KURBAĞACIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



KURBAĞACIK harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli KURBAĞACIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BAĞCI18, AĞCIK16, BUĞRA15, BAĞIR15, UĞRAK13, ABACI11, BUCAK11, BARCI11, BACAK10, ARACI9, KURCA9, KUCAK9, KIRCA9, CUKKA9, BURAK8, BAKIR8, KABUK8, KIRBA8, BARAK7, BARKA7, KABAK7, KURAK6, KARIK6


KURAK


[sıfat]
  • Yağışsız (hava, mevsim, yıl)

    Kurak bir yıl geçiriyoruz.

Birleşik Kelimeler: yarı kurak


KARIK


[isim]
  • Kar yağmış bir alana bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması
[sıfat]
  • Karlı bir alana bakma sonucu kamaşmış (göz)
[isim] [halk ağzında]
  • Ark

BARAK


[isim] [halk ağzında]
  • Tüylü, kıllı çuha

BARKA (Kelime Kökeni: İtalyanca barca)


[isim]
  • Büyük sandal

KABAK


[isim] [bitki bilimi]
  • Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki (Cucurbita)
[bitki bilimi]
  • Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü
[müzik]
  • Kabak kemane

    Siperin içinde birkaç nefer ayakta ileriye bakıyor, öbürleri aşağı oturmuş konuşuyorlar, gülüyorlar, türkü söylüyorlar, kabak çalıyorlar. - Ömer Seyfettin

[sıfat]
  • Ham, tatsız (kavun, karpuz)
[sıfat]
  • Tüysüz, dazlak

    Kaba kabak gibi tıraşlı! - Halide Edip Adıvar

[sıfat]
  • Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan (taşıt lastiği)
[sıfat] [mecaz]
  • Bilgisiz, görgüsüz, kaba
[halk ağzında]
  • Kısa boynuzlu hayvan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabak (birinin) başına (veya başında) patlamak
  • kabak çıkmak
  • kabak gibi

Birleşik Kelimeler: kabak çekirdeği, kabak çiçeği, kabak dolması, kabak elması, kabak kafalı, kabak kemane, kabak tadı, kabak tatlısı, başı kabak, armut kabağı, asma kabağı, bal kabağı, barut kabağı, boru kabağı, helvacı kabağı, kantar kabağı, kestane kabağı, sakız kabağı, su kabağı, testi kabağı, yan kabağı


BURAK


[isim] [din bilgisi]
  • Hz. Muhammed'in Miraç Gecesi'ndeki biniti

BAKIR


[isim] [kimya]
  • Atom numarası 29, yoğunluğu 8,95 olan, 1084 °C'ye doğru eriyen, doğada serbest veya birleşik olarak bulunan, ısı ve elektriği iyi ileten, kolay dövülür ve işlenir olduğundan eski çağlardan beri türlü işlerde kullanılan, kızıl renkli element (simgesi Cu)
[sıfat]
  • Bu elementten yapılmış

    Ertesi gün çadırların önünde Haldun Nedret'in Kadıköy'den getirdiği bakır lamba yanıyordu. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bakır çalmak

Birleşik Kelimeler: bakır alaşımı, bakır çalığı, bakır kaplama, bakır oksit, bakır pası, bakır rengi, bakır sülfat, bakır taşı, bakır tuzu, dişi bakır, erkek bakır


KABUK


[isim]
  • Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır

    Ağaç kabuğu.

    Meyve kabuğu.

    Midye kabuğu.

[gök bilimi]
  • Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman

    Yer kabuğu.

[tıp]
  • Deri üzerinde bir yaranın veya sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm
[hayvan bilimi]
  • Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu örtü, kavkı

    Herhâlde kabuklu bir deniz hayvanının kabuğu kesmiş olacak. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabuğu dışına çıkmak
  • kabuğuna çekilmek
  • kabuğunu çatlatmak (veya kırmak)
  • kabuk bağlamak (veya tutmak)
  • kabuk gibi

Birleşik Kelimeler: kabuk bilimi, kabuk böcekleri, kabuk değiştirme, kabuk kahvesi, kabuk yönetim, beyin kabuğu, böcekkabuğu, deniz kabuğu, fındıkkabuğu, limon kabuğu, meyve kabuğu, yer kabuğu


KIRBA (Kelime Kökeni: Arapça ḳirba)


[isim] [eskimiş]
  • Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara

    Cesaretini toplamak için küçük kırbasına şarap doldurmayı unutmamıştı. - İhsan Oktay Anar

[mecaz]
  • Çok su içen kimse
[halk ağzında]
  • Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık

ARACI


[isim]
  • Ara bulucu
[ticaret]
  • Üretici ile tüketici arasında alım satım konusunda bağlantı kuran ve bundan kazanç sağlayan kimse, mutavassıt, komprador
[ekonomi]
  • İhracatçının ihracattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün malın yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise para, malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım tekniği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aracı koymak

Birleşik Kelimeler: aracı banka, borsa aracısı


KURCA


[isim] [halk ağzında]
  • Karıştırma, kaşıma

Birleşik Kelimeler: kurca çıbanı


KUCAK


[isim]
  • Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm, aguş

    Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık. - Sermet Muhtar Alus

[sıfat]
  • Açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda olan
[mecaz]
  • Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç

    Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi. - Ruşen Eşref Ünaydın

[mecaz]
  • Ortam, ocak

    On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından - Faruk Nafiz Çamlıbel

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kucağına düşmek
  • kucağına kurulmak
  • kucağına oturmak
  • kucağında bulmak
  • kucak (veya kucağını) açmak

Birleşik Kelimeler: kucak çocuğu, kucak dolusu, kucak kucağa, kucak kucak, kucaktan kucağa, karakucak, ana kucağı


KIRCA


[sıfat]
  • Hafif kırlaşmış

    Tıknaz, kırca, kısa sakallı, kırmızı yüzlü bir efendi. - Memduh Şevket Esendal


CUKKA


[isim] [halk ağzında]
  • Hayvan ve insan memesi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • cukkayı yutmak


BACAK


[isim] [anatomi]
  • Vücudun kasıktan tabana kadar olan bölümü

    Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu. - Peyami Safa

[anatomi]
  • Hayvanlarda yürümeye veya atlamaya yarayan organ

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bacağına geçirmek
  • bacak bacak üstüne atmak
  • bacak kadar
  • bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var
  • bacakları kopmak
  • bacaklarını uzatmak
  • bacakları tutmaz olmak

Birleşik Kelimeler: bacakkalemi, bacakkıran, alabacak, baldır bacak, bastıbacak, karabacak, kılıç bacak, takma bacak, ayıbacağı