KIBRISÇIK ile Oluşan Kelimeler (KIBRISÇIK Kelime Türetme)



KIBRISÇIK harflerinden oluşan 26 kelime bulunuyor. KIBRISÇIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Kıbrısçık kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

KIBRISÇIK18

7 Harfli Kelimeler

SIRIKÇI14, KIRIKÇI13

6 Harfli Kelimeler

ÇIKRIK11, ISIRIK10

5 Harfli Kelimeler

BIÇKI12, BIÇIK12, ÇIKIK10, IRKÇI10, KISKI8, KISIR8, KISIK8, SIRIK8, KIRIK7, KIRKI7

4 Harfli Kelimeler

ÇIKI9, KIRÇ8, SIKI7, KIRK5

3 Harfli Kelimeler

KIÇ7, ISI6, SIR5, SIK5, IRK4, KIR4

2 Harfli Kelimeler

IR3


IR


[kimya]
  • İridyum elementinin simgesi
[isim]
  • 343 yır

IRK (Kelime Kökeni: Arapça ʿirḳ)


[isim]
  • Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu

    Türkler, insan olarak, ulus olarak doğunun en üstün ve şerefli ırkıdır. - Salâh Birsel

[biyoloji]
  • Bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm

Birleşik Kelimeler: ırk ayrımı, ırk bilimi, ırk birliği, alt ırk, beyaz ırk, sarı ırk, siyah ırk


KIR


[isim]
  • Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk

    Gözlerinden, kırları artan sakalına bir iki damla yaş düştü. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Kır sakal. Kır at.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan

Birleşik Kelimeler: gök kır, koyu kır, bakla kırı, demir kırı, sıçan kırı, süt kırı, turna kırı

[isim]
  • Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, dağ bayır

    Araba tenha, düz yolda tıkır tıkır gidiyor, ara sıra kır kokuları getiren hafif bir rüzgâr esiyordu. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kır bekçisi, kır çiçeği, kır eğlencesi, kır gerillası, kır gülü, kır kahvesi, kır serdarı


KIRK


[isim]
  • Otuz dokuzdan sonra gelen sayının adı
[sıfat] [matematik]
  • Dört kere on, otuz dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kırk basmak
  • kırk bir (buçuk) kere maşallah!
  • kırk dereden su getirmek
  • kırk evin kedisi
  • kırk gün günahkâr, bir gün tövbekâr
  • kırk gün taban eti, bir gün av eti
  • kırkı (veya kırkları) karışmak
  • kırkı çıkmak
  • kırkından sonra at olup da kuyruk mu sallayacak
  • kırkından sonra azanı teneşir paklar
  • kırkından sonra azmak
  • kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar
  • kırkından sonra saz çalmak
  • kırk kapının ipini çekmek
  • kırk tarakta bezi olmak
  • kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş

Birleşik Kelimeler: kırkambar, kırkayak, kırk basması, kırkbayır, kırkbeşlik, kırkbudak, kırkgeçit, kırk hamamı, kırkikilik, kırkikindi, kırk kere, kırkmerak, kırkmerdiven, kırk para, kırkyama, kırkyıl


SIR


[isim]
  • Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik

    Küpün sırı dökülmüş.

[isim]
  • Varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sırra ermek
  • sırra kadem basmak
  • sırrını açma dostuna, o da söyler dostuna
  • sır tutmak (veya saklamak)
  • sır vermek (veya sızdırmak)

Birleşik Kelimeler: sır kâtibi, sır küpü, sırretmek, sırrolmak, Bektaşi sırrı, devlet sırrı


SIK


[sıfat]
  • Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı

    Ağaçları sık bir bahçe. Sık saç.

[zarf]
  • Kısa zaman aralıklarıyla, az aralıklarla
[zarf]
  • Aralıksız olarak, aralarında az aralık bırakarak

    Çiçekleri çok sık diktik.

Birleşik Kelimeler: sıkboğaz, sık otlatma, sık sık


ISI


[isim] [fizik]
  • Bir cismin uzamasına, genleşmesine, buharlaşmasına, erimesine, sıcaklığının artmasına yol açan fiziksel enerji

    Isı, atomlar arası çekim gücünü yenerek maddenin hacmini arttırır.

