KILAVUZLAMAK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler



KILAVUZLAMAK harflerini içeren 7 harfli 23 kelime bulunuyor. 7 harfli KILAVUZLAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KILAVUZ18, MUVAZAA18, VIZLAMA18, KAVZAMA17, ZAVALLI17, AVLAMAK14, KAVLAMA14, VAKLAMA14, KAZILMA12, KAZIMAK12, UZAKLIK12, AZALMAK11, IKLAMAK9, KULAKLI9, KALMALI9, KAKILMA9, KAKMALI9, MUALLAK9, ALLAMAK8, AKLAMAK8, ALAKALI8, LAKLAMA8, LAKLAKA7


LAKLAKA (Kelime Kökeni: Arapça laḳlaḳa)


[isim] [eskimiş]
  • Gereksiz, anlamsız, boş söz

ALLAMAK


[-i]
  • Kırmızı duruma getirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • allamak pullamak


AKLAMAK


[-i] [hukuk]
  • Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek

    Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır. - Necati Cumalı


ALAKALI


[sıfat]
  • İlgili

LAKLAMA


[isim]
  • Laklamak işi

IKLAMAK


[nesnesiz] [halk ağzında]
  • Yük altında güçlükle solumak

Birleşik Kelimeler: ıklaya sıklaya


KULAKLI


[sıfat]
  • Kulağı herhangi bir biçimde olan

    Küçük kulaklı.

[isim]
  • Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir tür yatağan
[isim]
  • İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tava, tencere, kazan vb

Birleşik Kelimeler: kulaklı somun, kalem kulaklı, uzun kulaklı, yelken kulaklı


KALMALI


[sıfat]
  • Kalma durumunda olan

Birleşik Kelimeler: kalmalı tümleç


KAKILMA


[isim]
  • Kakılmak işi

KAKMALI


[sıfat]
  • Üzerinde kakma işi bulunan

    Kabzası altın kakmalı palası elinden düşmüştü. - Feridun Fazıl Tülbentçi


MUALLAK (Kelime Kökeni: Arapça muʿallaḳ)


[sıfat] [eskimiş]
  • Asılmış, asılı
[mecaz]
  • Sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış

    Komite mahkemesince verilip de nasılsa icra olunmayan muallak kararları yerine getirirdi. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • muallakta olmak (veya kalmak)


AZALMAK


[nesnesiz]
  • Az denecek bir miktara inmek

    Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan / Mevsimler soğumuş, sular azalmış - Fazıl Hüsnü Dağlarca


KAZILMA


[isim]
  • Kazılmak işi

    Varlıkları kaledekiler tarafından anlaşılmış ve kendilerini bulmak için bir karşı lağım kazılmaya başlanmıştı. - İhsan Oktay Anar


KAZIMAK


[-i]
  • Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak

    Tahtanın boyasını kazımak.

[nesnesiz]
  • Metal bir yüzey üstüne sert bir araçla şekil çizmek, yazı yazmak, nakşetmek

    Mühür kazımak.

[mecaz]
  • Aslını, kökünü ayrıntılı bir biçimde araştırmak

    Avrupalılar, medeni bir adamı kazıyacak olursanız altında gorili bulursunuz, derler. - Hüseyin Cahit Yalçın

[tıp]
  • Vücuttaki yabancı bir cismi hasta, zararlı veya istenmeyen bir organı almak, temizlemek, yok etmek

    Çıbanı kazıyarak aldılar.

Birleşik Kelimeler: kazıkazan


UZAKLIK


[isim]
  • Uzak olma durumu, ıraklık

    Duvarın yüzünde birbirine otuz arşın kadar uzaklıkta sımsıkı kapalı iki büyük kapı vardı. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[matematik]
  • İki nokta arasındaki uzay ölçümü, mesafe

Birleşik Kelimeler: açısal uzaklık, başucu uzaklığı