LAKRİMAL Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler



LAKRİMAL harflerini içeren 4 harfli 43 kelime bulunuyor. 4 harfli LAKRİMAL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ARMA5, AMİR5, ALİM5, ALMA5, AMAL5, AMİL5, AKİM5, AKMA5, İMLA5, İMAR5, İMAL5, İLAM5, KAMA5, KAİM5, LİMA5, LAMA5, MİRA5, MİKA5, MARK5, MALİ5, MALA5, MAKİ5, MAİL5, RAMİ5, ARKA4, ARAK4, ALİL4, AKAR4, AKİL4, AKLİ4, İLLA4, KRAL4, KİRA4, KARA4, KARİ4, KAİL4, KALA4, LAİK4, LİKA4, LİRA4, LAKA4, LALA4, RİKA4


ARKA


[isim]
  • Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı

    Evin arkasında dekorlar boyarlardı. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]
  • Arkada olan, arkada bulunan
[sıfat] [mecaz]
  • Kayıran, destekleyen

    Memur olmak için büyük bir arka gerek. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]
  • Geçmiş, geride kalmış zaman

    Bütün gözler arkaya, maziye çevrilmişti. - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • arka arkaya vermek
  • arka bulmak
  • arka çevirmek
  • arka çıkmak
  • arkada bırakmak
  • arkada bırakmak
  • arkada kalanlar (veya arkadakiler)
  • arkada kalmak
  • arkadan söylemek
  • arkadan vurmak
  • arka kapıdan çıkmak
  • arka olmak
  • arkası alınmak
  • arkası gelmek
  • arkası kesilmek
  • arkasına (bile) bakmadan gitmek (veya kaçmak)
  • arkasına almak
  • arkasına düşmek (veya takılmak)
  • arkasında dolaşmak (veya gezmek)
  • arkasından atlı kovalamak
  • arkasından atmak (veya konuşmak)
  • arkasından koşmak
  • arkasından sürüklemek
  • arkasından teneke çalmak
  • arkasından zil takıp oynamak
  • arkasında yumurta küfesi yok ya! (veya olmamak)
  • arkasını (birine) vermek
  • arkasını (bir şeye) vermek
  • arkasını almak
  • arkasını bırakmak
  • arkasını dayamak
  • arkasını getirememek
  • arkasını sağlama almak
  • arkasını sıvamak
  • arkası olmamak
  • arkası yere gelmemek
  • arka vermek
  • arkaya bırakmak (veya koymak)
  • arkaya kalmak

Birleşik Kelimeler: arka arka, arka arkaya, arka ayak, arkabahçe, arka müziği, arka plan, arka sokak, arka teker, arkaüstü, arka yüz, arkadan arkaya, arkası pek, arkası sıra, arkası yarın, arkası yufka, perde arkası


ARAK (Kelime Kökeni: Arapça ʿaraḳ)


[isim] [eskimiş]
  • Ter
[isim] [argo]
  • Çalma

ALİL (Kelime Kökeni: Arapça ʿalīl)


[sıfat] [eskimiş]
  • Hastalıklı, sakat

    Madrabaz ve kaparozcuların, hasta ve alillerin toplandığı bir merkezdir. - Burhan Felek


AKAR (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳār)


[isim] [eskimiş]
  • Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akar edinmek

[isim]
  • Halı, koltuk, yatak vb. yerlerde ve nemli ortamlarda yaşayan, astıma yol açabilen, insan vücudundan dökülen deri tozlarıyla ve parçacıklarıyla beslenen bir tür canlı
[isim]
  • Sıvı, mai, likit

AKİL (Kelime Kökeni: Arapça ʿāḳil)


[sıfat] [eskimiş]
  • Akıllı

    Ne akilem ne divane / Gel gör beni aşk n'eyledi - Yunus Emre

Birleşik Kelimeler: akil baliğ


AKLİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳlī)


[sıfat] [eskimiş]
  • Akılla ilgili, akla dayanan, akılsal

    Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı. - Sait Faik Abasıyanık


İLLA (Kelime Kökeni: Arapça illā)


[zarf]
  • Ne olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, her hâlde, ille, illaki

    İlla seni evine kadar geçireceğim diye ayak diriyor. - Haldun Taner


KRAL (Kelime Kökeni: Sırpça)


[isim]
  • En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse

    Norveç kralı.

[mecaz]
  • Herhangi bir alanda başkalarından üstün, başarılı olan kimse

    Satranç kralı.

