet gibi yapışmak

Birleşik Kelimeler: kenet mili


TEKNE


[isim]
  • Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan veya taştan yapılan, uzun ve geniş kap

    Bir taş teknenin üstünde doktor Abbas'ın ölüsünü kesti biçti. - Yaşar Kemal

[denizcilik]
  • Bir tür küçük deniz taşıtı

    Sefere kalkacak bir sürü tekne vardı limanda. - Halikarnas Balıkçısı

[denizcilik]
  • Geminin omurga, kaburga ve kaplamadan oluşan temel bölümü
[jeoloji]
  • Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur, alçak bölümü, ineç, kemer karşıtı
[coğrafya]
  • Havza
[müzik]
  • Ut, tambur vb. çalgılarının sesi yükselten oyuk ve şişkin parçası

Birleşik Kelimeler: tekne kazıntısı, kaba tekne, livarlı tekne, duş teknesi, gangama teknesi, hamur teknesi, mercan teknesi


ETMEK


[nesnesiz]
  • Bir işi yapmak

    Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. - Haldun Taner

[-i]
  • Bulmak, erişmek

    Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. - Refik Halit Karay

[-i] [-den]
  • Birini bir şeyden yoksun bırakmak
[-e]
  • Küçük veya büyük abdestini yapmak

    Çocuk altına etti.

[eskimiş]
  • Demek, söylemek

    Emrah eder düştüm dile / Bülbül figan eder güle - Erzurumlu Emrah

Ata Sözleri ve Deyimler

  • edememek
  • eden bulur, inleyen ölür
  • etme (veya etme yahu)
  • etmediğini bırakmamak (veya komamak)
  • etme eyleme
  • ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • ettiğini bulmak (veya çekmek)
  • ettiğini yanına bırakmamak
  • ettiği yanına (kâr) kalmak
  • ettiğiyle kalmak


ETMEN


[isim]
  • Birlikte veya ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, şartlardan, ögelerden her biri, amil, faktör

KAMET (Kelime Kökeni: Arapça ḳāmet)


[isim] [eskimiş]
  • Boy, endam

    Gür beyaz saçları, dik kameti, vakur yürüyüşü ile gören çarşı esnafı saygı ile selamlarlar. - Haldun Taner

[isim] [din bilgisi]
  • Farz olan namazdan önce okunan iç ezan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kamet getirmek
  • kameti artırmak


KEMAN (Kelime Kökeni: Farsça kemān)


[isim] [müzik]
  • Dört teli olan, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz

    Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ömer Seyfettin

[eskimiş]
  • Yay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keman gibi

Birleşik Kelimeler: keman yayı


METAN (Kelime Kökeni: Fransızca méthane)


[isim] [kimya]
  • Çürümekte olan karbonlu maddelerden çıkan, havada sarı bir alevle yanan, renksiz bir gaz, bataklık gazı (CH4)

MAKET (Kelime Kökeni: Fransızca maquette)


[isim]
  • Mimarlıkta, sanayide ve bazı sanat dallarında yer alan eserlerin taslak durumundaki küçük örneği

    Servet Bey, benim maketleri incelemekle meşguldü. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: maket bıçağı


MEKÂN (Kelime Kökeni: Arapça mekān)


[isim]
  • Yer, bulunulan yer
[eskimiş] [gök bilimi]
  • Uzay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mekân tutmak

Birleşik Kelimeler: mekân akustiği, mekân grupları, mekân zarfı, başmekân, cennetmekân, tebdilimekân


TEMEK


[isim] [halk ağzında]
  • Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan kapaklı veya kapaksız delik, pencere

TEKME


[isim]
  • Ayakla vuruş

    Kondulardan birinin duvarını tekmeyle yıkan bir yıkımcı, topal bir kadından ilk darbeyi yedi. - Lâtife Tekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tekme atmak (veya vurmak)
  • tekme tokat girişmek
  • tekme yemek


NÜKTE (Kelime Kökeni: Arapça nukte)


[isim]
  • İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri

    Hoş konuşur, nükteleri kahvelere intikal etmiştir, kıyafeti ve tavrı zariftir. - Halide Edip Adıvar

[eskimiş]
  • Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, espri

    Bu fıkradaki nükteyi anlayamadım.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nükte yapmak