KÖSNÜL ile Oluşan Kelimeler (KÖSNÜL Kelime Türetme)



KÖSNÜL harflerinden oluşan 19 kelime bulunuyor. KÖSNÜL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Kösnül kelimesinin anlamı nedir? Kösnül ile başlayan kelimeler. İçinde kösnül olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

KÖSNÜL15

5 Harfli Kelimeler

KÖSNÜ14, SÖNÜK14, SÖKÜN14, ÖNLÜK13

4 Harfli Kelimeler

ÖLÜK12, LÜKS7, NÜKS7

3 Harfli Kelimeler

ÖLÜ11, KÖS10, LÖS10, LÖK9, KÜS6, KÜL5, LÜK5

2 Harfli Kelimeler

ÖN8, ÜS5, NÜ4, ÜN4


NÜ (Kelime Kökeni: Fransızca nu)


[sıfat]
  • Çıplak
[isim]
  • Çıplak resim

ÜN


[isim]
  • Ses

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ün almak (veya kazanmak veya salmak veya yapmak)
  • üne kavuşmak


KÜL


[isim]
  • Yanan şeylerden artakalan toz madde

    Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kül bağlamak
  • kül etmek
  • kül gibi
  • kül olmak
  • kül ufak olmak
  • külünü savurmak
  • kül yemek (veya yutmak)

Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü

[isim] [eskimiş]
  • Bütün, tüm

    Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı


LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)


[isim] [eskimiş]
  • Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

Birleşik Kelimeler: lük boyası


ÜS (Kelime Kökeni: Arapça uss)


[isim] [matematik]
  • Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı: 53 anlatımında 3 rakamı üstür, 5 ise tabandır
[isim] [eskimiş]
  • Kök, asıl, temel, esas
[askerlik]
  • Bir askerî harekâtta birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge

    Mühimmat depolarının ve üslerin arasında, herkesin istifadesine ve zevkine açıktır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: merkez üs, deniz üssü, hava üssü, uzay üssü


KÜS


[sıfat]
  • Dargın

    Bu sınıfta küs çocuklar var.


LÜKS (Kelime Kökeni: Fransızca luxe)


[isim]
  • Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat

    Lüksleri, rahatları, eğlenceleri yerindedir. - Necati Cumalı

[sıfat]
  • Gösterişli, şatafatlı olan

    Bu lüks lokantada öğle yemeği yiyor. - Tarık Buğra

[sıfat]
  • Gereksinim dışı olan

    Bildiğim kadarıyla o, lüks tüketime girecek harcamalara karşı idi. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]
  • Aşırı, fazla olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... lüksü olmamak

Birleşik Kelimeler: lüks baskı, lüks hayat, lüks koltuk, lüks mevki, lüks tarife

[isim] [fizik]
  • Aydınlatma ölçü birimi

Birleşik Kelimeler: lüks lambası, lüksmetre


NÜKS (Kelime Kökeni: Arapça nuks)


[isim]
  • Bir durumun veya olayın yeniden ortaya çıkması

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nüks etmek


ÖN


[isim]
  • Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı

    Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor. - Ahmet Ümit

[sıfat]
  • Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan

    Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • önde gelmek
  • öne almak
  • öne çıkmak
  • öne düşmek
  • öne sermek
  • öne sürmek
  • önü alınmak
  • önünde ardında gidilmez
  • önüne arkasına bakmadan
  • önüne bakmak
  • önüne bir kemik atmak
  • önüne çıkmak
  • önüne dikilmek
  • önüne düşmek
  • önüne geçmek
  • önüne gelen
  • önüne geleni kapar, ardına geleni teper
  • önüne katmak
  • önünü almak
  • önünü ardını düşünmemek
  • önünü kesmek

Birleşik Kelimeler: ön ad, ön buharlaşma, ön büro, ön alım, ön avurt, önayak, ön ayak, ön belirti, ön bilgi, ön çalışma, ön damak, ön denetim, ön deyi, ön deyiş, ön doğru, ön ek, ön eleme, ön göğüs, öngörmek, öngörü, öngörülmek, ön gösterim, ön gün, ön hekim, ön içki, ön izleme, ön kabul, ön kayıt, ön kesinti, ön kol, ön koşul, ön lisans, ön oda, ön oluş, ön ödeme, ön proje, ön rapor, ön seçici, ön seçim, ön ses, ön sevişme, önsezi, ön soruşturma, ön söz, ön sözleşme, ön şart, ön tasar, ön tasım, ön teker, ön uyum, ön vurgu, ön yargı, ön yaylak, ön yüzbaşı, önden çekişli, önü sıra, önünde sonunda, göz önü, başı önünde, göz önünde


LÖK


[isim] [halk ağzında]
  • Yedi yaşından büyük erkek boz deve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lök gibi

[isim] [halk ağzında]
  • Kireç, zeytinyağı, pamuk ve yumurta akının karıştırılması yoluyla, kırık çanak çömlekleri, künkleri birleştirmekte kullanılan macun

KÖS (Kelime Kökeni: Farsça kūs)


[isim] [eskimiş]
  • Savaşlarda, alaylarda at, deve veya araba üzerinde taşınan ve işaret vermek için kullanılan büyük davul

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kös dinlemek

Birleşik Kelimeler: kös kös


LÖS (Kelime Kökeni: Almanca Löss)


[isim] [jeoloji]
  • En çok vadilerde, yamaçlarda bulunan, kil ve kum karışımı, sarı renkli verimli balçık

ÖLÜ


[sıfat]
  • Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı
[isim]
  • Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa

    Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]
  • Hayvan leşi

    Tavuk ölüsü.

[mecaz]
  • Gücü az, zayıf

    Ölü kandil.

[mecaz]
  • Çok durgun, hareketsiz

    Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı

[mecaz]
  • Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan

    Ölü bir konuşması var.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölü gibi
  • ölü gözü gibi
  • ölü gözü kadar
  • ölü gözünden yaş ummak
  • ölümü gör (veya öp)
  • ölüsü bile yetmek
  • ölüsü ortada kalmak
  • ölüyü güldürmek

Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı


ÖLÜK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Canlılığı azalmış, hâlsiz

ÖNLÜK


[isim]
  • Herhangi bir iş genellikle de yemek yaparken giysi kirlenmesin diye giyilen, boyundan askılı ve bele bağlanan örtü, iş önlüğü

    Önünde önlük bağlı, kırk yaşlarında kadar bir kadın geldi. - Memduh Şevket Esendal

[eskimiş]
  • İlköğretim öğrencilerinin giydiği bir örnek giysi

Birleşik Kelimeler: iş önlüğü