Birleşik Kelimeler: ısıalan, ısıcam, ısıdam, ısıdenetir, ısı kuşak, ısıölçer, ısı ölçümü, ısı tedavisi, ısıveren, ısıyayar, ısı yayımı, ısı yuvarı, diriksel ısı, diril ısı, günısı, iç ısı, kızıl ısı, ergime ısısı, ısınma ısısı, vücut ısısı


KIRIK


[sıfat]
  • Kırılmış olan

    Ahmet hemen heybesini açtı ve makasını, kırık tarağını çıkardı. - İsmail Hakkı Baltacıoğlu

[isim]
  • Kırılmış bir şeyden ayrılan parça

    Cam kırığı.

[isim]
  • Kemiğin bir etki ile kırılması

    Kolunda kırık yok ama çıkık var.

[isim]
  • Bir şeyin kırılan yeri

    Bunun kırığı neresinde?

[isim]
  • Kırıntı

    Ekmek kırığı.

[isim]
  • Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul
[mecaz]
  • Gücenmiş, üzgün

    Eşlerde, çocuklarda o üzgün, kırık bakış. - Behçet Necatigil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kırığı olmak
  • kırık plak gibi

Birleşik Kelimeler: kırık çizgi, kırık dökük, kırık hava, ırzı kırık, ipi kırık, kalbi kırık, kıçı kırık

[isim] [halk ağzında]
  • Kadının veya erkeğin yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu erkek veya kadın

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kırığı olmak

Birleşik Kelimeler: kırık dölü

[isim] [jeoloji]
  • Fay

KIRKI


[isim]
  • Kırkma işi

SIKI


[sıfat]
  • Dar

    Sıkı bir kemer.

[zarf]
  • Sıkıca, iyice

    Sıkı giyinmek.

[isim]
  • Disiplin
[isim]
  • Zorlayıcı durum

    Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.

[isim]
  • Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü

    İlk sıkıyı babam attı. - Samim Kocagöz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sıkı basmak
  • sıkıdan geçirmek
  • sıkı durmak
  • sıkı tutmak
  • sıkıya almak
  • sıkıya gelmek
  • sıkıysa

Birleşik Kelimeler: sıkı ağızlı, sıkı denetim, sıkı doku, sıkı düzen, sıkı fıkı, sıkı sıkı, sıkıyönetim, ağzı sıkı, eli sıkı, kurusıkı


KIÇ


[isim] [teklifsiz konuşmada]
  • Kuyruk sokumu bölgesi, kaba et, kaba but, popo, makat
[denizcilik]
  • Deniz teknelerinde art taraf

    Pantolonunu, ceketini fırlatır, kıç altındaki âdeta kamaramsı yere sokulur, düşünürdü. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]
  • Arka bölümde olan
[halk ağzında]
  • Bacak, ayak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıç atmak
  • kıç attırmak
  • kıçına bakarak (veya baka baka)
  • kıçına kına yakmak
  • kıçına tekmeyi atmak (veya vurmak veya yapıştırmak)
  • kıçını yırtmak

Birleşik Kelimeler: kıçüstü, kıçı kırık, kıçın kıçın, kıçtan bacaklı, kıçtankara


KISKI


[isim]
  • Türlü maksatlarla iki şeyin arasına sokuşturulan, kıstırılan parça, kama, takoz

KISIR


[sıfat]
  • Üreme imkânı olmayan, döl vermeyen (insan ve hayvan)
[mecaz]
  • Verimsiz, yararsız, sonuçsuz

    Kısır çalışma. Kısır tartışma.

[biyoloji]
  • İçinde hiçbir üreme olayı geçmeyen (canlı hücre, çekirdek vb.), steril

Birleşik Kelimeler: kısır döngü

[isim]
  • Haşlanmış bulgur, taze soğan, maydanoz ve baharatla yapılan bir yemek türü

KISIK


[sıfat]
  • Kısılmış olan
[isim] [coğrafya]
  • Kanyon

SIRIK


[isim]
  • Değnekten uzun ve kalınca ağaç

    Hızlandıkça sırığın gıcırtısı artıyordu. - Adalet Ağaoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sırık gibi

Birleşik Kelimeler: sırık domatesi, sırık fasulyesi, sırık hamalı, sırıkla atlama, sırıkla yüksek atlama, hamal sırığı