[mecaz]
  • Çok başarılı ve zengin iş adamı

    Şimdiki adı konserve kralı olan birisi ile tanıştım. - Aka Gündüz

[sıfat] [mecaz]
  • Üstün, çok iyi

    Firuzağa'da şirin, kutu gibi, manzarası çok kral bir çatı katına taşındı. - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kraldan çok kralcı olmak
  • krallara layık

Birleşik Kelimeler: taçsız kral


KİRA (Kelime Kökeni: Arapça kirāʾ)


[isim]
  • Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar

    Eski kirayı yükseltiyorum, isterseniz gidin mahkemeye. - Çetin Altan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kirada olmak
  • kirada oturmak
  • kiraya vermek

Birleşik Kelimeler: kira arabası, kira bedeli, kira kontratı, kira sözleşmesi, ayak kirası, diş kirası, maden kirası


KARA (Kelime Kökeni: Arapça ḳārra)


[isim] [jeoloji]
  • Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak

    Kurbağa karada da soluk alır, suda da. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karada ölüm yok
  • karaya ayak basmak
  • karaya çıkarmak
  • karaya düşmek
  • karaya oturmak
  • karaya vurmak

Birleşik Kelimeler: kara iklimi, kara kurbağası, kara kuvvetleri, kara mili, kara saban, kara suları, kara vapuru, kara yeli, kara yolu, kara yosunu, ana kara, çaykara

[isim]
  • En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / İbibikler öter ötmez ordayım - Bekir Sıtkı Erdoğan

[sıfat] [mecaz]
  • Kötü, uğursuz, sıkıntılı
[mecaz]
  • Yüz kızartıcı durum, leke
[mecaz]
  • İftira

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kara çalmak
  • kara kara düşünmek
  • karalar bağlamak (veya giymek)
  • kara sürmek
  • karaya sabun, deliye öğüt neylesin

Birleşik Kelimeler: karaağaç, kara ağızlı, karaardıç, karaasma, karabacak, kara baht, karabakal, karabaldır, karabalık, karaballık, karabasan, karabaş, karabatak, karabiber, karaborsa, kara boya, karabuğday, karabulut, kara bulut, karaburçak, kara cahil, karaciğer, kara cümle, karaçalı, karaçam, karaçayır, kara çıyan, karadağlı, kara damaklı, karadavar, kara delik, karadul, karadut, kara düzen, kara elmas, kara et, Karaevli, karafatma, kara fırın, karagevrek, karagöz, Karagöz, karagül, kara gün, karagürgen, kara haber, karahalile, karahindiba, karahumma, karaiğne, karakabarcık, karakaçan, karakafes, kara kalem, kara kaplı kitap, karakarga, karakaş, karakavak, karakavuk, karakavza, karakeçi, kara kehribar, karakeme, karakılçık, kara kış, kara koca, karakoncolos, kara kovan, karakucak, karakul, karakulak, kara kullukçu, kara kuru, kara kusmuk, karakuş, karakutu, kara kutu, kara kuvvet, karalahana, karaleylek, kara liste, kara maşa, kara mizah, kara nokta, kara para, kara pazar, karasakız, kara sarı, kara sevda, karasığır, karasinek, karasu, kara su, karataban, kara tahta, kara talih, karatavuk, kara tren, karaturp, kara yağız, karayaka, karayandık, karayanık, kara yas, kara yazı, kara yel, karayemiş, kara yer, karayılan, kara yüz, acıkara, ağzı kara, bağrıkara, bağrı kara, bahtı kara, baldırıkara, baştankara, gönlü kara, gözü kara, karnıkara, karnı kara, kıçtankara, sırtıkara, yağlı kara, yanıkara, yüzü kara, fil dişi karası, horozkarası, kalecikkarası, papazkarası, sergikarası, tavukkarası, yürek karası, yüz karası


KARİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳāriʾ)


[isim] [eskimiş]
  • Okuyucu, okur

    Bu kusurlara rağmen Gülistan tercümesi bugünkü hâliyle de Türk karisi için faydalı olmaktan uzak değildir. - Asaf Halet Çelebi


KAİL (Kelime Kökeni: Arapça ḳāʾil)


[sıfat] [eskimiş]
  • Söyleyen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kail olmak


KALA


[zarf]
  • Kaldığında

    Frankfurt'a gece yarısından sonra ikiye yirmi kala vardık. - Ahmet Haşim


LAİK (Kelime Kökeni: Fransızca laïque)


[sıfat] [hukuk]
  • Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan

    Türkiye Cumhuriyeti ... laik ve sosyal bir hukuk devletidir. - Anayasa


LİKA (Kelime Kökeni: Arapça līḳa)


[isim] [eskimiş]
  • Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek